Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir Yağmur yazısı.

Bir Yağmur yazısı.
 

Bugün yağmur yağıyor Adamızda. Bu sıcak yaz günlerinde yağan yağmurun sesini dinleyip, sırtımda hırka  varandada oturup yazı yazı yazıyorum. Bugünlerde ne yazayım diye hiç düşünmüyorum blogumda. Zira hergün bir konu hatta birden fazla konu olabiliyor yazmak için. Zannedersem toplumumuzdaki tersliklere sözlü müdahalede bulunamadığımdan yazmayı tercih ediyorum.

Biraz evvel internette okuduğum bir haber dikkatimi çekti. Paris-Istanbul seferini yapan Air France Havayollarına ait bir uçakta zihinsel engelli bir Türk çocuğun koltuklarını sallamasından rahatsız olan İngilizlerin Türk çocuğunun ve annesinin Münihte uçaktan indirilmesine sebep olduğunu okudum. Türk anne bu olayla dışlandıklarını ve mağduriyetlerini dile getirirken ilgili hava yolu 1963 Tokyo Konvasiyonuna uygun hareket edildiğini söyleyerek olayı savunmuş.

Bu olay bana bir zaman önce Bodrum-İstanbul hattında benim başıma gelen ve MB de paylaştığım bir olayı anımsattı.

Ben de Pagasus Havayollarına ait Bodrum-İstanbul uçağında arkamda oturan çocuğun  kemerini bağlamaması, koltuğumu sürekli tekmelemesi sonucu rahatsız olmuş, durumu inerken çok kibar bir şekilde uyardığım çocuğun ebeveyni tarafından korkunç bir tepkiye uğramıştım. Çocuğun yolculukta sıkıldığını ve bir sonraki sefere yanlarına kitap, oyuncak gibi şeyler alırlarsa çocuğun daha rahat edeceğini, etrafı da rakatsız etmeyeceğini kibarca anlatmaya çalıştığım ebeven bana 'Kafan açık, sen tekmelenmeye layıksın. Oh olmuş ta oğlum seni tekmelemiş.'diye karşılık vermişti. Bunu izleyen görevli ve yolcular da herhangi bir tepki de bulunmamıştı.

Şimdi iki olay arasındaki benzerlik ve farklara bakalım. Birinde engelli bir çocuk, diğerinde şımarık bir çocuk. Birinde özür dileyen bir anne, diğerin de ise hakaret eden bir baba. Birinde bir Fransız havayolu, diğerinde bir Türk havayolu. Uçakta rahatsız olan ise birinde bir Türk yolcu, diğerinde ise İngiliz.

Şimdi ben Tokya Konvansiyonu kuralları neden bana işlemiyor mu diyeyim, yoksa saygı görmek için başımımı örteyim. Yorumu siz okurlarıma bırakıyorum.

Bugün ikinci konum gene ilginç bir olay. Geçenlerde yazdığım bir yazımda kaçak elektrik kullanımının yüz kızartıcı suç sayıldığını paylaşmıştım. Bir kaçak elektrk kullanmı olayı içindeyim. Yazlık evimde kapattığım ortak elektrik kiracılardan biir tarafından mührü koparılarakaçılmış ve kaçak kullanılıyor. Avukatım olayı Elektrlk şirketine duyurmamı aksi taktirde malik sıfatı ile borcun bana intikal edeceğini söyledi. Ben de 4 kere ilgili elekrtik şirketine kaçak elektrik ihbarı yaptım.Tık yok. Avukatım savcılığa duyurun dedi. Savcılığa duyurdum bütün tafsiatı ile. Savcılıktan gelen cevap çok ilginç. Eletrik şirketi özel bir şirket olduğu için mühür koparmak suç sayılmıyormuş. Danıştay kararı varmış. Özel şirketlerin mühürlerini kopartmak suç değil, devlet kuruluşlarınının mühürlerini kopratmak suç. Ülkemizde de tüm elektirk dağıtım işi özel şirketlere devredildiği için mühür kopartmak suç değil. Aklınızda bulunsun. Koparın mühürleri.

Bu arada Savcılık olayın gelişimini anlatan ifadenin sonunu bile okumak zahmetine girmiyor. Zira yazının devamında kaçak elektrik kullanımı anlatılıyor. Anlayacağınız ifadeyi tam okumayan Savcılık takipsizlik kararı veriyor. Kaçak elektrik kullananın da yanına kar kalıyor.

Tabii ben işin peşini bırakmayacağım. Çünkü ben yasalara saygılı bir Atatürk kadınıyım. Son nefesime kadar yasaların uygulanması için elimden geleni yapacağım. Yasalar karşısında herkes eşittir zihniyeti ile büyüdüm.

Ama bazen de düşünmüyor değilim.Bütün bu kararların, yasaların eksikliklerini not edereyim, sırası ile uygularım diye.

Ne dersiniz öyle yaşamak eğlenceli olur mu? 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..