Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '13

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir varmış bir yokmuş diye biter Masallar

Bir varmış bir yokmuş diye biter Masallar
 

http://asrinim.blogcu.com/bulut-ve-yildizin-aski/3246609


Kim nerede başlar kendi olmaya ve kendin olmak mıdır marifet yoksa başkalarına kendin olabildiğini ıspatlamak mı? 

Son zamanlarda anlamını yitiren şeyler var hayatımda. Duygular anlamlarını kaybettikçe aslında azalmamız gerekirken çoğaldığımızı fark ediyorum. Anlaşılır olmak, aşık olmak, değerli olmak vb. tüm duygularla geçirdiğimiz zaman sadece kendimizi bulmak için yaptığımız bir yolculukta karşımıza çıkan insanların bize kattıkları ve/veya aldıkları aslında. Düşünüyorum da kimse sizi anlamaya çalışmıyor aslında anladığını sanıyor ama kendi penceresinden. 

Bu pencere ne kadar farklı olabilir ki? Hayata bakış açısı, aile, alınan kültür dışında insan olmanın getirdiği insani özellikler az çok birbirine benzemeli aslına bakılırsa. Her insan yaşadığını anlatmalı samimi bir biçimde eğer yaşadıklarından pişmanlık duymuyorsa tabi. 'Pişmanlık' asıl kelime anlamı TDK sözlüğünde 'pişman olma durumu, nedamet' olarak anlamlandırılmış. Açık ama bir o kadar da kapalı. Pişman olma durumu? 

Pişman olduğumuz şey yaptıklarımı mıdır yoksa pişmanlık psikolojik bir duygu durumu mu? Pişmanlık tek başına verdiğimiz kararlardan yada olaylardan sonra mı yaşanır yoksa pişmanlık için kendi dışımızda gelişen bir etmen mi gerekli? Aslına bakarsanız ben her iki şekilde de etken ve edilgen bir durumun olduğu düşüncesindeyim. Ağırlıklı olanın ise başka etmenlerin içinde bulunduğu durumlar sonrasında duyulan pişmanlık olduğunu savunuyorum. 

Ben olduğunuz için kaç kere kaybettiniz hayatta? Tam tersi kaç kere kazandınız? Kayıpları kazanca yada kazançları kayba dönüştürdüğünüz zamanlar yaşadınız? Milyon kez belki de...Sorulduğunda ise hep hiç yanıtı veririz genellikle. Pişmanlık duymak bile zaaflık göstergesidir çünkü bir çoklarına göre. Ne kadar bencilsin diye başlayan cümlelerde aslında alttan alta verilmeye çalışılan mesaj anlaşılmama korkusudur. Bir de karşınızda ki insana bellirli bir duygu durumu besliyorsanız işte o vakit bu insan sizin için hep bencil olarak kalacakdır çünkü anlaşılmamak insan da karşısında ki ile ilgili önyargı oluşturma savunması geliştirir. 

Belli yaşanmışlıklardan ve belli görmüşlüklerden sonra edindiğiniz her deneyim emin olun sizi kendiniz olmaya bir adım daha yaklaştıracak ama buna karşılık sizi diğer insanların gözünde biraz daha anlaşılmaz kılacaktır. İşte bu durum sonrasında ne kadar da sağlam hareket ederseniz edin karşınızdakiler sizi pişman olmaya zorlayacaklardır. Bu eğilmez görünmenin size getireceği kazançlar (algılanan hali ile kayıplar) giderek artacaktır. 

Konuşmanın, anlatmanın, anlaşılmanın, bilinmenin, sevilmenin, ilgi görmenin kafanızda ki tanımlaması ne vakit sadece ben olarak değişir işte o zaman etrafınızda ki her şey ve herkesin size karşı olan tavırları da değişir. Siz ne kadar kendinizden eminseniz etrafınızdakiler o kadar sizin üstünüze gelecektir. Özgür olmanın, bağımlı olmamanın, pişmanlık duymamanın size verdiği mükafat aslında sevgisiz kalmak olacaktır. İnsan psikolojisi her zaman ezik ve muhtaç olandan, yaptıklarından pişmanlık duyandan ve her koşulda sorgulamadan itaat edenden yana bir tavır alacak siz ise bu Dünya'da tek başına kalarak bir nevi cezalandırılmış olacaksınız. İşte kaçınılmaz son...

