Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '07

 
Kategori
Özel Günler
 

Bir yeni yıl akşamında

Yeni yıla, güçlü arkadaşım ben ve hayatı Hayyam gibi yaşamayı arzu eden bir başka arkadaşımla girdik.

Güçlü arkadaşım ve ben hatırlayamadığım kadar eski dosttuk… Birbirimizin her anını bilirdik, hayatımızın neredeyse her anına şahittik… Arkadaşım dertliydi yılın son günü… Kendini tanıyamamaktan yana…

“ Tuhaf bir hüzünle uyandım bu sabah ” diyordu, yeni yılın heyecanına yakışmayan sesiyle… ” Oysa bilirsin, her yeni yıl öncesi ne kadar da heyecanlı olurum, beni mutlu edecekleri bilirim ve hayatıma dahil etmek için sıraya sokmaya çalışırım, arzu ettiklerimi düşünürüm gerçekleştiklerini hayal etmek bile mutlu eder beni, gülümsetir. Bünyem alışmış bir kere bu telaşlı sevince… İşte bu yüzden… Bu sabah böylesi uyanmak şaşırttı beni… Yaş mı geçti, geçiyor yoksa artık hayallerin gerçekle örtüşmediğinin mi farkına vardım bilmiyorum… Bildiğim, bu ruh halini sevmediğim… Benimsemediğim… Kanımda var çünkü umutlu olmak, güçlü olmak, hayallerimin peşinden gitmek… Diğer yandan artık düşünmek bile yoruyor sanki, mecalim mi kalmadı acaba yeni günlere? ” … Güçlü, sohbet etmiyordu aslında, kafasında nice zamandır olanları yüksek sesle bir kez daha düşünüyordu…Kendindeki yeni bir yanı keşfetmiş ve bundan hoşlanmamıştı… Oysa adı gibi ne kadar da güçlüydü arkadaşım… Eskiden… O kadar eski miydi sahi?

Evet biliyordum arkadaşımı… Biliyordum yaşadığı onca zorluğu, onca hayal kırıklığını hatta beş parasız kaldığı günleri, hastalıktan kıvrandığı, yüzünün solduğu zamanı… O günlerde bile solan sadece teninin rengiydi, umutlarına, hayata dair inancı, sevgiye, iyiliğe olan bağlılığı rengarenkti… Hiç solmadı… Bazen şaşırırdım dirayetine…nasıl yapabiliyorsun bunu, bizler seni teselli edecekken, sen bize hayatın güzelliklerinden nasıl oluyor da bahsedebiliyorsun diyordum… O hayat ki sana hiç de adil davranmadı diyordum, kızıyordum arkadaşımı üzenlere, canını acıtanlara… O güzel gözlerini açıyor ve saçmalama diyordu hepimiz kendi seçimlerimizi yaşıyoruz, kimse bizi hiçbir şey için zorlamıyor, seçiyor ve yaşıyoruz özgürce, bundan daha güzel ne olabilir ki ” … ” Peki ya bu serumlar, ameliyatlar, terk edişler, yalnızlık bu da mı senin seçimin? ” “ Bilmem belki de hayatın ne kadar kıymetli, ne kadar muhteşem anlık karelerden örülü olduğunu görmem anlamam için gerekliydi bu… Belki de yaşamasam bu saydıklarını, anımın ne kadar değerli, ne kadar paha biçilmez olduğunu anlamayacaktım ”… Gözlerine bakıyordum kendini mi teselli ediyor diye, hayır inanıyordu arkadaşım, söylediği her bir kelimeye inancı tamdı…

Hayyam ise 3 yıl kadar önce katılmıştı aramıza… Başlarda pek kanımız ısınmamıştı ona… Sessizdi, bizim gibi konuşkan değildi, anlatmayı paylaşmayı sevmiyordu pek, dinlemeyi tercih ediyordu daha çok, hatta bazen hayatla bağını koparmış gibi gelirdi bize… o kadar umursamazdı… Bazen çok ince, düşünceli olurdu bizi mahçup edecek kadar bazen de son derece duyarsız… Kalbi gelgitliydi… Kendi gelgitliydi…Günlerce haber alamadığımız olurdu, nerdedir nasıldır diye merak ettiğimizde şaşırırdı halimize… Biz de ondaki bu rahatlığa… Kendine göre kuralları olan, fazlasıyla bağımsız biriydi… Hani hep sırları olan ve o sırlarla yaşamayı seçenler vardır ya onlar gibiydi Hayyam… Onu hem tanırdık hem de hayatı hakkında pek bir şey bilmezdik… Bir yerden sonra merak duygumuzdan da vazgeçmiştik… Çoğu kez onu anlamadığımızı düşünürdük Güçlü’yle ama yine de sevmiştik onu çünkü tanıdığımızdan bu yana şüphe etmediğimiz tek şey iyi niyetiydi…v e bir de keşfettik ki şarap kadehlerini peş peşe yuvarlayınca ve gece ilerleyince arkadaşımızın dili çözülüyor, onunda anlatacak hikayeleri varmış meğer… Zaten o sıralardı sanırım ona Hayyam adını yakıştırmamız… İçmediği zamanlarda ise, yine anlatmaktan çok uzaklara bakardı…

