Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '14

 
Kategori
Deneme
 

Bir uzun hikaye onun hikayesi (Final)

Bir uzun hikaye onun hikayesi (Final)
 

O çocuk


  • Adam bu sırada torbadan Emine Yenge’nin hediyesini çıkardı. Çocuğa şunları içeri goy, ben haftaya gelince Emine garıya veren.” dedi.
  •    
  • Çocuk babasının “Emine ninesi”ne çok kızdığı için “Emine garı” dediğini anlamıştı. Onu savunacaktı ama demin Kör Hacer’in mendeburluğu marifetiyle tokatı yediği için korkup sustu.
  •    
  • Babasının verdiği şeyleri odaya bırakıp geldi. Babası çok öfkeliydi veya çocuk öyle zannediyor, ona hiç karşılık vermeden ne derse yapıyordu.
  •    
  • Hâlbuki adam demin çocuğa tokat attığına bin pişmandı. Ama çocuktan özür dileyecek hâli de yoktu. Adam biraz yumuşak sesle “Sen şimdi geyin bakayım.” dedi. Ona anasının gönderdiği ‘göyneğini’ iç kazağını, gömleğinin üstüne de dış kazağını giydirdi. “Hah şöylem, adam gibi oldun.” dedi. Çocuk babasının yumuşamasına sevinmişti, gülümsedi.
  •    
  • Adam çocuk gülümseyince onu okusun diye bırakıp gitmeyi düşündü. Ama gelince gördüğü ibrikte göğermiş tarhana çorbası, küflenmiş ekmekler, boş odun çuvalı, çocuğun açlıktan “pörtlemiş” hâli gözünün önüne geldi. Kendine ‘Hade oğlum hade, sen kim çocuk okutmak kim!” dedi. Çocuğa “Hadi oğlum, çıkalım, göreği kitle gidiyoz.” dedi.
  •    
  • Çocuk ağlamaklı olmuştu ama babası kararlı bir şekilde “gidiyoz” deyince çaresiz kabullendi. Önce ocaktaki ateşin üzerine oradaki bakır testideki suyu döküp ateşi söndürdü. Sonra babasının arkasından çıktı, kapının kilidini takıp kilitledi. Yeni ayakkabılarını giymişti. Ancak kravatı ve şapkayı oradaki torbalardan birinin içine koydu.
  •    
  • Babasına “Kitapları ne yapayım, onları yeni almıştım.” diyecekti, söyleyemedi. Çantasını eline aldı. Babası da torbaları aldı. Birlikte evden ayrıldılar.
  •    
  • Adam çocuğun evden çıkmadan ocağın ateşini söndürdüğünü görünce içinden ‘Okuyan adam belli oluyo. Ben düşünemedim, o düşündü.’ diye geçirdi.
  •    
  • Aslında onu okutmayı çok istiyordu. Ama çaresiz kalmıştı…
  •    
  • Yolda giderken çocuk “Buba, öğretmen bene kitap verdiydi, onu nedcen şindi?” dedi. Babası “Ne kitabı?” diye sorunca çocuk öğretmenin ona nasıl kitap verdiğini, neler söylediğini anlattı.
  •    
  • Adam bunları duyunca daha çok üzülmüş, adeta sarhoş gibi olmuştu. “Bi çocuğu okudmayı berecemedim.” diyerek kendine çok öfkeli, hızla yürüyordu. Çocuk babasını öyle öfkeli görünce kendine kızdığını sanmış; korkup susmuş, peşi sıra gidiyordu. Artık yolda hiç konuşmadılar.
  •    
  • Adam doğru asker arkadaşının kahveye gitti. Karısının onlara gönderdiği hediyeleri verecekti. Çuvalda getirdiği kökle çıraları da onlara verecek oğluyla, geldiği pazarcı kamyonuyla köye dönecekti.
  •    
  • Karısının, kızların çok üzüleceğini, karısının emmi kızının “kıs kıs” gülüp dedikodu yapacağını, karısının buna da çok üzüleceğini hep biliyordu ama çaresizdi. Çocuğu okutayım derken yetişemeyip hasta olmasından, onu temelli kaybetmekten korkuyordu.
  •    
  • Baba bu düşünce ve endişelerle; çocuk da bir daha kitap okuyamayacağı, çok kafalı adam olamayacağı, anasını çektiği sıkıntılardan kurtaramayacağı endişeleriyle adamın asker arkadaşının kahveye geldiler.
  •    
  • Kahve henüz çok kalabalık değildi. Asker arkadaşı ocakta, kardeşi de yanında sohbet ediyordu. Onları ellerinde torbayla geldiğini gören asker arkadaşı ve kardeşi merakla baktılar. Asker arkadaşı “Hayırdır deliağa? Sarınıp, sarmalanıp nerden böyle?” dedi.
