Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '15

 
Kategori
Blog
 

Bir sitem: "Un var, yağ var, ateş var" ama, ortada helva yok!

Bir sitem: "Un var, yağ var, ateş var" ama, ortada helva yok!
 

 

 

 

Eskiyen yıldızları hepimiz biliriz ki, kırpıp kırpıp yıldız yaparlar. Ya eski gazetecileri? Onları da “Duayen” yaparlar.

Ununu elemiş, eleğini duvara asmışlara, şimdiki yeni yetmeler “ Dinozor” diyorlar. Ama bilmezler ki o dinozorların her biri vaktiyle birer küheylandı. Ellerini, kollarını tutamazdınız.  Ellerden  civa gibi kayarlardı.

İzmir Gazeteciler Cemiyetinin yapıp ortaya koyduğu en hayırlı iş olan “Basın Sitesi’nde, yılların gazetecileri olan arkadaşlarla bir araya geldik. Kimimiz ( a ) Kimisi (f )klavyeden teknolojiye geçiş yaptık. Hatta daktiloları ödünç kullandığımız da olurdu. Ev sahipliğini, Göçmenoğlu yaptı. ”Ev sizindir” dedi.

Muhabbet o kadar koyuydu ki, her şeyden konuşuldu. Her bir sahne, isim isim gözler önünden geçti. İçlerinde en sivrilmişl basın duayenlerinden, bu gün hayatta kalmış olanların kulakları çınlatıldı. Atilla Sertel'in inkita'ya uğratılan M. Veklliği meselesi masaya yatırıldı. Okan Yüksel, Aykut Fırat, Işık Teoman'ın tekrar tekrar kulakları çınlatıldı.Büyük küçük basın dostu Sancar Maruflu'nun hastalığını yenmesi de konuşulanlar arasındaydı. İyileşmesine sevinildi. Şifalar dilendi.

Nejat Secen'in soyadının bir sır olmağa, nesilden nesile bu günlere gelnmesiyle ortadaki gizeme neşter vuruldu. İzmir  Hürriyet Bürosu şefi iken, ve daima da hayatında  iyi bir seçici  olarak bilindiğidir. Ömür boyu Hürriyete hizmet verdi. Başarısının sırrı buradadır. Nejat beyin, olsa olsa  soyadındaki  (Ç) nin çengelli olduğunu, bazı bazı çengelsiz imzaları bulunduğu belirgin. Hürriyetin kendisi dahil, bazı yayın organlarında, çoğunluk " Ç" li olarak soyadıyle geçer . Nedendir? İyi bir seçicidir de ondan. Soyadındaki çengelsiz  "Secen" ile de anılan Nejat Seçen, daima tebessümle anılan, Google 'un ekşi sözcü'leri arasında zikredilen Seçen dostumuza, buradan saygılar gönderdik.

Emekli olmasına rağmen, kalemi elinden bırakmayanlardan 9 Eylül Gazetesi yazarları Tayfun Göçmenoğlu,  Ünal Tümin  de aramızdaydı. Tercümanın büro müdürü Ünal Tümin, pek öyle konuşmaz. Kalemini konuşturur.  Pek anılardan bahsetmedi. Dinleme pozisyonundaydı. En hızlımız Yaşar Eyice idi. Nüktedanlığı da üzerindeydi.

Eski aşk, eski şarkı, eski şarap, eski sevgili unutulmaz ve kıymetlidir. Tıpkı eski para gibi. Eski dostluklar da, vesilelerle tazelenirken, anılar bir bir seriliyor orta yere. Yeniymişcesine,  eskilerin üzerine bina kuruluyor. Dallandırılıp budaklandırılıp, içine de mizansen katarak kotarılıyor, ortaya konuyor. Tadından da yenilmiyor tabi. Eski duayenler bile araya gelince, olan, bunlar oluyor.

Durumu, bizim Blog yazarları ile ilişkilendireyim dedim. Bizler burada, gazeteci değiliz. Olmadık, olamayız da. Gazeteciliğin bir sürü kuralları  mevcut.

