Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '13

 
Kategori
Öykü
 

Bir Uzaylının gördükleri-Jarra Bildiriyor 4-Ramazan ve trafik

Bir Uzaylının gördükleri-Jarra Bildiriyor 4-Ramazan ve trafik
 

Gezegenim merhaba. Jarra’dan Dünya yuvarlağına dair yaptığım gözlemlerin 4.raporunu yolluyorum.

Gezegenleri gözlerken çeşitli durumlara karşı alarmlar kuruyoruz. Mesela bir yerde aynı türden canlılar toplanıyorsa röntgen cihazımdan tatlı öksürükler çıkmaya başlıyor. Gezegenin bir yerinde doğal ya da doğal olmayan sebeplerden ötürü bir felaket gelişiyorsa cihazım ölüm marşı ile beni uyarıyor. Keza aynı türden canlılar sıklıkla benzer ya da aynı davranışları sergilemeye başlarlarsa yine uyarılıyorum, ama cihaz böyle bir durumda beni düşük voltajlı  elektrik akımı vererek uyardığı için bu tip gelişmelere hiç sıcak bakmıyorum. Konu ile ilgili cihazı üreten firmaya gezegen röntgencileri sendikası olarak defalarca başvuruda bulunduk ve elektrik akımı vermesi yerine daha makul, mesela tokat atma gibi bir uyarı şekliyle değişim istedik ama cihazı üreten firma yetkilileri makinaların satışını yaptıktan sonra hiçbir sorumlulukları kalmadığını, yine de bizlere duydukları sevgiden ötürü istersek elektrikle uyarı verme yerine kılıçla dürtme şeklinde bir uyarı şekli programlayabileceklerini söylediler. Sendika, hukukçularına böyle bir durumda gelişebilecek yaralanmalardan ötürü işverenden tazminat alıp alınamayacağını sordu. Hukukçular hukuk içtahatlarını aylar boyunca tartıştıktan sonra gezegen röntgencilerinin işe giriş sözleşmelerinde röntgenleme cihazının özelliklerinin ve verdiği uyarı şekillerinin ayrıntılı şekilde sayıldığı, bunlardan kaynaklanabilecek hasarların tazminatlarının belirlendiğini, eğer cihazda modifikasyon ya da değişiklik yapılırsa iş sözleşmesinin dışına çıkılacağından herhangi bir tazminat ödemesinin söz konusu olmayacağını bildirdiler. Sendika da çalışanlarına elektriğin vücud zindeliği ve beyin fonksiyonlarına olan katkısını vurgulayan, elektrik şokunun ruhsal hastalıklarda tedavi için kullanılageldiğini, bedavadan elektrik yemekle psikiyatristlere vereceğimiz paradan yırttığımızı ve bu yüzden durumumuza şükretmemiz gerektiğini anlatan bir mektup yolladı. O günden bu yana her elektrik şoku yiyen gezegen gözlemcisi işverene, sendika yöneticilerine, röntgen cihazının üreticilerine ve sendika avukatlarına ve bunların aile bireylerine şükür dolu dualar ederler…

Her neyse, ben de henüz yeni bir elektrik şokundan kendime gelmeye çalışıp şükür duamı ettikten sonra dünyada bu alarma yol açan durumun analizini yapmaya başladım.