  •    
  • Adam çocukla yanlarına geldi. Asker arkadaşının kardeşi ayağa kalkıp ona “Buyur ağam.” deyip sandalyesini verdi. Adam bitkin bir şekilde sandalyeye oturdu. “Sorma arkıdeş, ben oğlanı götürüyon. Garı size bi şeyler yolladı. Onları bırakıp, helallaşıp gidicez.” dedi.
  •    
  • Asker arkadaşı adamın bu sözleri üzerine biraz şaşırmış, “Sen ne deyon öyle yav? Kimi götürüyon? Neye götürüyon?” diye sordu. Adam “Arkıdeş, ben oğlanı okudumecen.” dedi. Karşılaştığı şeyleri, şaşkınlığını, üzüntüsünü hep anlattı. Bu arada Emine Yenge’ye güvendiklerini, güvendikleri dağa kar yağdığını söyledi. Asker arkadaşı bunları dinledi, dinledi sonra “Hadi sittir ordan dangılak, bu gadar şey için çocuk okuldan mı alınırmış heç?” diye kızdı.
  •    
  • Adam “Arkıdeş nedem, çaresiz galdım. Ben de biliyon doğru değil, emme mecbur galdım.” deyince asker arkadaşı daha öfkelendi. “Ula dangılak, ben neciyin, biz neciyiz burada? Bi senin oğlana sahap çıkımecek gadar çapsız mı sandın sen bizi? Oğlum, sene boşuna deli demeyola. Sen de şunu sürücek akıl yok.” derken elini sallıyordu. Sonra kardeşine “Bizim oğlan sen bakılak ol, ben çocuğu eve bırakıp gelen.” dedi.
  •    
  • Adam asker arkadaşının sözlerinden davranışından, ne söyleyeceğini şaşırmış ona bakıyordu. Asker arkadaşı “Ne bakıyon öyle salak gibi? Oğlanı ben okuducen, sen de sittir git köyüne.” dedi.
  •    
  • Adam çok şaşırmıştı. “Yav olur mu? Sene zahmet vermeyem, bi gün değil, iki gün değil.” dedi. Asker arkadaşı “Oğlum sen benim gardeşim değimlin? Ben de bu çocuğun gocabubası değimlin? O zaman neye olmeyomuş? Benim garı da bunun gocaanası. Yemeğe bi gaşık fazla gocez, bi gat yatak fazlıdan yapıcez, hepsi bu değil mi? İnsan bu çocuğu gıyıp da nasıl götürür? Sen, ben zorda galsam benim çocuğa sahap çıkmecen mi?” dedi.
  •    
  • Adam boynunu bükmüş, ağlamaklı olmuştu. Asker arkadaşının kardeşine baktı. O da “Ağam doğru söylüyo abe, sen marak edme, biz senin oğlana kendi çocuğumuz gibi bakarız evelallah.” deyince adam söyleyecek söz bulamadı. Sadece asker arkadaşına “Bu torbuları da götürün, bazaryerinde bir çuval kök varıdı, ben onlara alıp gelen.” dedi.
  •    
  • Asker arkadaşı adamın “ağlamaklı” hâlini görmüş, içi acımıştı. Çocuğa baktı, onun çok şaşkın olduğunu gördü. Yanağından sıktı, “Hadi gidem gocububam.” dedi, çocukla evine yürüdü.
  •    
  • Çocuk sevinsin mi, üzülsün mü bilememişti. Dönüp babasına baktı. Arkasından öyle melül melül baktığını görünce adamın elini bırakıp koştu babasına sarıldı. Babası da çocuğa sarıldı. “Oğlum sen gocububangilde galırsın. Ben her hafta gelirin, ananı da getirin.” dedi. Cebinden çıkardığı paralardan iki lira verdi. “Bunla üstünde bulunsun.” dedi. Çocukla asker arkadaşının yanına geldi. “Sağ ol bizim oğlan, valla ne diyecem bilemeyon, oğlan önce Allah’a, sonra sene emanet.” dedi.
  •    
  • Az önce çocuğun koşup babasına sarılışı hem asker arkadaşını hem de kardeşini çok duygulandırmıştı. Asker arkadaşı adama “Sen merak edme bizim oğlan, onun bi bubası da benin. Onu heç çocuklamdan ayrı dutmam.” dedi ve çocuğun elinden tuttu. “Hadi gocububam gidelim.” dedi. Birlikte çıkıp gittiler.
  •    
  • Adam da kök çuvalını getirmek için pazarcının yanına yürüdü.
  •    
  • Bu sırada asker arkadaşı ve elinden tuttuğu çocuk eve varıp bahçe kapsından girdiler. Karısı bu sırada bahçeyi süpürüyordu. Onları görünce doğruldu.
  •    
