Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '12

 
Kategori
Öykü
 

Bir tiryaki, bin sigaraya bedeldir!

Bir tiryaki, bin sigaraya bedeldir!
 

Ne diyorsun? Sadece bin tiryakiye değil, bir koca fabrikaya bile bedeldir. Ahh canım, durun yahu? Doğrudan, daldım konuya. Önce kendimi takdim edeyim: Bendeniz Hayati Ceylan.

Köy kökenliyimdir. Fakat daha küçük yaşta ailemle birlikte İstanbul’a taşındık. Orta dereceli bir okulu bitirdikten sonra, öğretmen oldum. Tayinim, Bolu’nun Safranbolu ilçesine çıktı. Bekârım, o zamanlar. Dersimi veriyorum, maaşımı alıyorum. Küçük bi evcağızım da var. Mutluyum, mutlu olmasına da, geceler uzun. Nerde şimdiki gibi internet, blog, facebook, twitter, friendfeed? Trt radyolarına talim ediyorum. Bak haaa ajansları da hiç kaçırmam. Valla o zamanlar twitter hesabı  olsa, şu 657 li halime bakmadan, en az 100.000 takipçim olurdu. Tabii en baba blogçu da ben olurdum, aslanım. Tamam mı, bu da böyle bilineaaa. Hiç mütevazilik yapamıcimmm azizim. Blog yazsaydım, sinema konusunda yazardım. Hoşş daha sonra, avcılık ve atıcılık hususunda da yazardım, ammaaa bu da uzun hikaye. Anlatacam sabırlı ol, ‘’sabırla koruk, helva olur’’ derler ataların. Atalarının sözünü dinle. Bana çok otoriter davranıyorsun deme, öğretmenim dedik ya, öğretmenler öyle hört dötçü olur. Cetvel sadece ölçüm aleti değildir, ona göre. Sıradaaaa durrrr, dedimmm. Barttırmayın beni.

Nefes al, Hayati, nefes. Off Allahım bu çocuklar insanda sinir mi bırakır?

Ben de bekâr adam olduğumdan, ne yapayım, ne yapayım, mesai saatlerinden sonra, yapcak iş güç yok, sinemaya sardım. Bolu’ya gider oldum sık sık. Hollywood filmlerine. Aman efendim, o filmlerde kimler yoktu ki? Ava Gardner, Rita Hayworth, Katharine Hepburn, Ingrid Bergman, Lauran Bacall… ah ahhhh! Şimdikiler gibi estetikli köstetikli değildiler. Erkeklerde Harrison Ford, Clark Cable, Marlon Brando –ki biz ona naylon branda derdik. Hah hah hah haaaaaJ)) Kıskanıyorduk mu? Nasıl kıskanmazsın canım efenim. Herifler yakışıklı, kadınlar bir içim su.

Benim tipimi de görüyorsunuz ya işte. Koca bi gıdık sarkmış ordan. Allahın gücüne gitmesin, burnum hakeza. Geleceğin gut hastası tipine aday bi görüntüm var. Bu filmleri seyret, bu heriflere bak, hasetlen. Şişko ve göbekliyim de. Bi de bu Hollywood artistlerine vermişler ellerine bi sigara. Her filmde fabrika bacası gibi tütüyorlar. Biz de başladık arkadaşlarla sigara içmeye. Haaa bu arada sinemalara gide gele, kendime sinemaseverlerden oluşan bi arkadaş çevresi de kurdum. Sinema çıkışlarından sonra, çorbacı olsun, pastane olsun gidip duruyoruz. Her yemekten, tatlıdan sonra,  carrrtt, hızlı bi kovboyun çıkardığı silah gibi, sigara çıkarıyoruz. Artistler gibi havalı havalı içmeye çalışıyorum. Bari tipim benzemiyor, havam benzesin hesabı.

Doğrusu işe yaradı. Gittiğimiz pastanede adliyede çalışan daktilo Naciye ile tanıştım. Evlendik. Evlendik de halt ettik!

