Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Mayıs '08

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Bir tiryakinin hali pür melali ve komplo teorileri

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutlayacağımız gün 'yoğunlaştırılmış sigara yasağı' uygulaması başlayıverdi.

Ve ben bu yasak yüzünden, dilim damağım kamaşmış, sol elimin orta ve işaret parmaklarının arası boşalmış, onbeş dakikada bir idarehanenin açık alanına (teras) çıkıp dumanlanarak bu yazıyı yazmak zorundayım şimdi.

O yüzden imlâ hataları olabilir, dizgi yanlışlıkları olabilir; hâttâ yüksek dozlu bir küfür bile savurabilirim yani... Küfürün muhatabı mı?.. Artık kim denk gelirse!

***

AZ ÖNCE kahvemden bir yudum aldım, elim şartlı refleksle masanın sol tarafına doğru uzanıverdi.. Orada genellikle kültablam durur ve dumanı tütmekte olan sigaramdan bir fırt alır, tekrar yerine bırakırım... Elim boşluğa düştü birden; kültablam eski yerinde değil. İçeride duman ve koku da yok; oysa alışmışız gazeteye girer girmez yoğun sigara kokusu ve dumanın içine dalmaya.

<ı>

(Birkaç dakika izin verin, terasta bir sigara içip geliyorum...)

İşte geldim...

***

ZULÜM YOLCULUKLARI...

HER türlü kapalı alanda sigara içme yasağından önce, bir kısım kapalı alanda sigara içmeyi yasaklayan kanun kısmen çıkmıştı. Her yere sigaranın yasak olduğunu belirten afişler, tabelalar asıldı, içenin bilmem şu kadar lira para cezasına çarptırılacağı uyarıları yapıldı sürekli. O yasak kapsamında en çok daraldığım yer, <ı>Adnan Menderes Feribotu'yla Bandırma - İstanbul geliş gidişi, bir de Turhan Çömez'in peşine takılıp gittiğimiz Endonezya - Singapur yolculuğu olmuştu.

Feribotun her yeri kapalı ve her yerinde sigara içmek yasak; bir saat kırkbeş dakika, binişiyle, inişiyle iki saat süreyle sigara içememenin dayanılmaz ağırlığını yaşadım birkaç kere.

Uzakdoğu uçuşundaysa, Delhi'deki yakıt ikmalini fırsat bilip havaalanının sigara içilir bölümünde bir saatte bir paket sigarayı üfürmüştüm. Ama Delhi'ye kadar altı saat, Delhi'den sonra dört küsur saat sigara içememenin nikotinsel krizleriyle geçti yolculuk. Dönüşte, koca uçakta beş on kişi kalınca, kaptandan rica ettik, "n'olur izin ver, sigara içelim..."

Kaptan acıdı halimize, "için" dedi.. On saatlik dönüş yolculuğu nasıl da keyifliydi anlatamam.

***

YASADAN ÖNCE

BİZ YASAKLADIK!

GEÇEN yıl Fiat Doblo'yu satıp, Citroen'e yazıldık; Doblo, kapalı alan korkumu ortadan kaldıran yükseklik ve genişlikteydi.. Üç küsur yıl kullandık o aracı, satarken bir tek kül tanesi değmemiş kültablası için üzülmüştüm... İlk arabamız Twingo doğal kültablasına dönüşünce, bizim hanım Doblo'da sigara içmeyi yasaklamıştı.. Uzun yolculuklarda mola veriyor, sigara ihtiyacımızı giderebiliyorduk. Tertemiz küllüğüyle daha fazla para etmeliydi ama, galerici milletinin belirlediği piyasa fiyatları geçerli olunca, küllük para etmedi tabi.

Şimdi Citroen C5'e takılıyoruz; sigara içmek yine yasak. Alıştık artık yasağa, ilk zamanki gibi bizim hanımla kapışmıyoruz...

Diyeceğim o ki, insanoğlu her şeye alışıyor.. Bu yoğunlaştırılmış ikinci sigara yasağına da alışacağız.

Yirmi küsur yıldır, günde üç paketten az olmamak şartıyla sigara içen biri olarak, yasağın ilk gününde odamda çalışırken sigara içememenin moral bozukluğu ve gerginliği içindeyim.. Hâttâ az önce terastan içeri girerken, "yine içeceğim geldi, bu böyle olmayacak" dedim, bizim hanım odasından gürledi, "içeceksen, önce şu masaya beş milyarı koyacaksın, sonra ne yaparsan yap!"