Gece yarısına yaklaşırken, elinde bilmem kaçıncı kadehi olan Hayyam, “benim yeni yıla dair hiçbir dileğim yok” dedi… ”nasıl olur” dedim “hiç mi bir beklentin yok”, “hayır” diye cevapladı alışık olduğumuz umursamazlığı ile… Kötü günleri geride bırakan güçlü arkadaşım ise “benim var yine birçok isteğim, dileğim var ama olacaklarına dair inancım pek yok” dedi “hele bu sabahtan sonra” … Şaşırdı Hayyam “ sen dilek dilemeyeceksin öyle mi, ne oldu bu sabah yahu?” “Sanıyorum inancımı kaybettim” dedi “Bir yanım hala inanmak için direniyor ama öbür yanım hadi canım sende diyor” … ”Peki sen ne diyorsun” diye sordu Hayyam, ”Artık kişilerden ya da hayattan bir şey bekleyerek hareket etmiyorum” dedi Güçlü, “kendimi mutlu ediyorsa söylediklerim ya da yaptıklarım ne ala yoksa bende de tık yok…” Sanki yeni bir şey keşfetmiş gibi heyecanla ekledi “biliyor musunuz beklentisiz olmak çok daha kolay getiriyormuş mutluluğu”… Hayyam güldü “geldiniz mi sözüme”

Güçlü hem beni hem de Hayyam’ı çok şaşırttı. O bizim gözümüzde başına ne gelirse gelsin yıkılmayan, umudunu yitirmeyen, güçlü çok güçlü biriydi. E bugüne dek gördüğümüzde buydu. Ama şimdi… Eski yılın son gecesi… Arkadaşımda çok şey değişmiş… Çok şeyden vazgeçmiş, birçok şeyi oluruna bırakmış… eskisi kadar çabalamıyor, olduğu kadar diyor… Hayyam ve zaman zaman benim için tanıdık bir ruh hali de bu, Güçlü olunca sözkonusu şaşırıyoruz ister istemez…

Gökyüzü pırıl pırıl, dışarıda havai fişekler patlıyor, elindeki kumandayla Güçlü, televizyonu keşfe çıkıyor… Her bir televizyon kanalı ayrı eğlence içinde…D ansözler tüm hünerlerini sergiliyor… Herkes coşkulu, yeni yıla binbir ümitle giriyorlar…Temenniler peşi sıra… Biraz zorlama sanki… Hani yeni yıl ya, illa mutlu girilmeli, illa gülmeli insan… Bizler daha sakiniz, izliyoruz olanları…Keyifsiz değiliz aksine sevdiğimiz evimizde sevdiklerimizle, birbirimizle beraberiz… Soframız güzel, pek bir hevesle hazırlamıştık kendilerini… Zengin ve çeşidi bol bir sanatçı kadromuz var, Cem Yılmaz’dan tutun Nesrin Sipahi’ye kadar… Arada Edith Piaf geliyor ziyaretimize, Gizli Bahçe’yi ardına katarak… Gece planladığımız gibi güzel geçiyor…Sadece… Sadece sessisiz…. O eski çocuksu heyecanlar ne bende var ne de Güçlü’de… Hayyam’da zaten hiç olmamıştı… Yeni yıl kabağı Hayyam’ın başında patlıyor, bizi de kendine benzettin diyor gülüyoruz halimize… Dakikalar kaldı…Yelkovan son kez buluşuyor akreple, 2006 son gecesinde… Sokaklardaki, ekranlardaki coşku bizde yok… Tam gece yeni yıla bağlarken kendini “hadi sağlığa” diyor Hayyam kalkıyor kadehler bir kez daha… ”yeni bir aşk, yeni bir iş yeni bir ben demek gelmiyorsa da içimizden bari mutluluk diyelim huzur diyelim sevgi dolu bir yıl dileyelim” diyor… İtiraf edeyim Hayyam kendini aşıyor… Gülüyoruz yine “peki senin dediğin gibi olsun, yeni yılda her ne istiyorsak(!) bizi bulsun…

Başardık, yeni yıla gülümseyerek girdik…

 
Toplam blog
: 7
: 1280
Kayıt tarihi
: 24.11.06
 
 

Herşeyden bir parça bahsetmeyi, bunları yazıya dökmeyi sevince, neden olmasın diyor insan... Yazmak ..