Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '09

 
Kategori
Blog
 

Bir yanık izi bırakmak için

Bir yanık izi bırakmak için
 

“Niçin yazıyorsunuz?” Profesyonel yazarlar genelde, “içimde beni yazmaya zorlayan bir şey var”, “yazmasam delirirdim” gibisinden yanıtlar verir bu soruya… Doğrudur; büyük ihtimalle yazmasa çıldıracak ya da en azından arıza çıkaracak insanlar vardır. Milliyet Blog ortamında çok sayıda örneğinin olmasından da anlaşılacağı gibi bu işin öyle profesyoneli amatörü de yok; çoğu insanı yazmaya iten bir şeyler var.

Şahsen ben onlardan değilim. Yazmasam da olurdu. Hatta yazmasam daha akıllı ve huzurlu bir insan olabilirdim. Yazmak, insanın aklını karıştıran bir şeydir çünkü… Antenlerinin, duyargalarının sürekli açık olması gerekir. Dışımızdaki ve içimizdeki evrenle ilgilenmek gerekir. Bu evrenlerin ikisi de birbirinden karmaşık ve karışıktır. Gerçek bir yazma çabası işte bu karmaşanın içine boylu boyunca dalmak demektir. Yazmak, hem bu karmaşaya bir düzen getirme hem de paradoksal biçimde o karmaşayı daha da arttırma çabasıdır. Gerçek bir yazma serüveni birbirinden kopuk görünen şeyler arasındaki bağıntıları ortaya çıkarıp bir düzen yaratarak karmaşayı azaltmaya katkıda bulunurken aynı zamanda halihazırdaki sistemleri sarsarak düzensizliği de arttırır.

Tabii öyle bilinen şeyleri milyonuncu defa tekrarlayan metinlerden, “kopyala – yapıştır” kolaycılığından ya da hangi konu çok gündemdeyse ona ilişkin suya sabuna dokunmaz, vasat şeyler karalamaktan değil, gerçek bir yazma çabasından söz ediyoruz.

Bahtlı Juliet arkadaşımız bu konuyu ortaya attığında bana sormamış olmasına rağmen kendi kendime şöyle bir düşündüm. Sonra sevgili Yağmur Zamanı soruyu bana yöneltince de yazmak istedim. Ben niçin yazıyordum? Herhalde birçok nedeni vardır ama ilk anda birkaç sebep geldi aklıma; aşağıda onları sıraladım.

Eğlenmek için

Yazmanın eğlendirici bir yanı var. Neşeli olduğum zaman o neşeyi etrafıma yaymayı severim. Konuşarak bulunduğum ortamdaki insanları güldürebildiğim zamanlar oluyor. Kimi zaman da bunu yazarak yapmaya çalışıyorum. Kafamdakileri yazıya dökmeyi becerebilirsem hem kendim gülüyorum hem de sanırım okuyanlar eğlenebiliyor. Bu da yazmak için iyi bir sebep…

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=109117

Unutmamak için

Bir şeyleri yazıp kaydetmek zamanın elinden bir şeyler kurtarmak demek. Keşke bundan beş - on bin yıl önce yaşayan insanlar kendi hayatları hakkında daha çok şey yazsa ve bunları daha dayanıklı malzemelere kaydedebilseydi. Yazmak unutmaya/unutulmaya karşı en etkili önlem... Yazarsan sen yok olsan da hikâyen bir süre daha yaşayabilir.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=158802

Konuşmayı sevmediğim için

Ara sıra çenem düşer gibi olsa da esasında fazla konuşan biri değilimdir. Geyik yapmaktansa düşünmeyi, her gün aynı lafları tekrarlamaktansa okumayı, konuşmaktansa yazmayı tercih ederim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=70133

Hayal kurmayı sevdiğim için

Bir hayalciyim. Uykuya dalmadan önce, yolculukta, çalışırken, yürürken, televizyon izlerken, konuşurken, dinlerken hep bir başka âlemde yolculuk eder, yaşantılar kurarım. Tembelliğim üzerimde değilse bunları yazmayı denerim. Bazen o hayali yaşantıları hikâyeleştirmeyi başardığım da olur. Sevinirim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=93047

Acı çektiğim için

Acı çekmeyen kimse var mıdır dünyada? Sanmıyorum. Ben de fazlasıyla çekiyorum. Acı bir dünya bu… Hayat kısa, zor, kırılgan ve çoğu kere anlamsız, saçma ve dünya zalimlerin, açgözlülerin, aptalların egemenliğinde… Bu da haddinden fazla acı demek. Bu acıyı iliklerimde hissettiğim için yazıyorum. Ben pusu kuran değil hep pusuya düşenim. Kuyruğuna teneke bağlanan kediyim. Sevdası karşılıksız bir âşığım. Bir hastane koğuşunda çaresiz bir hastayım. Bilinci bin parçaya ayrılmış bir deliyim. Hitler’in toplama kamplarında Yahudi, Yahudi pilotun bombaladığı Gazze’de havaya uçan Filistinli çocuğum. Tehcirde kaybolan bir Ermeni, 1914 kışının Sarıkamış’ında donmuş bir Osmanlı-Türk askeri, Halepçe’de Saddam’ın gaz bombalarıyla zehirlenen bir Kürdüm. Çoğu zaman bu acıyla yazarım. Yazmak acı çekenin hem ağıtı hem de isyanıdır. Bunun için yazarım…

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=112838

Öfkelendiğim için

Haksızlığa, adaletsizliğe, zorbalığa dayanamam. Ahmaklığa tahammül edemem. Zulmeden kardeşim, zulme uğrayan düşmanım olsa da fark etmez. Hatta zalim kardeşimse ona daha çok kızarım. Haksızlık kim tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın karşı çıkarım. Bu anlamda ulusum, dinim, sınıfım, ideolojim, tabum, totemim veya başka herhangi bir aidiyetim yoktur. Ama çoğu zaman zorbanın kolunu büküp durduramayacağımı, zalimin zulmüne engel olamayacağımı, ahmağın fikrini düzeltemeyeceğimi de bilirim. Bu da beni öfkelendirir. Bu öfkeyle yazarım. Yakıcı kelimeler seçerim. O kelimeler öfkemin ateşiyle daha da ısınır. Zaten ısınsın isterim. Isınsın da bir kor haline gelsin, dokunduğu yeri dağlasın isterim. Zorbanın, katilin, zalimin ve onlara alkış tutanların yüzünde görünmez bir yanık izi bıraksın. Hiç değilse bunu yapabileyim diye yazıyorum.

Girişte "yazmasam da olurdu" demiştim ama görüldüğü üzere, yazmak için de epey sebebim varmış!..

Büyük ihtimalle oyuna katılmayacaklar ama yazmaya dair bir şeyler yazmasını istediklerim: Theory, Beran Uzer, Sirel, Bibliyofil, Kerem Oğuz, Zelinartug, Hazandagüzeldir, Yolun Diğer Yarısı, Burcheen, Vatoz.


.....

Resim: http://farm1.static.flickr.com/158/366393127_ae569532a7.jpg

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..