Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir siparişim var

Geçtiğimiz ay yurt dışından bir arkadaşım iş vesilesiyle İstanbul’a geldi. Çok yoğun bir programı olmasına rağmen, fırsatını yaratıp bir akşam yemek yedik.

Arkadaşım erkek ve Türkçe bilmiyor. İstanbul’a ilk gelişi olduğu için manzarası güzel olan ve şık bir mekan seçtim. Bilirsiniz, misafirperverlik geleneğimizde var. Ben de geleneklere yakışır olsun istedim. Ancak hesaba katmadığım, gelenekselleşen başka yaklaşımların kurbanı oldum.

Mekandan içeri girer girmez bizi karşılayan kişi, benim yüzüme bile bakmadan arkadaşımla Türkçe iletişime geçmeye çalıştı. Hemen araya girip masamıza eşlik edinceye kadar iletişimi devraldım.

Masaya oturduktan sonra İngilizce menü getirmesini rica ettim. Sağolsun, bir tanesini İngilizce menü olarak getirdi. Getirdi ama önce Türkçe olanı arkadaşıma sonra da İngilizce’sini bana uzattı. Aramızda gülüşerek değiş-tokuş ettik.

Sonra peşi sıra siparişimiz arkadaşıma soruldu ve “Bir isteğiniz var mı?” ziyaretleri arkadaşıma yapıldı. Yemek ve sohbet esnasında bütün bunlar arada kaynadı. Ancak…

Mekandan ayrılmak üzere hesabı istedim.  O akşam yemek boyunca tüm yönlendirmeleri ben yaptığım halde, yanımdaki kişinin benim misafirim olduğu bariz ortadayken, üstelik hesabı ben istemişken; sevgili garsonumuz hesabı arkadaşımın kucağına bıraktı.

Yüzüm kıpkırmızı bir şekilde elinden zor aldım.

Gerçek anlamda utandım.

***

Çalışan, ekonomik olarak bağımsız bir kadın olarak normalde de kendi hesabımı kendim öderim. İlle de elimi cebime atmak için yanımdakinin ‘benim misafirim’ statüsünde olmasını beklemem. Hem neden bir başkası benim yediğim, içtiğim şeyi ödesin ki?

Hani nadiren, yakın arkadaşlarımla arada paslaşırım. O da muhabbetin hoşluğundandır. Bir sonraki benden olsun derim. Diğer bir görüşmemize açık kapı bırakır. İstisnadır.

Kim gelenekleştirdi “Hesabı erkek öder” mantığını?

Bırakın… Arada yapılan sohbet konusu olmaktan çıkmış bu. Gidilen mekanlarda verilen tüm sinyaller bile görünmez, duyulmaz olmuş. Sorgu sual etmeden hesap erkek tarafına gidiyor.

Kadın masanın süsü. Suyu normal mi gazlı mı olsun, bifteği nasıl pişsin diye seçimini yapınca söz hakkı veriliyor, o kadar. Onu da yanındaki erkeğe söylüyor ki siparişini o iletsin.

Yani iletişim bile kurulmuyor kadınla.

Belli ki dışarda oturup yemek yediğimiz basit bir mekanda bile, ne gücümüz kalmış ne de ağırlığımız…

***

Sizi bilmem.

Ben kadın olarak kendi hesabımı kendim ödemek istiyorum.

Bir mekana girdiğimde yüzüme bakılsın, benimle de konuşulsun, siparişim benden alınsın istiyorum.

Masa süsü olmak değil…

 
Toplam blog
: 48
: 2505
Kayıt tarihi
: 13.12.10
 
 

Bilişim Sektöründeki kariyerine Magnet Dijital’de Operasyon Müdürlüğü yaparak başlayan Elif Alpte..