Yüzüne baktım, çok ciddi... O ciddilikle, "bundan sonra terasta da sigara içilmeyecek" diyebilir.. O yüzden üstüne gitmedim, kala kala bir teras kaldı çünkü bize, o da giderse...

***

OYSA ben yirmi yaşında falan başladım aktif içiciliğe.. O zamanki yaşıtlarım ortaokulun tuvaletlerinde başlamıştı gizli gizli üfürmelere.. Leş gibi sigara kokan okul tuvaletlerinde hacet gidermenin dayanılmaz ağırlığı içinde, yüzlerce kez şikayet etmişimdir içenleri, nöbetçi öğretmene.

..Ve bir zamanlar eve gelen misafirleri de uyarırdım, sigara içmeyin diye. Gittiklerinde, bütün camları açar, sabaha kadar havalandırırdım. Yani o denli tiksinirdim sigaradan.

Sonra, herkes gibi özentiyle, büyüdüğünü ispat etme duygusuyla, biraz da meraktan başladım sigaraya.

Bir daha bırakamadım!

***

ÇEVREMDE onlarca insan var, beni sigara içerken görüp, "bırak şu mereti artık, yazık ediyorsun kendine" uyarısına koşullanmış olan... Yani beni nerede görseler, "n'aber" yerine, "içme şu mereti" diye selamlıyorlar!

Cevabım hazır: "Beni sigara değil, sizin yoğun mahalle baskınız öldürecek erkenden..."

Billah öyle; hem o kadar yoğun ki bu baskı, bende yarattığı psikolojik etki, nikotinin ciğer tahribatından daha çok... O baskıya tepkiyle <ı>(..ki bir yanım anarşisttir) pipoya başlamayı, hâttâ nargile üfürmeyi bile düşündüm.. Ve fakat bu sigara öyle lanet bir şey ki, günün birinde Garden Limon'da nargile içerken, farkında olmadan bir de sigara yakmışım...

Yalnız önemli bir gelişmeyi haber vereyim; evi dumanaltı yapmıyoruz artık.. Bu yasa çıkmadan çok önce mutfak dışında başka bir yerde sigara içmeyi yasakladık.. Yani bakın, "devlet yasağı koydu, vatandaş mecburen uydu" durumları yok.. Bilakis, devletin yasaklamasına gerek kalmadan biz kendi kendimize yasak koyabiliyoruz.

***

KAFA TAKILAN

BAZI SORULAR

LAKİN kafama takılan, hem de fana halde takılıp kalan bir soru var:

Bu hükümet, her türlü yasayı, yönetmeliği, uygulamayı 'dışa bağımlı' yapısıyla, dışarıdan gelen talimatlara uygun olarak yürürlüğe koyuyor.. Sigara yasağı da AB kriterleriyle direkt bağlantılı.. Yani Türk kriterlerinin inisayitifine bırakılsa, öyle bir yasak zaten mümkün değil, olsa bile "yasalar delinmek içindir" der, deler geçeriz.

Peki şimdi bu yoğunlaştırılmış sigara yasağı kime hizmet ediyor?..

Daha doğrusu, Türkiye'nin tütün ve sigara üretimini, ayrıca bu pazarı büyük ölçüde eline geçiren yabancı sigara devleri, "n'apıyorsunuz arkadaş" demedi mi?..

Adam, senin tütüncünü bitirmiş, dışa bağımlı hale getirmiş, üretim ünitelerini satın almış, sigara pazarı tümüyle yabancıların eline geçmiş... Adamlar, nasıl oluyor da AKP Hükümeti'nin yoğunlaştırılmış sigara yasağını kabulleniyor, onu anlayamadım...

Anlayamadığım şeyler için komplo teorileri üretmekten başka çarem kalmıyor.

Yani, Avrupa ülkelerinde sigara karşıtı yasal düzenlemelere fazla ses edemiyorlar, çünkü Avrupa ülkeleri Türkiye gibi tam bağımsızlığından taviz vermiyor, her türlü uygulamayı kendi ulusal menfaatlerini göz önünde bulundurarak devreye sokuyor, sigara karteliymiş, tütün tekeliymiş, piyasayı onlar belirlermiş falan, hiç takmıyorlar.

Bana birkaç dakika izin verin; terasta bir sigara içip geleyim, sonra Turhan Çömez'in TEKEL'in satışından önce kaleme aldığı yazısından bir bölüm aktaracağım size...

