Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mayıs '10

 
Kategori
Tiyatro
 

Bir Yaz Gecesi Rüyası ve KOÜ SSB

Bir Yaz Gecesi Rüyası ve KOÜ SSB
 

Bir Yaz Gecesi Rüyası


Shakespeare'in en çok bilinen eserlerinden biri olan 'Bir Yaz Gecesi Rüyası' (A Midsummer Night's Dream) geçtiğimiz günlerde Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Bölümü öğrencileri tarafından Rusudan Savaneli yönetiminde Umuttepe Yerleşkesi Prof.Dr. Baki Komşuoğlu Kongre ve Kültür Merkezi’nde prömiyerini yaptı. 1200 kişilik salonu hınca hınç dolduran öğrencilere ve öğretmenlere, yaklaşık 3 saat süren bir performans sergilediler.

Bir Yaz Gecesi Rüyası / Bir Yaz Dönümü Gecesi Rüyası / Yaz Gecesi Rüyası / Yaz Ortasında Bir Gecelik Rüya / Bahar Noktası gibi değişik çevirilere sahip olan eserlerden Bülent Bozkurt’un ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’ tercih edilmiş. Can Yücel ‘Bahar Noktası’ adlı çeviriyi yukarıda yazdığım çevirilerin ötesinde neredeyse yeni bir metin olarak yazmıştır. Can Yücel, eseri günümüze uyarlayarak bambaşka bir tema yaratmış, bu temayı da geleneksel Türk tiyatrosunun kalıplarına oturtarak sıra dışı bir yapıt çıkarmıştır ortaya. Her çeviri de olduğu gibi Bülent Bozkurt çevrisi de kendince değişiklikler barındırır. İlk çeviri, 1936 yılında Nureddin Sevin tarafından yapılmış olup hangisinin gerçeğe en yakın olduğu bilinmemektedir.

Değişik yorum ve uyarlamalarla her devirde, en sık sahnelenen komedyalardan biridir. Oyun, insanların şaşırtıcı durumlar karşısında düştüğü tuhaf durumları konu alır. Oyunun odak noktası ise ‘aşk ve evlilik’tir.

Bir Yaz Gecesi Rüyası, Nick Bottom’un rüyasını anlatır. Eserin anlatılış biçemi okuyucuyu bir hayal dünyasına götürdüğünden Bir Yaz Gecesi Riyası olarak da adlandırılabilir. Bu nedenledir ki Puck’un dilinden şu dizeler dökülür.

Biz gölgeler, kusur işlediysek eğer,
Şöyle düşünün ve bizi hoşgörün:
Bu hayaller görünürken sahnemizde,
Siz de biraz kestirdiniz yerinizde.

Bir Yaz Gecesi Rüyası, epik öğelerle yazılmış bir komedya. Bu epikliğin içerisinde illüzyon da vardır. Oyundaki bazı sahnelerin insanları illüzyona götüreceğini, yanıltacağını ya da korkutacağını düşünerek oyunu değiştirilir. Örneğin; oyunda Pyramus'un kendini öldürmek için kılıcını çektiğinde bunun kadınları korkutacağını düşünerek, bir önsöz yazılması gerektiğini söyler. Ve önsöz şöyle der; Kılıçlarımızla kimseyi öldürmeyeceğiz, aslında ben Pyramus, Pyramus değilim; dokumacı Bottom benim adım. Başka bir sahnede kullanılan aslanın aslında aslan olmadığı aslında kendisinin doğramacı Snug olduğunu söyler. Daha sonra ay ışığını simgeleyen bir insan, duvarı ve duvardaki çatlağı simgeleyen başka bir oyuncu vardır oyunun içinde. Yazar oyunu ele alırken dönemin koşullarını yansıtarak bu süreçte tiyatro sanatının ne tür zorluklarla karşılaştığını da ironik bir dille ele alır.

Her şeyden önce böylesine zor bir metni öğrencilerine güvenerek sahneleme cesaretini gösteren Rusudan Savaneli, ‘Bu bir okul projesidir’ mantığından çok uzak bir ciddiyetle sahnelediğinin, salonu dolduran yüzlerce kişi tarafından ayakta alkışlanması en büyük kanıtıdır.

Kalabalık bir öğrenci kadrosuyla uzun bir prova sürecine rağmen, üstelik nihayetinde bir okul projesi olmasına rağmen derviş sabrıyla böylesine ustaca bir iş çıkardığı için yönetmeni ne kadar kutlasak az. İzleyenleri, yarattığı düş dünyasına götürdüğü ve öğrencilerine aşıladığı bu tiyatro sevgisinin sahneden seyirciye yansıdığını görmesi tarif edilemez bir mutluluk olsa gerek.

