Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '17

 
Kategori
İlişkiler
 

Bir Veda - Bin Vefa

Bir Veda - Bin Vefa
 

Geçip gidenlere bakın; birer birer terkettiler koltuklarını. Kim ne bıraktı, hatıralardan başka? Kimler hatırlanıyor peki?

Hayatı 5 harften ibaret sanmak ve olanlardan ibret almamak ne büyük bir cehalettir, onca diplomaya rağmen.

Şimdi ise akıllara geldiğinde ürperten ve harfleri yazılırken bile korkutan bir şeyden bahsedeyim: Ölüm.

Sahi, neden konuşulmak istenmez ölüm? Neşeyi kaçırdığından dolayı mı, yoksa karanlık bir çukurda kıyamete kadar yalnız kalınacağı hatırlanmak istenmediğinden mi?

Neden korkuyor insan? Emrolunduğu gibi yaşamayı unutup da, keyfiyet ölçüsünde nefesini harcadığı için mi? Yoksa, yok olma korkusundan mı?

Ölmeyecekmiş gibi yaşamıyor muyuz bazen? Nefse hoş gelen haller, geçici zevkler, tatlı görünen haramlar, esaretine girilen kibir, kıskançlık duyguları çoğu zaman perdelemiyor mu bu hakikati?

Kalpler kırıyoruz, verdiğimiz sözlerden dönüyoruz, yalanlar söylüyoruz, iyilikleri unutuyoruz, hayaller yıkıyoruz, dik duracağız diye gurur denen barikatlar koyuyoruz, kıskanıyoruz, kibir yapıyoruz; paraya, makama, ünvana kapılıyoruz. Doğru mu?

Hem unutuyoruz, hem de korkuyoruz ölümden.

Ölüm bir son değil; yer değiştirmedir sadece. Emanet edilen bedenden, vakti gelince ayrılmaktır ölüm. 

Sevinçtir ölüm; maşuğun kapısına vardığında ''Sen Geldim'' diyebilmektir. O'nun istediği gibi yaşayıp da, eli dolu gidenler için selamettir bu veda. Ölümden neden korkulur ki?

Gidenleri rahmetle anmak, dualarda unutmamak, hayrına bir iyilik yapmaktır vefa. Zordur kalan için; hatıralarla dolu yıllar, yollar, duvarlar vardır dört bir yanda. Ama, yine bir gün veda edenlerle beraber olacağını bilir öyle adamlar. Hatıralara sahip çıkarlar. Gidene vefa eder gerçek dostlar, son vedaya rağmen.

Bir de iyilik tohumları ekilen çorak topraklar vardır. Oralarda filiz vermez o tohumlar, zamanı gelince farkedilir bu. Mezara indirene kadardır her şey. Sonra herkes kendi hayatına bakar, ayda yılda bir akla düşer giden; bir hatıraya denk gelinirse. ''Seviyorum''lar, ''yanındayım''lar, canımlar, cicimler, yanında dolaşan o ayna çatlatan güzeller / yakışıklılar, beraber zevk-i sefa edenler, bir Fatiha okuyamayacak kadar aciz olan yandaşlar, var günde alkış tutanlar o dar günde yalnız bırakır gideni. Düşünmesi bile kötü; ancak vefasızlık, izlenmesi kaçınılmaz bir sahne olacaktır o toprakların iyilik tohumlarına karşı.

........................................................................................................................................

Ölümden korkmayın;

Kime kavuşacağınızı biliyorsanız, ölmek düğün gibidir. Vuslattır...

Çok insana gerek yok hayatınızda. Ölünüze de, dirinize de vefa edecek; arkanızdan dua okuyacak insanlar biriktirin. Bir yerde okumuştum: '' 2 adet 5 lira da 10 lira ediyor, 10 adet 1 lira da...'' 

...........................................................................................................................................

Çok kıymetli sanatçımız İbrahim Erkal'ın Hakk'a yürümesi önce geride kalanlarını, sonra eskiden beri hayranı olan beni hüzün işgali altında bıraktı. Ancak, biz de vakit saat gelince yalan dünyayla vedalaşıp, gerçek yurdumuza intikal edeceğiz. ''Neyine güveneyim, de get yalan dünya. Seni nasıl seveyim, ömrümü çalan dünya.'' dememiş miydi rahmetli?

Güzel yaşayıp, güzel dostlar kazanmak veda ettiğimizde de ebedi bir vefa yaşatacaktır.

Üzülmek, yas tutmak gideni geri getirmeyecek; ama dualarımız O'na ulaşacak elbet.

Hem, ne demişti ağabey: ''Çare gelmez ağlamaktan...'' 

Nur içinde yat İbrahim Erkal...

 

İbrahim Erkal - De Get Yalan Dünya

İbrahim Erkal - Çare Gelmez

İbrahim Erkal - İnsafsız

 
Toplam blog
: 70
: 689
Kayıt tarihi
: 08.10.14
 
 

YTÜ, Kimya Yüksek Mühendisi... Kağıtlar yetmiyor yazmaya... "Daha bitmedi! ..