Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir takvim yaprağından bile öğreneceğimiz veya hatırlamamıza vesile olan neler var...

Bir takvim yaprağından bile öğreneceğimiz veya hatırlamamıza vesile olan neler var...
 

Bir dolu karalama kâğıdının avuçlarımı okşadığı bir gece de sonunda istediğim kıvama gelen yazıma bakıp tekrar düşündüm... Bu kâğıt mı takdire değerdi yoksa yazmama ön ayak olan bu mütevazı karalama kâğıtlarım mı? Onlar olmasaydı bu yazı oluşabilir miydi? Bu kadar güzel bir hale dönebilir miydi? 

Uzun zaman önce tarihi geçmiş takvim yapraklarını koparırken gözüme bir yazı ilişmişti;
“Genç adam içindeki ressam olma hayaliyle bir akşam kumsaldaki kumlara bir resim çizmeye başlamış ve bitirdiğinde resim çok güzel olmuş. Resme bakıp gururlanırken dalga hızla gelmiş ve resmi silip, götürmüş. Genç adam yarı dalgaya sitemkâr tekrar başlamış resmi yapmaya, daha bir emek harcamış ve bu resmi diğerinden daha güzel olmuş. Mutluluk ve gururla eserini izlerken dalga tekrar gelip ikinciye resmi silip gitmiş. Genç adam üzülerek dalgaya kızgın bir şekilde ona inat tekrar başlamış resmi yapmaya ve bitirmiş. Bakmış ki bu resim diğer ikisinden de daha güzel bir eser olmuş."İşte bu en güzeli" diye söylenirken dalga tekrar gelmiş ve resmi silip götürmüş. Ama genç adam bu kez dalgaya kızmak yerine teşekkür etmiş ve kendi kendine düşünmüş, eğer dalga o ilk çizdiği resimleri silmeseydi daha iyisini yapmak yerine ilk yaptığıyla övünüp ona bağlı kalacaktı. İşte bunun için dalgaya teşekkür etmiş...” 

Bir takvim yaprağından bile öğreneceğimiz veya hatırlamamıza vesile olan neler var. Oysa çoğu zaman bugünde bitti diyerek takvimi koparır atarız, öyle değil mi? Takvim yaprağı bana daha iyinin her zaman olacağını bir kez daha hatırlatmıştı. Ve ben yazı yazarken etrafımdaki karalama kâğıtlarının değerini öyle anlamıştım. İstedikten sonra daha iyisini yapabileceğimi göstermişti. İlk denemede başarılı olamayabiliriz ama tekrar deneyip vazgeçmezsek belki de sonunda başarıyı yakalarız. Çünkü ne hedefe ulaşmak çok kolaydır ne de ulaşınca ilk yapılana bağlı kalıp onunla övünmek doğrudur Bu konuyla ilgili yine takvim yaprağından okuduğum bir hikâyeyi paylaşmak isterim... 

“Yaşar Kemal bir akşam yazmaya uzun süre önce başladığı romanını masaya bırakarak evden çıkmış, kasabanın ileri gelenlerinin sürekli gitmiş olduğu kahvede onlarla sohbet etmektedir. Aralarından biri yazmayı hafife alan bir gülümseme ve gevşeklikle Yaşar Kemal’e döner ve Üstadım bugün neler yazdınız bakalım? diye sorar. Yaşar Kemal adamı süzdükten sonra der ki; Az evvel evden çıkarken bir nokta koymuştum biraz sonra onu değiştirip virgül yapacağım…” 

Bu kısa hikâyeden de anlaşıldığı gibi, Yaşar Kemal de okuyucuya hep daha iyisini vermek için hamurunun gereken kıvama gelmesi için sürekli çaba sarf etmiş, fırınında ki ateşi sonuna kadar yakmıştır. Bugün nokta koyduğu bir yazı üzerinde tekrar tekrar düşünüp, virgülle devam etmesi de buna en güzel örnektir diye düşünüyorum… 

Demek ki; Yaşantımız da olumsuzluklar olmasa olumlunun, kötü niyetli insanlar olmasa iyinin, kırgınlıklar olmasa barışın, geceler olmasa gündüzün, ayrılıklar olmasa sevdanın ve daha örnek verilebilecek birçok şeyin değerini anlamayacaktık… 

Demek ki; Yağmurdan sonra güneşin doğmasını beklerken daha sabırlı olmalı, kumsalımıza vuran azgın dalgalara aldırış etmemeli, iyi niyetimizi kaybetmeden güçlü olmalı ve pes etmemeliyiz… 

Yani kısacası; Etrafımızdaki kiliselerin çanlarına kulak asmak yerine kendi içimizdeki ezan sesini sonuna kadar duymalı ve hiçbir zaman ondan vazgeçmemeliyiz…
… 

 

 

 
Toplam blog
: 37
: 428
Kayıt tarihi
: 01.11.07
 
 

İçimden geldiği gibi....   ..