Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '15

 
Kategori
Kitap
 

Bir şiir tiryakisi: Enver Ercan / Mine Ömer

Bir şiir tiryakisi: Enver Ercan / Mine Ömer
 

Enver Ercan


Mine Ömer

1980 sonrası şiirin önemli temsilcilerinden Enver Ercan'ın 2014'te Varlık Yayınları'ndan çıkan "Türkçenin Dudaklarısın Sen" kitabında  hayatın koyu ve açık tonlarını bir arada okuruz. Zaman, duygu, düşünce birlikteliği, bir ressamın geçiş pasajlarındaki  tonlaması kadar  uyum içinde.Günlük sıkıntılar, dertler, şiir sohbetleri, anılar ve düşler.

Tema zenginliği dikkat çekici. Gizemli, lirik bir dil ustası Enver Ercan. Varlık dergisinin yayın yönetmenliğini uzun yıllardır sürdüren şair, Yasak Meyve  ve Komşu yayınlarının da yöneticisi. Yaşamını edebiyata adayan Ercan'ın, dizelerinden taşan ağırlaşan fazla sözcükler bulmak olanaksız. Titiz dil ustası, şiirlerinde az sözcükle zengin çağrışımlar imler...

Max Frisch'ten alıntıyla başlıyor kitap, ...  "İnsan nedir ki?" Hemen kendimize yöneltiyoruz soruyu. Sahi nedir insan? Bu soru bizi  kendimizle yüzleşmeye davet ediyor, düşündürüyor. İnsan; ölümlü, geçici bir varlık, incecik bir iç ses hayata. Bugün bizim olanlar, yarın başkalarına ait olacak. Hava, su toprak, gökyüzü, insan... Her şey birbirinin içinde bir o kadar da ayrı. Beyinde, hayallerde, düşüncelerde yüzleşen ne çok hata ne çok erteleme, ne çok kayıp ama bir o kadar da mutlu olmak için ne çok nedendir, insan...

Kitabın ilk şiiri "Di"... De veya haydi anlamında kullanıldığı gibi öznenin (ismin) ilk hecesi de olabilir. Genellikle şairler şiirlerinde sevdikleri kadınların adlarını kullanırlar. Nâzım Hikmet'in Piraye ve Vera için yazılmış şiirleri, Oktay Rıfat'ın Türkan'ı, Atilla İlhan'ın Hannelise'si gibi...

'Di' bir ismin şifresi de olabilir. Okur, her türlü düşünebilir 'Di' için. Özgür bir seçim kullanıyor Enver Ercan Di diyerek. Aşağıdan yukarıya okuyorum şiiri. Şiirden bir şey eksilmiyor. Her türlü okumada anlam değişmiyor.

"elim sana değse/ diniyor gece/ saçlarından başlıyorum/ günü çözmeye/ yüzüm sana değse/ sürçüyor zaman/ daracık odalarda/ ben kâfir, sen müslüman/ dilim sana değse/ uyanıyor sözcükler"

Kaoslar, acılar... Küçücük mutluluklar, kocaman yalnızlıklar. Usumuza gelen tüm olumsuzlukları tek bir sembolle, gece ile imliyor şair. Günün bütün zorlukları, 'Di' ye dokununca kayboluyor. Düğüm üstüne düğüm değil mi hayat?  Di çözebilir, unutturabilir,  onun saçlarına yaklaşarak nefes almak ister şair. Yaklaştıkça yüzündeki başat sendeler.  Hayat bir kadın mıdır yoksa? Doğum yapan, büyüten, koruyan kollayan.  Düğümleri çözmeye başlasa da yeni yeni kısırdöngülere döner dünya.  Bu didişmelerde odalar dar gelir. Koca evren küçülür. Mesafeler azaldıkça boşlukların ötesini görmek kolaylaşır. Sözcükleri uyandıran çelişkinin özüne varır şair. Hayatı düğümleyen insan, insanlar, halk, halklar, komşular, uzaklar, daha uzaklar... Hepsi de odalarımızın içinde cirit atan  haber kılığında, reklam renginde,  lap toplarda, cep telefonlarında  usumuzu edilgenleştirenlerdir onlar. Sevginin harflerini soğutanları seyreder şair... Sen - ben çatışması... daracık odalardan günün gözlerine karışır. Ülkenin içinde bulunduğu zamana benzer halk. Dünyanın rotasıyla uyumludur ülkelerin açlığı, yoksulluğu, zenginliği ya da savaşları ve barışları.

