- Kategori
- Gezi - Tatil
Bir seyahati düşlemek
Kimileri için bir seyahatin başlangıcı, onca zahmet sonunda gidilen ülkenin vizesini pasaportta görünce başlar, kimleri için yolculuk biletini alıp cebine koymakla. Kimileri için evde çantayı hazırlarken, kimileri için çantayı sırtlayıp evin kapısını çekerken. Bazıları için gidilen ülkeye iniş yapan bir uçağın tekerleklerinin yere değmesiyle başlar, kimileri içinse gidilen şehir ya da ülkedeki ilk otele yerleşip birkaç dakika soluklandıktan sonra kendilerini sokağa atmakla başlar... Benim seyahatlerim vize başvurusu yapmadan, biletimi almadan, çantamı hazırlamadan, hiç bir araca binmeden evde rahat bir koltuğa oturmuş halde başlar her seferinde. Aslında seyahatin en keyifli, en rahat, en sorunsuz, en keşfedici ve en heyecan verici anı da hiç kuşkusuz o andır benim için.
Bir dünya atlas alıp gitmeye karar verdiğim ülkelerin bulunduğu haritayı açıp gezi rotamı çıkarmaya çalışırken zihnimde o hiç görmediğim coğrafyalar canlanmaya başlar. Seyahatin başlangıcından bitişine kadar hiç bir anda o denli heyecan duymam. O an içimi müthiş bir gitme duygusu sarar. Bu durum okun çoktan yaydan çıktığı andır ve seyahatin gerçekleşmesini engelleyecek tüm olasılıkların bertaraf edilmesini sağlayan bir müthiş bir güç oluşturur. Hal böyle olunca toplumumuzun yaşam felsefesiyle çok örtüşen hayallerin sürekli ertelenmesi ya da istenmeyen şeylere öncelik verilmesi gibi bir ikilem yaşamıyor insan. Belki de bu durum bir insanı seyyah yapıyor. Ya da insan seyyah olduğu için böyle düşünüyor.