Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir Yedek Subayın Anıları-9.Bölüm (Asteğmen kangallara karşı)

Bir Yedek Subayın Anıları-9.Bölüm (Asteğmen kangallara karşı)
 

Yine nöbetteydim, haftaiçi olduğu ve zaten günlük koşuşturmanın üzerine nöbetin getirdiği işler de bindiği için kendimi oldukça yorgun hissediyordum. Neyse ki içtiğim birkaç bardak çay bana iyi geldi, biraz toparlanır gibi oldum. Akşam saat 20:00 civarı telefon çaldı. SAK(Sabotaj Alarm Kuvveti) timinden Mehmet tok sesiyle:

-Komutanım mevziye yakın bir noktada ışıklar görüyoruz. Ne yapalım?

* Ne tür ışıklar? Araba ışığı gibi kuvvetli mi, yoksa fener gibi mi? Hareket hızı nedir?

-Araba ışığı değil, yavaş hareket ediyor. Zaman zaman kayboluyor.

*Bir araçla çıkıp durumu kontrol edin.

Yaklaşık 10 dakika sonra telefon yine çaldı. Yine Mehmet' ti:

-Komutanım bakmaya giderken ışıklar söndü, biz mevziye geri geldiğimizde tekrar yandı.

*Çobanlar olmalı, kaç defa dedik bu adamlara fazla yaklaşmayın diye. Bu sefer fazla oldular. Aracı hazırlayın biz de geliyoruz.

Her türlü olasılığı düşenerek ben de elime bir G3 aldım. Gerekli noktalara bilgilendirme yapıp mevzi dışına çıktık. Bu esnada yakın noktadaki nöbetçilerden sürekli ışıkların durumu ile ilgili bilgi alıyorduk. Biz yaklaşınca ışıklar tekrar sönüvermişti. Bu çobanlar iyice canımızı sıktığı için bu sefer yanlarına gidip gerekli uyarıyı yapmaya kararlıydım. Araçla bir noktaya kadar geldik. Bundan sonra güvenlik nedeniyle yaya ilerleyecektik. Araçtan inip yürümeye başladık. O gece ayın hiçbir tarafı gözükmüyordu ve zifiri bir karanlık vardı. Işığın eskiden gelip şu an yokolduğu noktaya doğru nizami bir şekilde ilerliyorduk. Ben, Gültekin astsubay ve SAK timinden iki asker. Bir noktadan sonra gelen seslerden ileride bir şeylerin bizi beklediği anlaşılıyordu. Gültekin astsubay atıldı:

-Beşir asteğmenim ben köpeklerden çok korkarım, VALLA ben mermiyi namluya süreceğim.

Daha ben cevap veremeden SAK timinden asker ekledi:

-Komutanım biz de namluya mermi sürelim mi?

Asker buydu, ilk olarak komutanına bakardı. Siz nasılsanız o da o olurdu. Benim cevabım:

*Hayır, kimse namluya mermi sürmeyecek, gecenin bu karanlığında köpek yerine birbirinizi mi vuracaksınız. Herkes sakin olsun.

Tam yaklaştığımızda ışıkların kaynağının çobanlar olduğu kesinleşmişti, ancak ortada kangal faktörü vardı. Kangalların olduğu yere de gecenin karanlığında böyle gidilmezdi. Telsizle araçı çağırıp, önden onu gönderdik. Aracın farlarının aydınlattığı alanda yüzlerce koyunu ve üç adet kangalı görebiliyorduk. Sahipleri kangalları zar zor zaptedebiliyordu. Araçtaki askerin yardımıyla da köpekler güvenli bir şekilde bağlandı. Ardında biz yanlarına gittik. Çobanlarla aramızda çok kısa bir konuşma geçti:

*İyi geceler. Askerlik yaptığınız için bilirsiniz, herhangi bir askeri birliğe güvenlik sınırlarının öngördüğü seviyeden daha fazla yaklaşıldığında -özellikle de gece karanlığında- bu birliğin ne yapmaya hakkı vardır? Bu karanlıkda biz sizlerin dost veya düşman olduğunu nasıl bileceğiz, bilemeyiz ve bu nedenle de en kötüye göre hareket etmemiz gerekir. Bunun anlamını biliyorsunuz değil mi?

"Haklısınız, kusura bakma komutanım, hemen bu alandan uzaklaşıyoruz. Bir daha olmayacak. Sen içini rahat tut.

Araca binip tekrar mevziye döndük. Saatler saatleri kovaladı ve sabah ışımaya başladı. Derin bir nefes aldım, bir nöbeti daha kazasız belasız bitirmek üzereydim. Saat 06:00' ya geliyordu. Servis arasçlarının gelmesine daha vardı. Ayaklar dışarda olmak üzere kanepeye uzandım, içim geçmiş dalmışım. Derken uyandım, sadece 15 dakika geçmişti. Ancak bir gariplik vardı. Bu odada neden olduğumu hatırlamıyordum, derken kim oldğumu da hatırlamadığımı anladım. Şuurum açıktı çünkü karşıda duran saati okuyabiliyordum. Sanki birşeyler yarım kalmıştı. Beynimin ayakta olan yarısı kendine gelmemiş diğer yarısına aynen şöyle dedi:

-Boşver, uyu biraz daha, uyanınca düzelirsin.

Tekrar dalmışım, tekrar uyandım. Ohh bu sefer tamamdı, veritabanı tam kayıtla geri gelmişti:) Bunca yorgunluk bende kısa süreli bir hafıza kaybına neden olmuştu.:))

Derken komutan geldi, karşıladık ve ben kendinden emin ifadeyele:

*Asteğmen TAYFUR, vukuatımız yoktur KOMUTANIM...

Düşünsenize benim hafızamın yerine gelmediğini, ne diyecektim:

*Sen de kimsin, daha öncesi ben kimim:))

Devam Edecek..

Hoşcakalın...

 
Toplam blog
: 410
: 3283
Kayıt tarihi
: 13.04.06
 
 

Bilgisayar, elektronik, internet alanındaki son gelişmeler. Tüketici elektroniğindeki trendler. Otom..