Herkes haklı olduğunda  vicdan eksilir, usun önünü tıkar. Enver Ercan'ın "ben kâfir, sen müslüman" diye dile getirdiği olumsuzluk bütün dünya insanlarının sorunu. İki kişi arasındaki çatışmalar, kalabalıkların daha da büyük sorunu. Çelişkiler durmadan kendine sempatizan arar. Ya ben gibi olmalısın ya da öteki... -Ondan olma benden ol-

Küçük küçük ayrılıklar, büyük bölünmeleri başlatır... Rainer Maira Rilke'nin  'Ciddi Saat' şiirinde özne şairin kendisi gibi gözükse de aslında  tüm dünya insanlarıdır. Ötekilerin yaşamları bir şekilde  bizim günümüze, gecemize, odamıza, hatta saatimizin tik taklarına girebiliyor. Zamanın ötesinde veya gerisinde... Bir arada ama tek başına...insan. Yürürken kalabalıklar da yürür. Kimse kimseyi işitmeden, görmeden yürür. Ölüm de kalabalık yürür, hayat kadar yalnız yürür. İçini döke döke geçen zamanların ne çok kalabalıktır insanları...

Şairler, şiirlerini yeryüzüne armağan ederek göç ederler. Şiirlerini, onların bıraktığı yerden öteki şairler ödünç alarak, şiirleri büyütürler. Birbirleriyle akrabadırlar. Hatta  kalabalık bir soyağacının dallarındaki yapraklardır onlar. Şairlerin yalnızlıkları kalabalıktır. Sözcüklere denklem kurduran, barışın teğetini imleyen, sevginin virgüllerini çoğaltan şairler: anne - babaları, dilleri, dinleri ayrı da olsa aynı özlemle yanıp tutuşurlar.

Rainer Maria Rilke'nin Ciddi Saat'inde Enver Ercan'ın İnsanları

(Rainer Maria Rilke Ciddi Saat-Türkçesi Behçet Necatigil)

Şimdi dünyada nerde biri ağlıyorsa/ Sebepsiz, dünyada, ağlıyorsa/ Bana ağlıyor./ Şimdi gecede nerede biri ağlıyorsa/ Sebepsiz/ gecede, gülüyorsa/ Bana gülüyor./ 

Şimdi dünyada  nerde biri yürüyorsa/ Sebepsiz/ dünyada/ yürüyorsa/ Bana gidiyor./ Şimdi dünyada nerde biri ölüyorsa/ Sebepsiz,/ dünyada,/ ölüyorsa/ Bana bakıyor."

Enver Ercan'ın şiirinde uyanan sözcükler Rilke'de de düğümleri çözme derdinde. Rilke'nin Ciddi Saatler'inde durduk yere zamanı yaralayanlar var. Ağlayanların önünde gerisinde gülenler. Birdenbire ölenler. Hayat hep yeni zamanlara koşsa da çözülen düğümlerin yerine yeni düğümleri kim ekliyor? Ciddi saatlerdeki ağlamak, gülmek, yürümek, gitmek ve ölmek fiilleri insanın doğumundan ölümüne kadar yanında taşıdığı eylemleridir. Ciddi saatlere yayılan kısırdöngülerin, kördüğümlerin, hepimiz de tanıkları değil miyiz?

DİYALOG*

- neden canın sıkılıyor?

- otuzuma merdiven dayadım ama o kadar yaşlı değilim

- o çizdiğin ne?

- Nietzche'yi ağlatan beygir

- şu elindeki?

- Lavoisier'nin giyotine giderken kitabının arasına koyduğu ayraç

- dün ne yapıyordun öyle?

- miting

- elindeki pankartta ne yazıyordu?

- kendinizi bana ayarlayın

-peki o kızgınlık?

-herkes ne yapmam gerektiğini söylüyor neler yapabileceğim kimsenin umrunda değil

-böyle ne yaptığını sanıyorsun ki?

-düşlerimi aralıyorum

Şiirdeki sorular hayatı sorguluyor. Bunalım geçiren yeryüzünü...

Sözcüklerin uyanmasına tanık olanlar şunu imler: 'Sevginin besini, sözcüklerdir...' En değerli banknottan etkilidir sözcükler. Yeryüzü kaosu, yeryüzü yalnızlığı,  insanlığın gittikçe sevgiyi yitirmesi, sözcüklerin yalnızca yaşam hızı içinde bir iletişim aracı olarak kullanılması, uzun cümleler yerine bir merhaba ile selamlaşıp uzaklaşmak da insanı yalnızlaştırır.

Zamansızlık, en büyük yalnızlığımız... Bu saatlerde dünyada neler olmuyor neler? Tıpkı Rilke'nin Ciddi Saati'ndeki gibi...  Vahşi adamlar genç kızlara tecavüz ediyor, kadınlar şiddet görüyor, çocuklar açlıktan ölüyor, soğukta donan insanları kimseler görmüyor, kavgalarda söz cellada dönüşüyor, gençler mitinglerle büyüyor, bir yerlerde kurşunlar, bombalar kentleri biçiyor.... biz zamanın neresindeyiz?  Sözcüklerimiz nerede? Otobüslerde itilip kakılan, trende yorgun, televizyon dizilerinde uyuklayan kocaman yalnızlığız.