Ulusal Gazetelerin  aşağı yukarı hepsinde çalışmış olan bir avuç insan, anıları ile  fırtınalar yarattı yemekli sohbet toplantısında. Avustralya’da uzun yıllar gazetecilik yapan Hulusi Şeneli dinledik. Ora ile burası arasında  bariz farklar var.

Bu mini basın toplantısında kaynaşmış bir kütle olduğumuzu tescilledik bir kere daha. Memnun olduk. Eskilerle canlandık.

Bizim blog arkadaşlarının, toplanabilecekleri bir mekanı olsaydı, ( İzmir Gazeteciler Cemiyetinin Lokali gibi) bütün üyelerimizin İzmirli olanlarını orada görebilirdik. Varsa dil sürtüşmeleri, daha birinci kadehte  rafa kaldırılır unutulurdu. Polemikler tatlıya bağlanırdı. Manasız itiş kakış, bel altı vuruşlar yaşanmazdı.

Birbirimizi tanımıyoruz. Kimin kiminle dans edebileceğine, etmeyeceğine kararı biz veriyoruz. Ahkam kesiyoruz.  Kelle uçuruyoruz. Sonunda da  kusuyoruz “ Sen kaç paralık adamsın” diye.

Blog yazarları, toplu olarak en çok  üç büyük şehrimizden. Bu şehirdekiler, onuncu yıla varıyoruz bir araya gelebildi mi hepsi? Üç ten beş ten yukarı çıkmadı? “İt dalaşı”, kelle uçurma, kasnaklama, tuşa getirme savaşlarında hepimiz on numarayız. Bir araya sevabına bile olsa gelemiyoruz. Birlikte olabileceğimiz bir lokalimiz yok. Kafayı çekecek meyhanemiz yok. Karşılaşmıyoruz, selamlaşamıyoruz.

Biz kimiz? Hangi hakla? Ya adama sorarlarsa, olur mu otuz beşe bakla? Madem blog camiasının engin sofrasında bağdaş kurmuşuz, önce bloglarımızla “ laylay lom “ suz yazı örnekleri döktürelim. Böylece dikkatleri üzerimize çekelim. Sonra da idaremizin dikkatini çekerek gündelik sayfalarında  yazılı basında yer alalım.

Bir güzel ve manalı duayenler gününde, ben şahsen, bizleri  yani blogcuları düşündüm. Bizim başımız kel mi? İyilerimiz yok mu aralarında. Var. 

“Un var, yağ var, ateş var, ama ortada, yine helva yok.” İdare, sayfalarına blogcu aktaramaz mı? PuCCa dahil, şimdiye kadar 3-5 kişi blog’dan transfer oldu sayfalara. Bu kadarcık mıydı?

Bu sözler de idaremize karşı bir sitem olarak algılanmalıdır.

Evet. Onlar, hiçbir şey vaat etmediler. Ama, bir de, basın içinde teamül vardır. Yıllarca burada yazı yazan kıymetli kalemler var. Bunların yüz suyuna hürmet yok mu bre ! Basının bu kutsal emanetine nasıl sırtını dönebilirsiniz?

Ört ki, ölem!

 

 

TAYFUR GÖÇMEOĞLU VE HULUSİ ŞENEL. MUTFAKTA İŞ BAŞINDA - ÜSTTE- ALTTAKİ RESİM TAYFUR GÖÇMENOĞLU İYİ EV SAHİPLİĞİ YAPTI.

YAŞAR EYİCE VE ÜNAL TÜMİN.. FIKRA DEĞERİNDE ANILARIN DİNLENMESİ ZOR AMA, SIK AĞAŞLAR ALTINDA KALAN EVİN ATMOSFERİ, KIŞLIK BAHÇE GBİ SERİNDİ.

İLKTEN  ÖZEL BASIN TOPLANTISI 4 KİŞİ İLE BAŞLADI. DAHA SONRA SIRASIYLE ÇOĞALDI VE HOŞGELDİNE GELDİLER.

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..