Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '09

 
Kategori
Güncel
 

Bir ses 'Kimliğin, polis kontrol' dedi. Kendimi berbat hissettim. Bir polis devletinde mi yaşıyoruz?

Bir ses 'Kimliğin, polis kontrol' dedi. Kendimi berbat hissettim. Bir polis devletinde mi yaşıyoruz?
 

Şimdi ara sokaklarda her yerde bu davranışla karşılaşabilirsiniz.


"Hızlı adımlarla yürüyordum, normalde yürüdüğümden biraz daha hızlı. Birden dirseğimin hemen altından bir el, sert bir şekilde beni tutup, çekti. Tutuşu kadar sertti ki savrularak oraya çakıldım. Acımasız, tok bir ses, 'kimliğin, polis kontrol' dedi. Kendimi berbat hissettim. Özgür ülkemin kaldırımında değil de bir polis devletinde yaşıyordum, midem bulandı, haklarımı, o a an her şeyi unuttum, nutkum tutuldu."

Yukarıdaki satırlar bir romandan değil. Bir arkadaşım anlattı. Hala yaşadığı travmanın etkisinde. Yaşadığı keyfi uygulamayı, bunun gerekliliğini hala anlayabilmiş değil. Onu teselli etmedim, ülkemde polis devleti görüntüsünün, onların her geçen gün kabalaşan davranışlarının doğal sonuçları bunlar.

Şimdi ara sokaklarda her yerde bu davranışla karşılaşabilirsiniz. Ben de rastlıyorum, özellikle Beyoğlu'nda oraya eğlenmeye gelmiş arkadaş grupları caddede, sokaklarda durdurulup dakikalarca bu eziyete, kontrole tabi tutuluyorlar. Amaç kontrol mü, bezdirmek mi anlaşılmıyor.

Zaten taksim ve Beyoğlu'nda olanlara özel bir dikkat çekmek gerekiyor. Taksim meydanında geçit vermiyor polisler, barikatlar arabalar hiç bir zaman olmadığı kadar çoklar, orası şehrin en hareketli bölgesi, sanki bir güç bundan rahatsızlık duyuyor. Bunun ne olduğunu anlamak mümkün değil. Güvenlik gerekçesi ve konsepti ikna etmiyor beni, polis en az görünür şekilde güvenliği sağlanmaya odaklanamaz mı? Burada olan en çok görünürlük ve rahatsız edcilik formatı gibi geliyor bana.

Beyoğlu'na ve oradaki yaşama şimdi iktidarda olan partinin ve belediyenin bakışının yansıması gibi geliyor bana herşey. Orada yaşananlarla görünen bir hesaplaşma bu. Başka cevap gelmiyor aklıma. mesela Fatih'te de polis böyle mi yapıyor bilmiyorum?

Daha ilginç olan bir şey Taksim anıtının çevresi uzunca bir süredir barikatla kapatılmış durumda, anıtın tam da içinde her zaman polis arabası duruyor. Atatürk'e en büyük saygısızlık bu yapılan şeydir. O, bu şekilde halka kapatılmayı haketmiyor. Geçen gün bir arkadaşımla oradan geçerken dayanamadı sordu polislerden birine, "Neden kapalı, anıtın çevresi, barikatlar neden kondu?" diye. Gayet ciddiyetle "Gösterilere karşı, yapılmasın" diye dedi. Çok ciddiydi bunu söylerken. Aynı mantıkla her yeri kapatabilirsiniz olay olmasın, yaşanmasın diye.

Bu olanlar özgür yaşam için çok sıkıcı şeyler. Polisi, sürekli eleman alımları içinde demek ki eğitimlerinde özgürlük kavramına ancak bu kadar yer verilebiliyor, gözlerinde bir baygınlık, bakışlarında bir durgunluk var. Yaşamı algılamak, içinde olmak mesai sonrasında bir yere gidip eğlenmek yok gibi geliyor insana. Gerçekten siz hiç düşündüniz mü, polisler mesai sonrası eğlenmek için bir yerlere çıkar mı?

