Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '17

 
Kategori
Uzay
 

Bir uzay kaşifinin maceraları

Bir uzay kaşifinin maceraları
 

Gidzenko Ring uzay istasyonundan ayrılalı çok olmadı. Yine boşluktayım. Derin uzaya yelken açtım. Hala tek başımayım. Gemim Hauler 777’nin (Güneş sistemimizden sürülürken bana verilen kod 777 olduğu için bundan sonra kullanacağım gemilerimi de bu kodla yani 777 kodu ile kayıt ettirmem gerekecektir.) içinde bir başıma derin uzayda seyahat eden bir gezgin ’im ben. Maceracı, tüccar, kaçakçı, casus ve uzay madencisi… Her ne derseniz deyin ama derin uzayda tek başına hayatta kalabilmek için bunların hepsinden biraz olmanız gerekli. Kendi güneş sistemimizden ayrılalı çok oldu. Doğrusu ben bile hatırlamıyorum üzerinden ne kadar geçtiğini. Orası elit bir sistem halini aldı ve bizim gibileri dışladılar. İo’ da bile barındırmadılar bizi. Hepimiz sürüldük. Şimdiyse evimden çok uzaklardayım.

Ben komutan Khan. Bu kayıt defterine bu günden itibaren not düşmeye başlıyorum. Wolf 573 Güneş sistemindeki Gidzenko Ring uzay istasyonundan aldığım imparatorluk kölelerini V 379 Serpentis Sistemindeki Meade Uzay platformuna götürüyorum. Pek tabi ki de bu yasal bir iş değil ancak karşılığında alacağım krediler maddi bakımdan beni biraz rahatlatacak doğrusu. Hem sonra ben taşımasam onları birileri taşıyacak neticede.

Meade Platform Serpentis 2 A gezegeninin –ki kendisi 3. Sınıf bir gaz devi olur- yörüngesinde seyretmekte ve kanunsuz işlere göz yuman bir izbe uzay istasyonu konumundadır. Oraya daha önce hiç gitmemiştim ama methini hanlarda lafladığım diğer derin uzay pilotlarından işitmiştim doğrusu.

Bu sistemde köleleri teslim ettikten sonra iki ana meteorit kuşağında biraz maden arayacak ve sonra da V379 Serpentis 3A uydu gezegeninde biraz keşif yapacağım. Bu atmosfersiz izbe gezegenlerde hiç ummadığınız hazinelerle ya da belalarla karşılaşmanız işten bile değil. Ama ne yapalım benim işim bu. Yeni bir kayda kadar şimdilik çıkıyorum.
Kayıt tarihi: 28 Nisan 3302
Gemi: Hauler 777
Komutan: Khan 777
Sistem: V379 Serpentis

Meade Platform’a ulaştım. Ne yazık ki federasyonun baskısı nedeniyle imparatorluk kölelerini burada teslim edemedim. Bunun için başka bir istasyon bulmam gerekecek sanıyorum. V379 Serpentis 3A gezegenindeki keşif görevimi de kısa tutmam gerekecek bu yüzden.

Şu imparatorluk ve federasyon arasındaki politik mücadeleler yüzünden galaksinin altını üstüne getirdiler. Kahretsin…Ne eski karlar kaldı ne de eski maceralar. Anlatacağım. Merak etmeyin hepsini anlatacağım sizlere. Öncelikle biraz kendimden bahsetmek istiyorum. 3263 yılında Mars’ta doğdum. Olimpos dağının eteklerindeki şirin bir habit de büyüdüm. Yetiştiğim kolonideki her genç erkek gibi bende orduya kayıt oldum ve yirmi yıl hizmet ettim. Ordudan ayrılmama gelince… Bu eski bir hikaye ve sonra anlatırım. Sonrası serseri mayınlık. Oradan oraya macera peşinde koştum. Alpha Centauri’de başım derde girince arananlar listesine girdim. Başıma ödül bile kondu. Güneş sistemimize artık giremiyorum bunun için gerekli izin kağıtlarım iptal edildi ama ben bu izin belgelerine yeniden kavuşmak için elimden geleni ardıma koymayacağım. Evime, karıma ve çocuklarıma bir gün tekrar kavuşacağım. Neyse bunlar benim meselem ve daha derinlere şimdilik inmeyeceğim.

V379 Serpentis 3A ya yapacağım keşif inişinden sonra kaydıma kaldığım yerden devam edeceğim. Gezegendeki şu yaratık söylentileri doğru muymuş göreceğiz bakalım. Çektiğim her kare fotoğrafı interkomdan sizlerle paylaşacağım emin olabilirsiniz. Yeni bir kayda kadar çıkıyorum.
Kayıt tarihi: 01 Mayıs 3302
Gemi: Hauler 777
Komutan: Khan 777
Sistem: V379 Serpentis