Rusudan Savaneli, oyunu yorumlarken harekete dayalı bir tema işlemiş. Böyle yaparak izleyicinin belleğinde bir düş dünyası kurmayı amaçlamış. Bu amaca giderken de haliyle koreografiye yüklenmiş. Dekor, müzik, kostüm ve dansların da yardımıyla, bu amacında başarıya ulaşıyor. İzleyenleri 3 saat boyunca bu gizemli ormanda düş kurmasını sağlıyor. İlk temsil olmasından kaynaklanan birkaç küçük teknik aksaklığa rağmen olağanüstü bir yorum izletiyor bizlere.

Düş Gezginleri…

Atina Dükü Thesus rolünde İlter Kapıcı, rolü gereği durumlara hâkimiyeti, nişanlısı ve diğer oyuncularla olan diyalektiyle az ama öz rolüyle başarılı bir çizgi yakalıyor.

Theseus'un nişanlısı amazonlar kraliçesi Hippolyta ve peri rolleriyle iki rol birden üstlenen Ayşen Gürlek, oldukça zor bir işin altından başarıyla kalkıyor. Puck ile olan dans sahneleri, çizdiği karakteristik profili oyun boyunca dengede tutuyor.

Egeus rolünde izleyici ile buluşan Ergin Düzgün kısa rolüyle üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirirken, Hermia rolünde izlediğimiz Cansın Bezircioğlu, Lysander ile başarılı bir bütünsellik yakalamış. Sevgisi için dağları aşan Hermia, kılıç sahneleriyle de adından sıkça söz ettiriyor. Sevdiği için yasalara bile boyun eğerek ölümü göze alan âşık, başarılı performansıyla günümüzde kaybolmaya yüz tutan sevginin sözcüsü konumunda.

Demetrius rolünde Onur Kocabaş sevdiği Hermia’yı Lysander’e kaptıran müzmin bir âşık rolünde izliyoruz. Sevgisi için yapamayacağı şey olmayan Demetrius, oyun boyunca tempolu bir oyunculuk sergiliyor. Lysander rolünde Oğuzhan Asak yer yer kalan kısık sesine rağmen Hermia ile başarılı bir bütünlük içerisinde. Duyduğuma göre son anda oyuncu değişikliği nedeniyle sonradan girdiği oyundaki rolüne 5 günde hazırlanmış. Sahnedeki başarısı uzun bir prova sürecine girmiş gibi profesyonel. Bu zor ve amansız rolün altından bu kadar kısa bir sürede kalktığı için sanırım büyük bir alkışı hak ediyor.

Helena rolünde sahneye çıkan Betül Efe, Demetrius’e olan aşkı yüzünden eriyip bitmekte olan minyon bir karakteri canlandırırken sıfır noktasına kadar soyunup rolüne üstüne giydirmekte çok başarılı. Helena ile bir bütünlük kurarak karakterle adeta özdeşleşiyor. İzlerken beni heyecanlandıran oyunun en renkli karakterlerinden biri olan Helena rolünde Betül Efe, muhteşem performansıyla gecenin öne çıkan isimlerinden biri oluyor. Sahneden her ayrıldığında seyircinin yüzünden bıraktığı tebessüm, umarım hayatı boyunca yüzünden hiç kaybolmaz.

Oberon rolünde Talha Kaya, Puck’la olan atışmaları, Titania’ya olan nefreti, ormana ve işçi perilere olan hâkimiyeti, kısacası rolünün gerektirdiği tüm özelliklerine kattığı etkileyici ses tonuyla beraber başarılı bir performans sergiliyor.

Titania rolünde Nergiz Acar’ın Oberon’la olan paslaşmaları dengeli bir uyum içinde. Son sahnede eşekle olan dansı ve iletişimi kahkaha dolu anlar geçirmemize neden oluyor.

Puck rolünde uçuşan Caner Arıkan, partneri periyle olan uyumu, her şeyi eline ayağına bulaştıran salak ama sinsiliği yüzünden efendisi Oberon ve sevgilisi periyle olan çatışmaları çok net. Oyun boyunca hareketli bir karakter olan Puck’a sadece daha hareketli ve el hareketlerini daha değişik figürlerde de kullanmalı önerisinde bulunabilirim. Oyunun can damarını oynayan Caner Arıkan’ın gerek danslarını gerek ise diğer oyuncularla olan iletişimini çok başarılı buldum.