<ı>
Not: İBN Başkanı toplu taşım araçlarında güvenlik sağlamak adına sivil güvenlik görevlilerinin konumlandırıldığını ve yolcu gibi seyahat ettiklerini belirtiyor. Bu tür çözümler günümüz güvenlik konseptine daha uygundur. Açıktan baskı hissi doğurmayacak, halkın daha rahat yaşamasını sağlayacak bütün çözümler desteklenmelidir.


Araplaşma, İsrail düşmanlığını doğallıkla içeriyor.

İktidardaki siyasi geleneğin, komşularımızla iyi geçineceğiz, iyi diyaloglar kuracağız cümlesi sadece Arap komşularını içeriyor. Basketbol Federasyonu, bir turnuva için gelecek olan İsrail Milli takımına gelmeyin, sizi koruyamayız diye yazı yollamış. Utançtan öte bir durum. Türkiye'yi her konuda küçük düşürmeleri yetmiyormuş gibi şimdi de beceriksiz ve İsrail düşmanı haline getirdiler. Araplaşma dediğim şey işte bu.

Ben, özgürlükçü cumhuriyet karşıtı siyasi geleneğin bu dönemde harekete geçmeleri ve hızlanmalarının nedeni olarak ABD nin BOP planını durdurması olarak görüyorum. ABD Ortadoğu’da şimdiye kadar stratejisinin bir parçası olarak kullandığı bu grubu devreden çıkarmaya başladığının işaretlerini veriyor ya etekleri tutuştu. ABD nin desteği olmadan bu grup bir adım bile atamaz. İlginç olan liderlerinin ağzından bir siyasi harekete dönüşme mesajı veriyorlar artık. Bu nedenle bir siyasi yapılanma olarak halka biraz daha açılmaları da şart oldu. örgütleri nedir, yapılanmalarının boyutu nedir? gibi, şu an daha çok rejime karşı organize olmuş bir güç konumundalar. Gizliliğin oluşturduğu abartılı güç görünümü içindeler. Ben güçlerinin abartıldığı boyutta ve derinlikte olduğunu düşünmüyorum.

Benzer bir kaç hareketin yaptığı gibi kararlaştırdıkları noktaya yoğun iletişim bombardımanı kullanıyorlar, kirli iletişim gerçekleştiriyorlar ve bezdiriyorlar. Bu yapılanalr onları olduğundan daha yaygın ve büyük sanılmasına yo açabilir. İlginç olan bunu yaparken bile tek kalıp mesajlardan yola çıkıyor olmaları, hiç yaratıcı değiller yani. Kendi cümleleri ve görüşleri yok, her şey merkezi yapıdan hazırlanıp servis ediliyor.

ABD bu bölgede gelecekte, Yeni Talibanlar, El kaideler ortaya çıkmasına neden olacak siyasetten vazgeçeceği hissi veriyor. ABD bu bölge siyasetinde yaptıkları ile Türkiye'ye çok borçlandı. Nasıl öder zaman gösterecek.

ABD biliyor ki, bölgede modern bir Türkiye olmadan İsrail yaşayamaz. Bu bölge kan gölüne döner ve yıllarca sürer didişme ve savaşlar. Her şeyin hayırlısı, tam kefeni yırtmışken ülke olarak uğraştığımız şeylere bak.

<ı>Minik bir iç yangın anı

"gerçek değerlerinde yaşamak için hiç bir zaman geç değildir." Şöhrete Beş kala filminden replik. ... Kendinin farkında olmak için de... Bir replik daha vardı, çok etkilendiğim. Yükselmek için iki şey saydı "dürüstlük ve acımasızlık"... Ben de acımasızlık hiç olmadı, bundan sonra da kazanmam neredeyse imkansız. Bir tek dürüstlükle yola devam, ne kadar sekersek kabul artık.

