Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mart '14

 
Kategori
Gelenekler
 

Bir siyasetçiye öğütler 6: Şeyh Edebali’nin söyledikleri

Bir siyasetçiye öğütler 6: Şeyh Edebali’nin söyledikleri
 

nurneet.org


 Şeyh Edebali  (1206 - 1326)  Osmanlı Devleti'nin kuruluş yıllarında yaşamış bir halk bilgesi, Ahi şeyhi, Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası, bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti'nin fikir babasıdır.

O zamanların iyiy yetişmiş padişahları, hocalarına, büyüklerine , zamanının bilgelerine çok önem verirlerdi. Önemli zamanlarda yanlarına varır ve tavsiyelerini, nasihatlarını alırlardı ve hocalarının sözünden çıkmak istemezlerdi. Onların kalplerini kırmayı hiç istemezlerdi. Hocalarına derin saygı ve sevgi gösterirlerdi.

“Alim, faal, varlıklı, çevresi için örnek teşkil eden bir kişi olan Şeyh Edebali, Eskişehir yakınlarında o zamanki adıyla İtburnu denilen köyde yaşar, yaptırmış olduğu zaviyede öğrenci yetiştirir ve halkı aydınlatırdı. Bilecik'te bir dergah yaptırmış, Osman Gazi'yi de birçok defa burada misafir etmiştir.” (Vikpedi)

Osman Gazi’yi bütün teşrifatıyla Bey ilan eden bilgeler heyetinin başkanı olan Şeyh Edebali Osman Gazi’ye öylesine nasihatlarda bulunmuştur ki, bu nasihatlar Siyasi Belge olarak Osmanlı Tarihi’ne geçmiştir ve Osmanlı Devleti yaşadığı sürece ona ve  onun padişahlarına ışık tutmuştur. Bu önemli belgeye bir göz atalım:

“Ey Oğul, artık Beysin,

“Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.

* Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

* Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.
 
* Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın! Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz.

Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir.
 
* Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

* İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır.
 
* Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir.
 
* Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
 
* Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme!
 
* Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

* Şu üç kişiye acı: (1) cahiller arasındaki alime, (2) zengin iken fakir düşene ve (3) hatırlı iken itibarını kaybedene

*Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

* Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler.

* En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir.
 
* Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.
 
* İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!

* Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur.
 
Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı. Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli.
 
* Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz.
 
* Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!

* Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin.
 
* Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!
 
* Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...”

Görüyorsunuz ki belge yalnız düne değil, bugünün siyaset sahnesinde yer alan ünlü kişilerine de seslenmektedir. Aklı başandaki siyasetçilerin bu belgeyi, günümüzün gerçekleri ve sorunları çerçevesinde okuyup anlaması gerekir.

Akif adamlar ,  akil adamları dinler; onları anlar ve hayatları boyunca anladıklarını iyi uygular. Oysa gafiller sadece ezberlerler, gerektiğinde kusarlar ama kendisine hitap eden bilgelerin sözlerinin ne demek olduğunu kolay kolay anlamazlar. Kendi bildiklerini uygularlar.

Ne yaparsın aymazlara, doğru yola gelmezlere. Hadi bakalım işleri rastgelsin, gelebilirse..! Çünkü yolundan çıkmış olanı, laf ile yola sokmak çok zordur. Allah yardım etsin. .

 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..