Masal dünyasının kahramanları…

Şüphesiz eserin komedya oluşumunu besleyen en temel faktör işçi/perilerin olduğu sahneler. Eser oluşturulurken dramatik dokunun bir amaca yönelik olduğu ve çıkış noktasının bundan hareketle oluştuğu kaçınılmazdır. Olay örgüsünün bu denli ustaca kurulduğu bir metinde sahnede çok az görülmelerine rağmen komedyayı destekleyen kolonları işçi/perilerle sağlamak bıçak üstü bir anlayış! 3 saatlik bir oyunda ara sıra tünelden geçen bu komediyi, oyunda sadece 3 yerde performans sergileyen ve yaklaşık 30-40 dakika kadar sahnede kalan işçi/perilerle veriliyor. Hal böyle olunca işçi/perilerin bu komedi öğesini taşımak için sorumlulukları iki kat artıyor.

İşçiler/Periler takımında; Peter Quince (Marangoz) rolünde Batuhan Pamukçu, Nick Bottom /Eşek (Dokumacı) rolünde, Francis Flute (Körükçü) rolünde Serhat Özbek, Tom Snout (Tenekeci) rolünde Yusuf Dinçer, Robin Starveling (Terzi) rolünde Saim Karakale ve Snug (Doğramacı) rolünde Çağrı Büyüksayar yer alıyor.

Şenlikler için tiyatro yapacak olan bu ekip, dönemin kanunlarından korktuklarından yaptıklarının sadece bir oyun olduğunu anlatırlar. Haliyle bir ön oyun oluşur. Bu oyunda rol alan;

Peter Quince (Batuhan Pamukçu), rolü dağıtırken kullandığı beden dili uzu süre hafızalardan silinmeyecek başarıdaydı. Derdini anlatmaya çalışan ve toparlayıcı görevi üstlenen Peter rolünde Batuhan Pamukçu’nun keskin ifadeleri, abartıya sınır tanımaksızın kıl payı kurduğu dengeyle sahnede harikalar yaratıyor.

Snug rolünde (Çağrı Büyüksayar), ekibin en dışlanmış karakteri olarak kendini kabul ettirme çabaları kahkahalara neden oluyor. Rol çalmasına ve abartıya kaçabilecek bir role sahip olmasına rağmen net duruşuyla üzerine düşen görevi başarıyla yerine getiriyor.

Tom Snout rolünde (Yusuf Dinçer), oyunun belki de en normal, belli bir takıntısı olmayan bizlerden biri gibi bir tip çizmiş. Ekiple olan uyumu ve sade seçimi onu başarıya götüren en temel etken olmuş.

Francis Flute rolünde (Serhat Özbek), geceye sahne sonunda Thisbe rolü için giydiği kadın elbisesiyle damgasını vursa da, sahneye girdiği ilk andan itibaren samimi ve sempatik duruşuyla gönülleri fetih etmişti zaten. Her oyuncunun bir doruk noktası olduğu gibi bu oyunda da rolün doruk noktası sahneye kadın kıyafetiyle çıkması değil, rol dağıtıldığında kadın rolünü kabul etmediğini söylemleri ve ifade ediş biçimiydi. Sonuç itibariyle bu oyuncuyu kadın kıyafetiyle gördüğümüz an gülüp unutuveriyoruz. Ve bu süreç sadece birkaç saniye sürüyor. Bunu devam ettiren şey yani aslında onu asıl komik yapan şey, özümsediği rolü çıkarabileceği en üst çizgiye taşıyabilmesiydi. Pyramus ile olan sahnelerde bunu fazlasıyla gördüğümüzü söyleyebiliriz.

Robin Starveling rolünde (Saim Karakale), daha sahneye çıkar çıkmaz çizdiği karakteristik özelliğiyle göze çarpıyor. Efemine duruşunu o kadar yalın bir ifade ile oynadı ki abartmış olsaydı rolü, bu kadar parlamayacaktı. Oyunun kahkahalara neden olmasında başı çekenlerden biri olan, ara oyunda duvarı canlandıran efemine Robin rolünde Saim Karakale, doğal bir oyunculuk nasıl sergileniri sahnede bir ders gibi oynayarak verdi.

Nick Bottom rolünde (Erdoğan Ünlü), seyirciden en çok reaksiyon alan (çünkü oyun onun rüyasını anlatır aslında) bir karakteri canlandırırken rolün tüm fiziksel koşullarını bir terazi gibi tartarak oynuyor. Roller dağıtılırken megaloman tiplemesi, alkışlar yüzünden oyunun yer yer kesilmesine, seyircinin kahkaha krizine girmesine yol açıyor. Gecenin enlerine adını yazdıran Pyramus ve eşek rolü, dans sahnesi, Thisbe ile olan iletişimi, rolü gereği ekipte yer alan diğer oyunculara kurduğu üstünlüğü, akrobatik hareketleri, diksiyonu, beden dili, her şeyiyle tek kelimeyle olağanüstüydü. Bir oyuncuyu sahnede izlemekten nasıl keyif alacağını gösteren Erdoğan Ünlü, sahnede olmaktan duyduğu coşkusu, umman bir denize dönüşerek sahneden taşarak izleyiciye karışıyor.

