Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir yangının külü...

Bir yangının külü...
 

Kosova nireeee, İzmir nire! Dayanmak marifet, dayan bre!

Cumhuriyet Bayramımız için , Kosova’nın Prizzen’inden gelen Folk dans grubu, Karşıyaka’da Balkan rüzgarları estirdi. Müziklerine ve figürlerine hiç yabancı olmayan Türk halkının duygusal Balkan müziği ile coşması, karşılıklı gözleri yaşarttı. Binlerce kişi, Karşıyaka İskele karşısındaki alana sığmadı. Alkışlar, yeri göğü inletti. Halk, ceplerini karıştırarak, dansçılara bir şeyler vermeğe, hediye etmeğe çalıştı. Evlerine misafir etmek istediler. Baş başa verip ağlaştılar, ağlaştılar…

Türk Barış Gücü askerinin oralarda vazife yaptığı zaman, Prizzen’li ailelerin gözbebeği olan askerimiz, her bakımdan Prizzen’lilere yardımcı oldu. Grubun Menejeri Prizzen Kültür Evi Müdürü Prof.Dashnor Xerxa ile konuştuk: ‘En çok yakınlığı Türkiye’den gördük ve en çok alkışı da. Kan kanı çekiyor’, diyor, Türkçe olarak. Ekibin hepsi şakır şakır Türkçe konuşuyor. Oradaki Türklerin çocukları bu gün, o sıcak ihtimamla yetiştikleri dans okulundan buralara kadar gelerek, hünerlerini göstermeleri pek manidardı.

Prizzen. Eski Yugoslavya’dan savaş sonucunda en son ayrılan kent. Şehirde hala Osmanlı yaşamakta ve eserleri ile yaşatılmaktadır: Mahalleleriyle, örfleriyle adetleriyle. ’Yeni Mahalle, Körağa Mahallesi, Terzi Mahallesi ‘ gibi

Türk nüfusunun en yoğun olduğu kent Prizzen. 25-30 bin sayıları. Çoğunluk Arnavutlarda. Sırp, Arnavut, Boşnak ve Türk dilleri konuşuluyor. Böylelikle ortaya, çok kültürlü ve çok prototipi bir durum çıkmış. Türkçe’yi bilmekle Prizzen’li olmak, nerede ise özdeşleşmiş.

Şehirde, Osmanlılardan kalma çok sayıda eserler var. Türk Hamamı, Taş Köprü, Sinan Paşa, Bayraklı Camileri, Saat Kulesi gibi. Halkın %95’i Müslüman. Aşırı dincilik yok. Her şey hoşgörüye dayanıyor.

Bizim de ‘Ak tolgalı Beylerbeyimiz’ vardı bir zamanlar...Çocuklar gibi de şendik! Bir gün Mohaç Ovasını geçerken:'İLERLE'
dendi, ilerledik. Sonra sonra sarı saçlı, çelik mavisi gözleri olan beyimiz de oldu yakın tarihlerde. O da hedef gösterdi Akdeniz’lere: ‘’İLERLE!’’ dedi ve de ilerledik, bu günlere geldik.

Aradan geçti 84 senecik. Göz kapayıp açıncaya kadar.Yüzdük yüzdük ucuna geldik, bir asıra dayandık. Asır’a çeyrek kala kıpırdanmalar başladı. Başımıza bu da geldi. Ayrılıkçılar türedi. Yeniden mütareke basını türedi, çatlak sesler yükseldi, hain oğlu hainler türedi. Demokrasi adına yutkunduk sustuk .Eee, şimdi bıçak kemiğe dayandı. Türk’ün sillesi, sonradan yaman olur.Üzerinize afiyet, derimiz milletcek biraz kalındır. Son kerteyi bekleriz. Çok sabırlı gözükürüz.Esasında da hiç de değilizdir. Vurduk mu ses getiririz. İşe , ‘Eşref Paşa tokadı ile başlarız. Sonra, arkası gelir zaten. Geldi mi de pir gelir. İşte İngilizleri Irakta kuşatıp, kök söktürdüğümüz ‘Kut’ül Amare Savaşları. İşte Kosova’lar, Mohaçlar, İşte Prevezeler. İşte Çanakkale ve Kurtuluş savaşları. İşte Korede Kunuri savaşları… n’aparsınız ? İşte ‘büle!’