Zorlu bir iniş oldu. Yüzey çok engebeliydi. Kurak ve çorak arazide dört tekerlekli yüzey aracımla ilerledim. Hiçbir şey yoktu. Yalnızlıktan başka hiçbir şey. V379 Serpentis 3A ‘da aradıklarımı bulamamıştım. Gezegenin derinliklerinde yaşayan ve derisi için avlanan bir yer altı canavarından bahsettiklerini duymuştum daha evvel ama onun da izine rastlayamadım. Geri dönüş yoluna koyulduğumda ise yolda beni tatsız bir sürpriz yakaladı. Bir derin uzay korsanının saldırısına uğradım. Uzunca bir mücadelenin ardından ne o ne de ben galip gelebilmiştim. Lakin Frame Shit Drive’ım –ki kendisi küçük bir kütle çekim motoru olur- arızalandığından kendimi en yakın istasyona zor attım doğrusu. İstasyon görevlisi beni Jakob’a yönlendirdi. Kendisinin iyi bir mekanik olduğunu ve kütle çekim motorumu kısa sürede onarabileceğini söyledi. Ben de doğruca ona gittim
Jakob: “Sağlam hasar almış. Bunu onarmam birkaç gün sürebilir. Çekirdeği baskılayan kısımdaki birkaç parçanın değişmesi gerekli. Ayrıca nükleer reaktöründe de sızıntı var. Bağlı çekirdekteki anti madde kapasitörü de oldukça zayıflamış. Anti madde bu günlerde zor bulunuyor ama şanslısın ki bu istasyonda bir üretim laboratuarımız var.” Diyerek tamamladı sözlerini Jakob.
O’na teşekkür ederek yanından ayrıldım ve işiyle baş başa bıraktım O’nu. İstasyonun hanında bir şeyler yeyip birkaç derin uzay pilotuyla lafladım. Kütle çekim motorunun icadı bize derin uzayın kapılarını açmıştı. 2300’lü yıllarda keşfedilmişti. Çalışma mantığı basitti. Ana çarkın etrafındaki patlama odalarında gerçekleşen nükleer reaksiyonlar zinciri merkezdeki bağlı çekirdeği –ki çekirdek madde ve anti maddenin bir koruma çeperi içinde birbirlerine değmeden stabil kalmasını sağlayan kısımdır.- baskılayarak süper yoğun bir konsantre maddenin açığa çıkarak enerji üretiminin yapılmasını sağlamaktadır. Açığa çıkan bu süper güçlü enerji sayesinde uzay zamanı bükmek ve uzun mesafeleri çok kısa zamanda kat etmek mümkün olmuştur. Eğer kütle çekim motoru icat edilmeseydi biz hala güneş sistemimizde dönüp duruyor olacaktık belki de.
Uyku zamanı geldiğinde odama döndüm. Uyku kıyafetlerimi giyerek derin bir uykuya daldım. Oldukça yorulmuştum. Uyandığımda kendimi oldukça enerji dolu hissediyordum. Hana inip kahvaltı yaptım. Oradaki bir Arvan’la biraz lafladım. Arvan’lar galaksinin uzak bölgelerinden gelen bir çeşit mülteci işçilere verilen isimdi. Yaklaşık iki metre boyunda, ince kemikli, çekik gözlü ve güçlü yapılı insanlardı Arvan’lar. Konuştukları dili çat pat biliyordum. Galaksideki politik mücadelelerle çok fazla ilgilenmiyordum. Benim tek derdim hayatta kalmak ve ekmeğimi kazanmaktı doğrusu. Sonrasında da ailemin yanına geri dönmek istiyordum. Lakin içine girdiğim maceralar beni kendi güneş sistemimden ve dünyadan oldukça uzağa götürmüştü.
Eldar bu istasyonun en sağlam silah tüccarlarından biriydi. En azından bana öyle söylenmişti. Son kapışmamda pulse laser’in artık idare etmeyeceğini anlamıştım. En azından bana güdümlü füze ve otomatik ateşlenen koruma sistemleri lazımdı. Zaten çok zor kazandığım kredilerimin bir bölümünü bu silah sistemlerine harcamak zorundaydım.
Eldar: “Hoş geldin yabancı. Sana nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu.
O’na almak istediğim silah sistemlerinden bahsettim. Sıkı bir pazarlığın ardından el sıkıştık.
Eldar: “Sağlam pazarlık ediyorsun doğrusu. İstediğin silah sistemlerini yarına kadar monte ederim gemine. Kendine iyi davran dostum.” Diyerek uğurladı beni.
“Yarın’a kadar biraz daha dinlenme fırsatım oldu” dedim kendi kendime.
Hem kütle çekim motorum onarılacak ve hem de istediğim silah sistemlerim yarına kadar monte edilmiş olacaktı gemime. Sonra da biraz mal alıp başka bir yerde satmak üzere bu istasyondan ayrılabilirim sanırım. Şimdilik kaydı burada sonlandırıyorum.

Kayıt tarihi: 06 Mayıs 3302
Gemi: Hauler 777
Komutan: Khan 777
Sistem: V379 Serpentis
İstasyon : Steele Vision

 
Toplam blog
: 23
: 289
Kayıt tarihi
: 28.11.13
 
 

1977 Malatya doğumluyum. ilk orta ve lise eğitimimi Bursa'da tamamladım. Dumlupınar Üniversitesi ..