Dünyanın önemli bir bölümünde insanlar beslenme alışkanlıklarını değiştirdiler. Aslında insanların beslenme alışkanlığı olduğu tartışılır. Çünkü sürekli yiyorlar. Tabii yiyecek bir şeyler bulabilirlerse yiyorlar. Bulamayanlarsa yalanıyor. Ama etraflarında yiyecek varsa, kısaca, sürekli, ara vermeden yiyorlar. Yine de beslenme aralıklarına baktığımızda insan dediğimiz canlıların gündüz beslendiklerini ve genelde üç öğün yediklerini biliyoruz. İşte bir süreden beri insanların bir kısmı öğünlerini ikiye indirdiler. Güneş batarken ve gece sabaha doğru, genellikle uyanıp besleniyorlar ve sonra yeniden yatıyorlar. Dahası büyük topluluklar halinde bir araya gelip yemeye başladılar. Yine çok yiyorlar, bu şekilde dizginsiz beslenirlerse bir çoğu şişmanlayacak, ama ilginç bir şekilde aradaki süreçte, ki bu saatleri buluyor ne yemek yiyor ne de sıvı içiyorlar. Bu arada gezegenden yükselen maneviyat enerjisi ölçümlerinde de belirgin yükselmeler var. Gün içinde yemek yemeyen, sıvı almayan insanlar evlerinde ve tapınaklarında dua etmeyi arttırdılar. Kendi aralarında da güzel yardımlaşmalara şahit oluyorum. Birbirlerine değerli kağıt parçaları takdim ediyor, yiyecek ve giyecek yardımında bulunuyorlar. Bütün bu güzel gelişmelere baktığımda dünyadaki insanların bir kısmının “yükselme” yoluna girdiğini  düşüneceğim ama… Kocaman bir ama… Tüm bu güzel gelişmelerin dışında göze çarpan ve o kadar da güzel olmayan başka saptamalarım da var… Maneviyat enerjisi dışında sinirlilik, tahammülsüzlük ölçümlerinde de bariz yükselmeler var. Dünya üzerinde küçük çaplı toplu öldürme ve yaralamalar, insanlar bunlara savaş diyor ve farklı gerekçeler ortaya koyuyorlar, bunları ileride detaylı yazacağım, ayrıca bireysel şiddet eylemleri devam ediyor. İlginç bir gelişme de insanların ulaşım için buldukları araçları kullanma şekillerine yansıyor. İnsanlar kara araçlarını kullanma şekillerine trafik diyorlar. Açıkçası bu “trafiğin” teknik bir tanımlama mı yoksa bir oyunun ismi mi ya da insanlarda var olduğuna inanmaya başladığım intihar eğiliminin ulaşım bahanesi ile hayata geçirilmesine verilen bir ad mı onu henüz keşfedemedim. Ama zaten çok tehlikeli ve öldürücü olan bu “trafik”, insanların güneşin batışı ile yeni beslenme saatleri yaklaştığında daha korkutucu bir hal alıyor. İlkel, genelde 4 tekerlekli araçları içinde, makinaları yönlendirdikleri çemberlere yapışan insanlar, gidebildikleri kadar hızla önlerindeki aracın arkasına yanaşıyor, korna çalıyor, el kol hareketleri ile bağırıp çağırıyor, yol istiyorlar. Öndeki araçtaki ise bu isteğe karşı nazikçe elini camdan çıkartıp havada sallıyor, bazen başını da sarkıtıp daha ziyade otçul hayvanların sürü hakimiyetini ele geçirmek için yaptıkları rakibine meydan okumaya benzer tavırlar sergiliyorlar. Genelde bu meydan okuma karşılıklı el-kol hareketleri, haykırma ve araçlarının kornalarını çalarak birbirlerini selamlama ile tamamlanıyor. Bazen de sürücünün yaptığı bu davet cevap buluyor, araçlar yol kenarına hatta bazen yol ortasına çekilerek aşağı iniliyor ve iki sürücü birbirinin üzerine atılıyor. Yine tam anlayamadığım şey, çevredeki diğer insanların savaşçılara saygı duyup, biraz da zevkle kenardan seyretmeleri gereken bu maneviyat dolu eylemi durdurmaya çalışmaları. İşin komik tarafı bazen bu araya girmeler başka meydan okumalarla, itişip kakışmayla sonuçlanıyor. Öyle ki olayı başlatan taraflar daha savaşamadan belki de açlıklarının da etkisi ile yeniden arabalarına binip yemek yiyecekleri yere doğru yola koyulurken arkalarında ne için bunu yaptıklarından emin olmayan ama bağrışıp çağrışan, yumruklaşan, tekmeleşen insanlar bırakıyorlar…

Jarra şimdilik kaçtı, isteğiniz üzerine raporlarım sıklaşacak. Size Dünya’yı belleteceğim, merak etmeyin (Ola ki merak edenler varsa diye söyledim)…

 

 
Toplam blog
: 11
: 646
Kayıt tarihi
: 28.08.11
 
 

Karaman doğumluyum. Eğitim ve öğretim yıllarım Karaman Gazi Mustafa Kemal İlkokulu, Ankara Ulubat..