Kirli oyunlarlar...Eskiden de vardı. Yeni değil ki?! Osmanlı; Bosna, Hersek’i, Kosova’yı, Drina, Mostar köprü başlarını, Zigetvar’ları terketmeğe mecbur kaldı. Şimdi aynı oyunların başka bir versiyonu sahneleniyor. Ruhu kara, vicdanı kara, eli kanlı bir takım insanlar ve onları himaye eden devletler, yurdumuz üzerinde aynı oyunu oynuyorlar. Kosova’dan Osmanlı’lar çıkınca, halk Türkiye’ye göç etti. Batılı devletler, sözüm ona dost devletler onları hala kışkırtıyor. Türklere karşı. Kinlendirip üzerimize saldırtıyorlar. Toprak talepleri var sinsi sinsi. İşte görüyorsunuz, Kuzey Irak ve onları koruyan hempaları. İşte, o dağlara erişmek zor diye ipe un serenler, İşte bir İngiliz muhabiri, turist gibi elini kolunu sallayarak onları buluyor, komşu gezmesine gidiyor.’Üle’ başa, ‘Büle’ tarak be yav!


Prizzen...Kosova. Meydan savaşlarının yapıldığı yer. Bu gün, boynu bükük, gözlerini Türkiye’ye çevirmiş vaziyette medet umuyor. Türkiye’nin etrafı düşmanlarla çevrili. Aynen eskisi gibi.’’hasta adam’’ yerine koymağa çalıştıkları Türkiye.Eskiden di o. Hasta adam dediler. Çakallar, an bu andır diyerek çullandılar Türk’ün üzerine. Ama yağma yok!. Oyunlarını bir defa görmüştük! İkincisine tahammülümüz yok artık! İşte ‘Bu ka!’

Bir yangının külünü, yakıp da geçtik, ey bre deryalar, deryalar. O küllerden olma bizlerin bir yarısı orada, bir yarısı burada. Hak mı bu bre! Özledik o drama Köprüsünü..Soğuktur suları, içilmezdi!…

Prizzen’li Türk çocukları, Yangından arta kalanlar…Onların külleri… Orada, misafir askerimizin şefkatli ilgisi ile, kaynaşmışlar, akrabadan öte! Kalplerinde memleket sevgisi ve kadirbilirlikle sıvalı bir ruhun varlığı ile kaplılar. Şimdi de, o yakadan, bu yakaya, Karşıyaka’mızda aynı yöre giysileri işinde el çırpıyor, mendil sallıyor, bir o yana dönüyor, bir bu yana dönüyorlar. Deryanın kuzucukları bunlar. Bizim kızancıklarımız be yav! Bre savulun bre aman! Ak Tolgalım nerede? Çelik mavisi gözlüm nerede?..Ah deryalar deryalar. Ben nidem, nidem!?..Başımı alıp gidem!…İşte: ‘’O KA ! ‘’ diyem!

……

İşte! Cengiz Dagince adlı bir şairin, haykırışı:

‘’Nerede olsan karşıma çıkıyor bir kanlı ova

Sen misin yoksa, hayalin mi vefasız Kosova

Hani binlerce mefahirdi, senin her adımın

Hani sinende yarıp geçtiği yol yıldırımın,

Hani asker, hani kalbinde yatan sah-ı şehid

Yok mudur Murad’ın sende iki üç damla kanı!…’’


MANŞETTEKİ Resim, Prizzen’li iki dansçı ve azzzz sonra diğerleri.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..