Yeryüzünde sözcüklere en çok  şairler ve ruhbilimciler güvenirler. Sözcükler, düşüncelere  aydınlık verdiği sürece yaşam güzelleşir. Hepimizin özlediği; sevgidir, barıştır, kardeşliktir. Bir yeryüzü sevdasıdır şairlik. Neruda, Nâzım, Che, Rilke ve daha niceleri... Ötekileştirmeden zamana yayılan saatlerde mutlu bir yeryüzü  sevdası gönüllüleriydiler.   Dünyanın bütün şairleri akrabadırlar ya... Onlar şiir dilinde buluşan, aynı dönemlerde yaşamasalar da  baba-kız-oğul, amca-yeğen, dede-torun gibidirler. Bu hissi tüm yeryüzü insanları, birbirleri için duyumsadıklarında her şey bir şiire dönüşecek. Hayatın şiir dallarına taşınacak insanlar. Upuzun şiir olacak yaşamak...

2014 Necatigil Şiir Ödülü'ne layık görülen "Türkçenin Dudaklarısın Sen" kitabında  Enver Ercan William Shakespeare'den  "İnsan rüyalarında büyür"  alıntısını yaparak rüyalar ve şiiri buluşturur. "Rüya/Dağlarca'nın Evinde, Rüya/Oktay Rifat'ın Evinde, Rüya/ Sabahattin Kudret'in Evinde, Rüya/Attila İlhan'ın Evinde, Rüya/Metin Eloğlu'nun Evinde,  Rüya/Can Yücel'in Evinde, Rüya/ Cemal Süreya'nın Evinde, Rüya/Metin Altıok'un Evinde, Rüya/ Ece Ayhan'ın Evinde" şiirlerini yazar. Şiirimizin ustaları ile samimi sohbet ortamını yakalayan okurlar, şairlerin evlerine onların dostu Enver Ercan'la birlikte konuk olurlar. Akrabalıklarına, içtenliklerine tanık olurlar.  Behçet Necatigil, Şairler şiirinde "Ne gördükse iyi kötü/ Ömür biter biz hâlâ/ Söyleriz/ Ne varsa şu dünyada/ Türlü görüntüler/ Gelsek de sonuna/ Söyleriz/ Bazan boş günler/ Geçer birden dolunca/ Söyleriz/ Ne biter/ Ne kalır geçmiş kitaplarda/ Ölümden sonra da/ Söyleriz" Demişti. Şairlerin ölümsüzlüğünü, geride bıraktıkları şiirler belirler. Enver Ercan'ın rüyalarında sohbet ettiği şairler de unutulmayacak şiirlerin şairleri. Rüya gerçek bir rüya mı yoksa anıların yerine mi kullanıldı bilinmez ama rüya burada simge de olabilir. Şair dostlarına özlemdir büyük bir ihtimalle, rüya... Onların akrabası Enver Ercan'ın anılarıdır rüyalar...

İkinci bölümde "Haklısınız, Kedi? ve Ben, Kimse Kımıldamasın!..., Yürü Bre Kenan Paşa..., Deprem Senaryosu, Şıp Şıp, Ah Kalbim, "Her Şey Güzelecek", Tanrı, Genç Kız ve Ben, Son Tahlilde, ve  Ayna." isimli şiirler yer alıyor. Ercan'ın şiirlerindeki dil, içtendir.  Hem herkese yazar hem ona. Hem ona yazar hem herkese... İkinci tekil şahıs ya da tüm dünya. Kedileri seven, kedilere şiir yazan şairlerle iki defa akrabalığı vardır. Ağaçlara yazanlarla, sevgiye yazanlarla da öyle... Küfür de girer şiirine, ironi de... Gülümsetirken düşündürür, okuruna samimidir.

Kitabın sonunda  Marx'tan bir alıntı, "Herkes nasılsa insan öyledir" Bu bölümde de tek şiir var. Dudak Tiryakisi."..../ senin burnun aşka sürtüldü/ benimki yirminci yüzyıla/ bu şiirin adı/ "Türkçenin dudaklarısın sen"/ olmalıydı aslında"

Aşk bir yaşama sevincidir. Herkes kendi aşkını yaşar. Enver Ercan da yaşadığı yüzyıla âşık olur, dünyadaki  sorunlara, dertlere karşı kendini sorumlu hisseder. Bu aşktan kurtuluş yoktur. Ülkesiyle özdeşleşen bir şairdir o. Sözcük ustası, dil âşığı. Türkçenin sözcüklerinden sorumlu bir şair, editör ve yayıncıdır. Türkçenin dudaklarına yakışan sözcükleri süzer, damıtır, damıtacak...

 

 

* Enver Ercan,Sürçüyor Zaman s:29 Varlık Yayınları 2014



Türkçenin Dudaklarısın Sen, Enver Ercan – Mine Ömer

TEMMUZ 2015

Sayfa:72

 

 
Toplam blog
: 56
: 504
Kayıt tarihi
: 05.10.09
 
 

Mine Ömer; Larnaka, Kıbrıs doğumludur. Kıbrıs Bayrak Radyosu'nda memur olarak çalıştı. Haber ..