Naciye’de bi çene varmış mübarek, çan çan çan, daktilo tuşlarını aratmıyor. Eskiden hava olsun diye içen ben efkardan içmeye başladım. Daktilo tuşlarını bilir misiniz? Şak şak şak, kafamda sanki ağaçkakan var.

Tabii bu arada bizim ikiz kızlar da dünyaya geldi. Filiz’le Esin. Artık sinemalara para vercek durum da kalmadı. Sinemalardan bana hatıra, sigara kaldı. Koyu, kopkoyu bi içici oldum.

Yıllar sonra, çalıştığım okula, Esat diye bi öğretmen geldi. O da benden keş. ‘’Azizim Esat Bey, siz de benden keşsiniz, hah hah haaaa,’’ diye hem söyledim hem güldüm.  Esat demez mi, ‘’keş, evet bunu bizim için söylemeniz pek doğru olmamakla beraber, hülâsa ‘’keş’’ diye esrarkeşe denir. Fakat gel gör ki, bizim de onlardan pek farkımız yok. Bu sigara bizi hasta edecek. Sigarayı serbest satıyorlarsa, bunun sebebi zararsız olmasından değil, tam tersine patronların ceplerine yararlı olmasından dolayıdır. Esrar sanayileşmedi, fabrikaları kurulmadı. Kurulsaydı ve dünyaya hakim olsaydı, hepimiz bu merete nasıl alıştıysak, esrara da öyle alışır, ve içerdik.’’ Ben şaşakaladım. Bu Esat’da nasıl konuşuyor böyle ilahi? Manyak mıdır nedir? Sonra Esat başladı; ‘’vay dünya, dünya, zalımsın dünyaaaa’’ diye şarkı söylemeye.

Amannn Esat Bey’ciğim boşver şimdi sen bunları dedim. ‘’Yok boşvermicem, sen de daha uyu uyuuu’’ dedi.

Baktım olmayacak, Esat’la arkadaşlığımın arasına mesafe koydum. Herif manyak!

Bi gün çarşıda alışverişimi yapmış dönerken, Avcılar ve Atıcılar Kulübü Başkanı Rıfat Bey’le karşılaştım. Azizim gelin yazıhaneye gidelim, bi acı kahvemi içmeden yollamam dedi. Benim de cannıma minnet. Sıkılmışım çoktandır, konuşacak adam arıyorum. Meğer Rıfat Bey’de evlenmeden önce sinemalara pek gidermiş. Biz bi kaynat bi kaynat. Tabii bu arada deli gibi sigara içtim. Ortalık oldu duman altı. Rıfat Bey demesin mi, ‘’sizden iyi avcı olur’’ Ben bozuldum tabii biraz. Anlattıklarıma atıyor mu, iması veriyor, nedir yahu diye.  ‘’Yok yahu’’ dedi Rıfat Bey, ‘’anladım, ne kadar güzel, çok sigara içiyorsun, biz tilki avına gidiyoruz, sık sık arkadaşlarla, siz de gelseniz, doğrusu bu duman altı ile tilkileri yuvalarından iyi çıkarırsınız.’’

Ah hah hah haha hhahhhhhaaaaaaJ)) ‘’Ne diyorsunuz Rıfat Bey’ciğim? Bir tiryaki bin sigaraya  bedeldir. Olurum, tabii avcı olurum.’’

 

Haftasonları ve sömestr tatillerinde Rıfat Bey ve diğer arkadaşlarla ava çıktık. Köroğlu Dağları’nda oturdum tilki yuvalarının önüne, sigara içerek, duman yöntemi ile tilki çıkarttım. Ne sağlıklı ve doğaya yararlı günlerdi öyle!!!

Vallahi bir tiryaki bin sigaraya bedeldir.

 Sigara sağlığa çok yararlıdır, efendim çokkk!

 

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..