  • Asker arkadaşı karısına “Garı bu bizim deliağanın oğlan. Bundan keri burda galıcek, bizim oğlan olucek. Okula buradan gidip gelicek.” dedi. Torbaları da “Bunları senin gardeşlik göndermiş. Ben varen, deliağa orda, onu uğurleyen.” dedi ve çıkıp gitti.
  •    
  • Asker arkadaşının karısı hiç şaşırmamış, kocasına “Bu çocuk da nereden çıktı?” diye sormamıştı.
  •    
  • Kocasının “deliağa” dediğinin çocuğun babası olduğunu, onların geçen hafta karısıyla eve gelen kocasının asker arkadaşı olduğunu anlamıştı.
  •    
  • Kocası gidince çocuğun yanına geldi “Abu yavrım, sen de bek yavızmışsın.” deyip iki yanağından öptü. “Hadi gel baken.” dedi, torbaları aldı, onu bir odaya götürdü. “Sen burda bizim oğlanla galırsın. Sen onu tanıyon mu?” diye sordu. Çocuk usulca “Tanımeyon” dedi. Orada aynaya sokulu bir resim vardı. Onu aldı geldi. Bir öğrencinin resmiydi. “İşde bu ebnim oğlan. Şindi gelir, tanışırsın. Garnın aç mı senin?” dedi.
  •    
  • Çocuk resme dalıp gitmişti. Çünkü o resimdeki çocuk kendi karda düşünce ona bakıp gülen iki çocuktan çakır gözlü çocuktu. Ona bakıp dalmıştı. Çocuğun resme dalıp gitmesi kadını meraklandırmıştı “tanıyon mu onu yoğusam”?” dedi. Çocuk “cık” etti.
  •    
  • Kadın çocuğun halinde bir gariplik sezmişti; ama üstünde durmadı, tekrar “garnın aç mı senin?” dedi. Çocuk kadının tekrar “garnın açmı senin?” dediğini duyunca “Aç değil, az önce anamın gatıvediği ot ekmeni yedim.” deyince kadının içi acıdı. Gülümseyerek “Anan çok mu güzel ot ekmeği yapıyo?” diye sordu. Çocuk “evet” der gibi başını salladı.
  •    
  • Kadın “Ben sene neler yapıp yedircen bi bilsen.” dedi. Çocuk gülümsedi.
  •    
  • Kadın “Sen böğün okula niye gidmedin? Hasda mın yoğusam?” dedi. Geldi çocuğun alnını elledi. “Azcık ateşin var.” dedi.
  •    
  • Çocuk okula niye gitmediğini söyleyemedi. Sadece “Hasda mısın yoğusam?” deyince usulca “Azıcık hasdayın.” dedi.
  •    
  • Kadın telaşlandı “Abu yavrım. Ben sene şindi yatıren. Sen yatagoy. Ben sene bi çorba bişiren. Iscak ıscak içer, çabucak iyileşirsin.” dedi.
  •    
  • Yerde serili duran büyükçe minderin kenarındaki yastığı aldı. “Sen kafanı şu yasdığa goy. Açcık uyu.” dedi.
  •    
  • Çocuk üzerindekilere bakınca kadın yüklükten bir yorgan çıkarıp koydu. “Hade, sen soyun yat. Ben de sene çorba bişiriveren. Bi de çay demleyen, gocaana oğul ikimiz içeriz. Hem az sonra benim oğlan da okuldan gelir.” dedi ve çıktı.
  •    
  • Çocuk sımsıcak gördüğü kabule çok sevinmişti ama şaşkındı. Az önce babasıyla gelirken tümden kaybolan okuma olanağını yeniden bulmuştu. Soyundu, torbadan pijamasını çıkarıp giydi ve yatağa yattı. Üzerine de yorganı örttü.
  •    
  • İki günde yaşadıkları, sabah babasının gelişi, onu götüreceğini söylemesi, Kör Hacer’in oyunculuğu aklına geldi.
  •    
  • Her şey bitti derken sımsıcak bir yuvada okuma olanağına kavuşmuştu. Tarif edilemez duygular içindeydi. Gözlerini yumdu, az sonra da uyudu.
  •    
  • Onun Hikayesi burada bitiyor.
  •    
  • Yaşanmış bir hayat hikayesinden kurguladığım bu öyküdeki çocuk nihayet kavuştuğu güvenli bir yuvada kendine güvenenleri hiç mahcup etmedi.
  •    
  • Başarılı bir eğitim hayatı sonucu çok üst düzey görevlerde bulundu. Ama geçmişte yaşadığı o sıkıntılı günleri hiç unutmadı, hep övünerek anlattı.
  •    
  • Birgün kendisiyle konuşup onun bütün yaşam öyksünü yazmayı düşünüyorum.
 
Toplam blog
: 182
: 232
Kayıt tarihi
: 12.02.13
 
 

Sanat Enstitüsü yapı bölümünden 1967 yılında Denizli'den mezun oldum. Buca Mimar Mühendislik Özel..