Bir yerde

''Belki de susmanın en güzel yolu konuşmaktır...'' Evet, ne güzel söylemiş, Cengiz Aytmatov...

Günün ve gecenin, susup kaybolduğu dar zamanlarda, en güzeli konuşmak belki de...

Belki de o dar zamanları başka bir işe yaramaz çivilerle sonsuzluğa çakıp, ışığın suskunluğunu bozmaktır konuşmak...

Denizi kımıldatıp, gökyüzünü ağlatmak, toprağı yarıp, başağı büyütmektir konuşmak. Bir kıyıda unutulmuş taşları boyamak, hiçbir zaman bir limanı göremeyecek, derinlerde unutulmuş bir amforayı bulup, okşayıp, unutmaktır konuşmak.

On binlerin gidip de dönemediği kral yolunda, yıkılmış bir hanın, çürümeye yüz tutmuş demir kapısının sürgüsünü açmaya çalışmaktır konuşmak.

Kırk yıllık rötar yapmış, doğudan gelen bir trenin biletini bulmaya çalışmak; iyi, güzel ve sevilesi bir Temmuz akşamında, tekerlek seslerinin hiç bitmeyen müziğinde, sepetlerde duran, kuru köfte, kete, börek, üzüm ve alıça, kömür kokuları içinde dokunmaktır, konuşmak.

Hani yeni yurttaşımız (!), Nazım'ın , ''Yaşamaya Dair'' isimli şiirinde dediği gibi, ''.. Diyelim ki hapisteyiz / yaşımızda elliye yakın / ve daha da onsekiz sene olsun açılmasına demir kapının. / Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız / insanları, hayvanı, kavgası ve rüzgarıyla / yani, duvarın ardındaki dışarıyla. / Yani, nasıl ve nerede olursak olalım / hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

Evet, ölümden ve yaşamdan korkmadan, konuşmak ve yaşamak...

Yani susmamalı bu dünyada, Nazi'lerin alıp götürmeye geldikleri, Alman rahibi de unutmamalı; hani etrafında kimsenin kalmadığı zor zamanların rahibini... O yüzden; susmamalı, konuşmaya çalışmalı... Konuşmayı bilmeyen, ürküp, yılandan korkan toplumların başına gelenlerden belki de ders almalı; bu dünyada iyi yürekli Şahmeranların da olduğunu unutmamalı ve namussuzlar kadar cesaretli olmalı...

Birazdan artık hiç konuşulmayacakmış gibi, konuşmalı...Söz gümüşse...diye başlayan laflara da boş vermeli...

Belki de Akdenizlilerin uzun ömürlü olmaları, çok fazla aldırmadan, biraz dertsiz ve gamsız olmalarından ve bol bol konuşmalarından mı kaynaklanıyor sanki... Şairane yaşamalarından biraz da... Ama kemiği de kırmadan...