Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '11

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Bir yemin töreni izlenimleri

Bir yemin töreni izlenimleri
 

yemin töreni


Bir yakınımızın yemin törenine katılmak için 26 Ağustos Cuma günü İstanbul'dan İzmir'e gittik. Gerek yol boyunca ve gerekse İzmir'de yaşadığım izlenimleri paylaşmak istiyorum: 

Sabahki törene yetişmek için perşembe gece yarısından sonra İzmir'e doğru yola çıktık. Uzun bayram tatili henüz başlamadığı için çok fazla beklemeden Eskihisar'dan Topçulara'a geçtik. Oradan da Marmara kıyılarından İzmir'e uzanan 400 kilometrelik uzun yol bizi bekliyordu. Bitmeyen karanlıklar ve ardı arkası kesilmeyen far ışıkları...Allah'tan göz kapaklarımda uykunun damlası yok. Gözlerim yol çizgilerine ve önümdeki arabaların kırmızı fren ışıklarına kilitli, normal bir hızla yol alıyoruz. 

Birinci molayı Gemlik çıkışında verdikten sonra Bursa topraklarında yolumuza devam ediyoruz. Bursa'ya kadar yolun iki gidiş- iki geliş ( duble yol) olduğunu biliyordum ama Susurluk'a doğru ilerledikçe duble yolun kesintisiz devam ettiğini gördüm. İki yıl öncesine kadar yolun eski halini bildiğimden içime güven geldi. "İzmir'a kadar böyleyse yaşadık" dedim kendi kendime. 

İkinci molayı " Orta yol " Susurluk'ta verdik. İstanbul- İzmir güzerhahının tam ortasında bulunan Susurluk bu konumunu güzel değerlendirmişti. Her taraf ışığa boğulmuş dinlenme tesisleriyle dolu. Restoranların cafelerin önüne yanaşmış sıra sıra otobüsler ve bir sürü otomobil...Akhisar'da tan yerinin ağardığını gördük.Yeni bir günün daha ilk ışıkları ortalığı aydınlatmaya başlarken üçüncü mola yerimiz Saruhanlı oldu. Sabah kahvaltısını burada yaptıktan sonra çok uzaklardan Manisa'nın ünlü Spil Dağı gözüktü. Bir süre sonra şehrin içinden geçerken gözlerimiz Merkez Efendi'yi aradı. Hani şu cami kubbelerinden halka Mesir Macunu saçan Merkez Efendi'yi... 

Bundan tam 89 yıl önce İzmir'e akan muzaffer ordunun geçtiği yerde açılan devasa Atatürk anıtını geçip, sürücülerin korkulu rüyası Sabunucu Beli'nden bir tepe üstüne çıkınca kuşbakışı İzmir'i gördük. Kıvrıla kıvrıla Bornova'ya inince Gaziemir'e giden çevre yolunu bulmak için bir hayli terledim. Halbuki gelmeden önce yanıma bir sürü kroki almıştım. Nihayet bir-iki kişiye sorduktan sonra çevre yoluna çıkıp Gaziemir'e doğru yola revan olduk. Bundan sonrası kolaydı artık. Yine sora sora Ulaştırma Okulunu bulduk ve arabayı park edip, cep telefonlarını arabada bıraktıktan sonra bize gösterilen Nizamiye kapısından içeri girdik. Törenin yapılacağı eğitim alanı o kadar uzaktı ki birbiri ardında gelen askeri otobüslere binip tören alanına geldik. 

Askeriye herşeyi düşünmüş. Ziyaretçileri kızgın güneşte bırakmamak için o kadar tribün yapmış ki gelen binlerce insan oturduğu halde yine boş kaldı. Derken herkes toplandı ve gerekli komutlar verildikten sonra saygı duruşu ve bayrak töreni yapıldı. Ardından yapılan bir konuşmadan sonra acemi askerler bölük bölük gelerek yemin ettiler. Yüzlerce askeri yemin ederken seyretmek insanı duygulandırıyor. Aklıma birden 23 yıl öncesi geldi. Ben de o zamanlar böyle yemin etmiştim. Aradan neredeyse bir çeyrek yüzyıl geçmiş. Ancak duygular hiç değişmiyor. Hepimizin anılarında askerliğin büyük bir yeri var. "Asker millet " kavramı bu olsa gerek. 

Yemin metni okunup yüzlerce ağızdan tekrar edilirken ard arda ikişer jetin alanın üzerinden fırtına gibi geçmesi bir hayli heyecan vericiydi. Dört kocaman savaş uçağı kanatları ağaçlara değercesine alanın üzerinden aşıp gittiler.Derken yapılan konuşmalar ve arkasından geçit resmi... Yemin edip, artık birer gerçek asker olan acemiler yerleri titreterek uygun adım geçerlerken coşku iyice arttı. Alkışlar söylenen marşların güftesine karıştı. 

Tekrar nizamiye yanındaki bekleme parkına gidip yemin eden askerimizi beklemeye başladık. Uzunca bir süre sonra ellerinde bavullarla çıkıp geldiğinde sarılıp hasret giderdik. Ardından İzmir'in içine dağıtım olduğundan usta birliğini bulmaya gittik. 

İnanılmaz bir sıcakla cayır cayır yanan İzmir'de seyrederken trafiğin hiç de İstanbul'dan az olmadığını gördüm. Trafik İstanbul kadar karışık ve yoğundu ama gördüğüm kadar şehircilik iflas etmiş gibiydi. Zaten uzaklardan yeşilden nasibini almamış tam bir " Taşkentini " andıran İzmir, belediyecilik yönünden de çok zayıf görünüyordu. Tabiri caizse İstanbul'a nazaran kocaman bir köy gibiydi. 

Hele İzmir'in gözbebeği olarak bildiğimiz Kültürpark ve Fuar Alanı...Artık çok çok eskimiş ve demode kalmıştı. Gerçi açılmasına çok vardı ama yemek içmek için nezih bir yeri mumla aradık, yoktu. Neyse ki katlı otoparklar bu şehirde bol. Hemen birini bulup arabayı bıraktık. 

İkindi civarı askerimizi yerine teslim edip İstanbul'a doğru yola çıkarken biraz da " Yakıcı sıcağından " olacak, Ankara için söylenen o ünlü söz geldi aklıma: 

- İzmir'in en çok neyini seversin? 

- İstanbul'a dönüşünü... 

 

 

 
Toplam blog
: 343
: 446
Kayıt tarihi
: 19.02.11
 
 

Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi mezunuyum. Teknoloji Yönetimi dalında mast..