***

"Artık, 10 milyar dolarlık bu sektör devletin tamamıyla kontrolü dışına çıkacak. Kontrolsüz bu alanda hâkimiyeti eline geçiren dev şirketler, sigaranın daha fazla bağımlılık yapması için her türlü derin planı uygulayacak ve devlet bunların denetim ve kontrolünde etkin olamayacak. Ardından agresif satış politikaları ile pazar süratle büyüyecek. Ve yıllar içinde sömürü giderek artacak… Peki… Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanun, iktidar ve muhalefet açıkça desteklerken, neden 2 yıl önce komisyona geldi ve bugüne kadar bekletildi? Bu kanun, neden Tekel’in satışının hemen öncesinde çıkartıldı? Bu kanunun asıl uygulama maddeleri, neden 18 aylık bir süreden sonra hayata geçirilecek? Bunların nedenlerini tarih yazacak. Bana göre neden şu: Bu kanunun çıkartılmasını 2 yıldır dev sigara şirketleri (o ya da bu yöntemlerle) engelledi. Çünkü uygulanması halinde alınacak mesafe ile pazar payları önemli ölçüde azalacaktı. Şimdi çıkartıldı, çünkü bu kanunu gerekçe göstererek Tekel’e daha ucuz fiyat verecekler. 18 ay sonra uygulamaya geçecek, çünkü bu dönemde agresif satış ve pazarlama politikaları ile zaten yeterince bağımlı oluşturacaklar ve kanunun uygulanmasında büyük aksaklıklar yaşanacak."

***

İÇMEMENİN

MALİYET ANALİZİ

ÇÖMEZ bu yazıyı geçtiğimiz Ocak ayında kaleme aldı.. Ne anlattığı açık; artık siz bu teoriden bir sonuç çıkarın, beni uğraştırmayın.. Sigarayı peş peşe ekleyen ben, şimdi saat başı giderebileceğim nikotin ihtiyacımı.. Dolayısıyla beynim uyuşuk vaziyette...

Lâkin o uyuşukluğa, ciğerlerimin "haydi biraz daha nikotin yolla" uyarısına karşın, bu yoğunlaştırılmış sigara yasağında toplumsal yararın, ulusal zararın gölgesinde kaldığını düşünebiliyorum...

1 Mayıs'ı tatil ilan etmenin milyar dolarlık maliyet hesabını milletin önüne koyan bu iktidar, yirmi üç milyon sigara içicisinin uygulamaya uyum sağlaması sırasında geçecek uzun zaman diliminin kâr - zarar hesabını yaptı mı acaba?

Şimdi bu içicilerin kaçta kaçı kamuda çalışıyor, kaçta kaçı üretim sektöründe, kaçta kaçı hizmet sektöründe, özel sektördeki verim kaybı, kamu sektöründeki işgücü kaybı, falan filan... Kapalı alanların hemen tümünü kapsayan yasak nedeniyle, sigara bağımlılarının verim kaybını hesap edin bakalım.

Bir de açık alanlarda oluşacak kirlenmenin maliyetini düşünün...

Şimdi bazı şirketler, 'sokak küllükleri' gazlamaya çalışacak belediyelere.. Mevcut çöp kutuları, sigaranın sadece açık alanlarda içilebileceği hükmüyle yetersiz kalacak; ki zaten bunların bir çoğu plastik, o yüzden sigara söndürmek mümkün değil. Şimdi, adım başı sabit kültablaları konuşlandırılacak mecburen.. Bilmem kaç bin belediye var, her biri kendi nüfuslarıla orantılı şekilde kültablası alsa, milyar dolarlık bir maliyet ortaya çıkar herhalde.

Buna bir de izmaritler nedeniyle artacak temizlik maliyetlerini de ekleyin...

Tamam, daha fazla zorlamayayım kendimi.. Bu duruma alışana kadar böyle gidecek.. Yanlış ifadeler, yanlış tesbitler falan olursa, sigara yasağındandır, benim suçum yok yani...

Bendeki verim kaybını da maliyet hesabına eklesinler o zaman; bakalım ne çıkacak?..

 
Toplam blog
: 17
: 1020
Kayıt tarihi
: 02.04.08
 
 

Şehr-i Balıkesir'de mevkutesel işlerle iştigal ediyorum; yirmi küsur yıldır yazıp çiziyorum... Yaz, ..