- Kategori
- Deneme
Bir Tabip ile bir Pehlivanın Hikâyesi
Ne ilâç bilen insanlar var ki, ağrı ile kıvrılır gider. Nice âciz kimseler olur ki, sapasağlam yaşar...............................................................
Bir pehlivanın bir gece yanı ağrıyordu. Ağrıdan uyuyamadı. Bir tabibe gitti.
Tabip ona:
“Bu kadar asma yaprağı yiyen bir kimsenin geceyi sabaha çıkarmasına şaşarım. Göğüste Moğol okunun yatması; hazmı güç, uygunsuz çerez yemeden daha iyidir. Bir lokma sebebiyle bağırsaklara kuruntu gelince, cahil kimsenin ömrü telef olur, gider ’’ dedi.
Olacak bu ya: O gece tabip öldü, gitti. Hasta pehlivan kırk sene yaşadı.
Ne ilâç bilen insanlar var ki, ağrı ile kıvrılır gider.
Nice âciz kimseler olur ki, sapasağlam yaşar.
Sevgili Okurlar!
Bu hikâyede "pehlivan" kelimesi ile işaret edilen ilim sahibi olmayip, farkındalıksız yaşayan bir birimin halidir ve öyle ki bu şekilde yaşayan kişi, hayatın her safhasında mevcut şartların neticeleri ile boğuşur durur.
Hikâyede "tabip" kelimesi ile işaret edilen de kanımca, ilim sahibi olup da bu ilimle böbürlenen ve aslında içinde bulunduğu sistemi tam da "OKU" yamayan birimi sembolize ediyor.
Öyle ki, eğer okumuş olsa, her an, her noktada değişim-dönüşüm içinde olan bir akışın olduğunu, her edinilen bilginin hep aynı şekilde işlemeyebileceğini hesaba katması, buna iman ediyor olması ve bu inancı doğrultusunda da edindiği bilginin tek ve sabit bir outputu- çıktısı olmayacağını bilmesi gerekmektedir.
Neticede, o kadar bilgili bir kişi olarak kendisinin ölmesi ve herşeye rağmen pehlivanın yaşaması da buna net bir örnek teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, hakikatimize dair bilgilere sahip olmak ve bu doğrultusunda yaşamak önemliyken, bir diğer önemli husus da bilmek ve uygulamakla birlikte o sonsuz mutlak güç ve irade ile işleyen bu muazzam şuursal seyre de tevekkül etmek, teslim olmak da bir o kadar önemlidir diyorum.
Ahmed F. YÜKSEL