Elbette bunlarla bitmiyor. Bu koca kadronun dışında oyunun teknik kısmında yer alan gününü gecesine katan isimsiz kalmayacak kahramanlarda var.

Oyunun yönetmeni Rusudan Savaneli, böylesine zor bir oyunu ve geniş kadroyu yönetmekle kalmayıp dekor ve kostüm tasarımını da kafa yormuş. Sahnenin bir ormana dönüşmesi için strafor ile oluşturulan kaya görünümü verilmiş çok amaçlı dekor, aynı zamanda ön tarafı bir taht olarak kullanılıyor. Sahnenin soluna ve sağına çim görünümü veren yeşil halılar atmış. Oyunu çok fazla dekora boğmayarak oyuncular için geniş hareket alanı yaratmış.

Kostümlerde ise soylular için ne kadar asil kıyafetler tasarlanmışsa işçiler için o kadar pejmürde bir anlayışa gidilerek aradaki sınıf ayrımı ortaya çıkarılmış. Âşıkların kostümleri de yaşlarına ve karakterlerine uygun. Özellikle Helana’nın tek parçalık mavi kostümü karakterin komedi öğesini çıkaran en temel özellik olmuş. Genel olarak karakterleri ve tipleri destekleyen kostümler oldukça başarılı.

Oyunun gizemli bir ormanda geçmesine en büyük katkı şüphesiz ışığın desteğidir. Uğur Oktan ve Serhan Demirkan’a ait tasarım, orman için gereken yeşil renkler, dans sahnelerinde bir anda bir gece kulübü havası yaratan renkli ışıklarıyla çok başarılıydı. Emre Satı’nın efektleri ışıkla müthiş bir uyum içerisinde ilerliyor. Bir sahnenin ormana hizmet etmesi için elinden geldiğini yaptığından hiç şüphem yok.

Kocaeli Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları Tiyatro Bölümü öğrencilerinin hazırlayıp sunduğu ‘Bir Yaz Gecesi Rüyası’, inanıyorum çıktığı her turnede hafızalara kazılacak. Sahne Sanatları bölüm başkanı Doç.Dr. Sema Göktaş’ın böylesine güzel bir oyuna ön ayak olarak seyirciyle buluşturmasını ne kadar övsek azdır.

Oyunun usta yönetmeni Rusudan Savanelli, doğayı sanatsallaştırmak yerine sanatı doğallaştırma mantığından yola çıkarak oluşturduğu müzik, dans ve kahkahanın hiç eksik olmadığı bu yüksek tempolu oyun da emeği geçen herkesi canı gönülden kutluyor başarılarının devamını diliyorum.

(OYUNUN KÜNYESİ):

Bir Yaz Gecesi Rüyası

Yazan: William Shakespeare

Çeviren: Bülent Bozkurt

Yöneten: Rusudan Savaneli

Yönetmen Yardımcıları: Aslı Türkmen – Ersin Çakmak

Dramaturg: Rusudan Savaneli

Dekor Kostüm Tasarım: Rusudan Savaneli

Dekor Asistanları: Alkan Akbulut – Dilek Kaplan – Uğur Oktan

Kostüm Asistanları: Gizem Özdengelen- Kübra Kaptan

Makyaj: Aslı Türkmen

Işık: Uğur Oktan - Serhan Demirkan

Efekt: Emre Satı

Oyuncular: İlter Kapıcı, Ayşen Gürlek, Ergin Düzgün, Cansın Bezircilioğlu, Onur Kocabaş, Oğuzhan Kaya, Betül Efe, Talha Kaya, Nergiz Acar, Caner Arıkan, Ayşen Gürlek, Çağrı Büyüksayar, Batuhan Pamukçu, Yusuf Dinçer, Saim Karakale, Serhat Özbek ve Erdoğan Ünlü

Not : 26. Denizli Uluslararası Amatör Tiyatrolar Festivaline ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Projelerinden olan “Avrupa Üniversiteleri Tiyatro Şenliği”ne kabul edilen oyun, 11 Mayıs’ta Denizli’de Çatalçeşme Tiyatrosu’nda ve 13 Mayıs’ta İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahnesi’nde izlenebilir.

 
Toplam blog
: 73
: 10115
Kayıt tarihi
: 24.02.07
 
 

Tiyatro eğitimi için 3 bölgede yaklaşık 35'e yakın şehirde bulundum. 1999 yılından itibaren Tiyatro ..