İnsan sürekli değişen ve değişimlerine çok kolay adaptasyon sağlayan bir varlık oysa ki. Bu gün yaşadıklarınızla yarını, yarın yaşadıklarınızla bir sonra ki günü belirlerseniz sanırım her gelen günü fazlasıyla kaçırmış olacaksınız. Tıpkı Hz. Mevlana'nın söylediği gibi;

Her gün bir yerden göçmek ne iyi.
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti, cancağızım,
ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

İnsanlara kendinizi anlatma telaşı ne kadar da zordur. En zor olanı da aslında hiç kendinizi anlatmanız gerekmeyen insanlara anlatmaya çalışıyor olmanız. Ben tüm duygu durumlarımdan kurtuldum şimdilik. Ne vakit bir etken olsa hayatımda diyorum ki pişmanlık olmayacak asla...Sonrasın da anlıyorum zaten yaşanacak olan benim pişmanlığım olmayacak ki bir başka kişinin yükünü alacağım omuzlarıma. Kendini bilmek işte sihirli cümle tam da bu...Siz ne olursa olsun kendinizi bilin. Elalem ne der diye başladığınız her olay (çoğu) bir pişmanlık ile son bulacaktır nihayetinde. 

Anlık verdiğimiz kararlar, anlık yaşadığımız olaylar ise kiminle veya neyle ilgili olarak yaşandığına bağlıdır. O an diye başlayan cümleleri çok sık kurmaya başladıysanız durum tehlikeli ama arada sırada kurmaktan sanırım bir zarar gelmez. Sonrasında gelişen olaylarda geldiğiniz nokta elbette ki sizi mutlu edici olacaktır. En azından benim için böyle oluyor. Yaptıklarımdan pişman olmak yerine yaptıklarımı kabul edip sonrasında yaşanacaklara bakıyorum. Dün dün de kaldı sonuçta...Zaten devam ediyor olsaydı dün olmazdı. 

Bu kadar felsefe yeter. Ben son iki aydır kendime geliyorum ve kendimi aynada gördüğüm zaman sarılıp öpesim geliyor artık...Anlaşılmaya, kendimi sevdirmeye, ilgiye vb. şeylere ihtiyacım yok. Sadece kendim olmaya ve kendimle barışık olmaya ihtiyacım var. Pişmanlıklarımla, hayal kırıklıklarımla, yaşadıklarımla, yaşamadıklarımla bu hayat benim. Bencillik mi bu sizce? Ne derseniz diyin hayatın anlamı bu. 

Bir varmış bir yokmuş diye biter hep hikayelerin sonu başlarken de üç elma düşer gökten...Bazen tersine yaşarsanız hayatı sevdiğiniz asıl sevdiğiniz değildir mesela yada bildiğiniz asıl bildiğiniz  yada sandığınız şey aslında sanmadığınızdır siz öyle sanmak istemişsinizdir. 

Bir anlığına serbest bırakın ruhunuzu ve diğer ruhları. İçinizden geçen şeylerin sizi nereye götüreceğinin muhasebesini tutmayın. Sene sonu bilançonuz emin olun sizi iflas ettirmeyecek. 

İlk başında anlamadıysam seni sonradan anlatmak zor geldi bir an kendime. Karmaşık olan duygularım değil di aslında karmaşık olan etkenlerim di. Ben aslında her zaman olduğu gibi uzak durdum ilk başta, sadece bir noktada yaptım hatayı kendim olmaktan uzaklaştığım anda. Pişmanlık mı duyuyorum sanırım. Bir tarafta elbette sağlam kazanılan bir dostluk (kurgusu bu sefer tersten başladı) bir tarafta dostluk görünümünde kaybedilen bir duygu...

Şimdi ne denir ne söylenir bilinmesi gerek bu kadar yapılan felsefenin ardından. İnanın ben bilmiyorum. O nedenle benim masalım şöyle bitti: 'Bir varmış, bir yokmuş, develer tellal iken pireler berber iken...'

 
Toplam blog
: 61
: 1378
Kayıt tarihi
: 13.07.07
 
 

Sadece yazmayı seviyorum hepsi bu. ..