Önemli olan ikisi bir arada olabiliyor mu? Ben, kendi alanımı küçülttükçe, duruşumun sağlamlaştığını gördüm. Dediğin türdense o acımasızlığı uyguluyorum artık. Doğru enerji ve etkileşim yoksa yola kendim devam ediyorum. Bu yeni bir deneyim...

<ı>Yalnızlık senfonisi, kendin olmak.

Yeni yüzyıl bireyinin farkındalık senfonisi. "kendim olursam her şeyim, ikimiz bir olursak çıkamayız bu işin içinden. Üçümüz bir olursak hiç giremeyiz işin içine. Dördümüz bir olursak işi kesinlikle berbat ederiz. Hepimiz bir olursak, ben yokum, size başarılar dilerim."

<ı>Ama diye başlayan cümleleri duymuyorum artık

Şırnak'ta mayından 4 işçi öldü. Bu topraklarda artık bir ölüm bile fazla. Hiç bir özgürlük tutkusu ve mücadelesi bir insanın ölümüne, ölümünden doğacak faydaya bağlanamaz. Her ne nedenle olursa olsun, işlenen cinayetler bir düşünce, inanç veya etnik köken zeminine bağlanamaz. Bunları yapanlarla, savunanlarla, kınamayanlarla, işbirlikçilerle arama dağlar kadar bir alan koyuyor, işlenen cinayetlere ortak sayıyorum.

ama diye başlayan hiç bir cevap, ölümün soğuk nefesini ve ölünün soğuyan bedenini ısıtmaz. Ailesinin, yakınlarının acısını, yalnızlığını ortadan kaldırmaz. ama diye başlayan tüm cevaplar kilitlendi, ama kelimesinden sonrasını duymuyorum artık.

Kişisel yaklaşım olarak, cinayetlere herhangi bir şekilde duygusal, düşünsel ve fiziksel yakınlık duyanları kişisel alanımdan çıkarıyorum. Zorunlu olmam gereken iş, sosyallik, vb alanlarda da olabildiğince onlarla olan enerji ve duygu alışverişimi kesiyorum.

<ı>İçim acıdı bugün

Bugün içim acıdı. Bir baba, Bilgi Üniversitesindeki mezuniyet töreninde Türk bayrağı ve Atatürk resminin olmamasından içi yandığını belirtmiş. Oldum olası, bilgi Üniversitesi ve onun çevresinde öbeklenen "liberal faşistleri" sevmedim. Benim ülkemde bize ve insanıma yabancılaşan, bu ihanetçilere bir okul olmak için uyacakları temel kuralları koymayan ruhsuzlara sitem edin, beddualarınızı gönderin.

özgürlükten dem vurup, yerel değerleri yok saymayı matah bir şey sanan kifayetsiz muhterislerdeki bir zihniyete dikkat çektim. Can sıkıcılar, berbatlar, kabalar yani içi kalkıyor insanın onlardan söz ederken. Aileler hala bu üniversiteye bir Türk gencini neden gönderiler anlamıyorum.

Mutlaka ve güzel binaları vardır, kantinleri müthiştir ama o kadar. Okula da bunlar için gidilmez ki. Üniversite olmanın koşullarını, estetik ve kavram olarak oluşturamadığımızı, yönetemediğimizi düşünüyorum. Aileler, sanatçılar ve herkes bu üniversite ile ilgili her şeyi bir daha düşünmeliler bence.


<ımg title="kanayan-bayrak.jpg" alt="kanayan-bayrak.jpg" src="http://friendfeed-media.com/5d742017ab42936ee02d1759d12a39b077c6deea">

İllüstrasyonu Omer Ekinci (FriendFeed) den aldım.

Doğu Türkistanda olanları şiddeti, etnik kırımı ve insanı hiçe saymayı nedeni ne olursa olsun kınıyorum.
 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..