Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

Bir yılbaşı gecesi resimleri ve Taciz

Bir yılbaşı gecesi resimleri ve Taciz
 

Yılbaşı akşamı, tacizcilerin (magandaların) arasında kalmış, genç bir kadın !..


Her 1 Ocak günü gazetelerde, tv’lerin haber bültenlerinde bile 31 Aralık akşamının nasıl kutlandığına dair yerel, ulusal ve internasyonal haberler geçilir. Hatta İstanbul sosyetesinin nasıl eğlendiği bile günlerce magazin programlarında yer alır. Herkes de meraklı meraklı bu haberleri izler. Kimimiz de izlemek zorunda kalırız.  Çok lazımmış gibi..

Bunlar işin şov kısımları olsa da arada gerçek hayattan kesitler de sunulur. Bazen bir kurgu olarak, bazen de kameralara takılmıştır, hayatın o çıplak gerçekliği. Örneğin, günlüğü 100 TL bile etmeyen maden işçileri, maden de geçirmek zorundadır yılbaşını. Kömür tozundan kararmış suratlarını aydınlatan, pilli ışıldakların ışığı altında, eşlerinin, analarının yanlarına verdiği azıklarla girerler yeni yıla…

Böyle bir resim vardı bir kanalda. Madenciler yere oturmuş, kömür karası suratları, yıkayamadıkları elleri ile yanlarında getirdikleri azıkları ortaya koymuşlar, kimin ne getirdiğine bakmadan, ilgilenmeden hatta can cana, yürek yüreğe, sevdiklerinin özlemiyle, belki de zorla yutkunarak, karınlarını doyurmaya çalışıyorlar. İçimi acıtan bu değildi aslında. Bana garip gelen, böyle bir hayatın gerçekliğine monte edilmeye çalışılan, üzeri mumlu küçük bir yaş pasta.. Belli ki, televizyoncular böyle bir sürpriz yapmak istemişler. Böyle bir iyi niyet göstereyim. Ama o kadar da yavan duruyordu ki, o kadar yalandı ki, o hayatın bir parçası olmadığı o kadar belli oluyordu işte. Oysaki hepsinin hayalinde, öyle bir pastayı, hatta daha büyük ve görkemlisini, ailesiyle, çocukları ile kesip yiyebilsinler ve yeni yılda hep birlikte, mutlulukla girebilsinler. O pastayı yedikten sonra ağızlarındaki tatlı, bütün bir yıl sürsün. Ama yerin onlarca, belki de yüzlerce metre altında, o pastanın tadı, zakkum zehiri gibi gelir insana..  Ama kader deyip, ekmek parası geçiyorlar işte.. Allah yardımcıları olsun !..

Bir başka resimde ise; üzerinde büyük bir çuval olan bir el arabası ile caddelerde dolaşan genç bir delikanlı var. Belli ki, geri dönüşüm de kullanılabilecek her türlü malzemeyi toplamaya çıkmış. Soğuk hava, kar, yağmur, hele yılbaşı umurunda mı ? Onun tek derdi var, topladıklarını satıp, kendi karnını, belki de eğer bir evi varsa, evindekilerin de karnını doyurmak.

Farklı kanallarda, birden fazla kamera bir ara canlı olarak, değişik eğlence mekânlarını görüntülüyor. İnsanlar deli gibi eğleniyor, kimi hopluyor, zıplıyor, kimi şarkı söylüyor, kimileri de, zengin menülü masalarda oturmuş sahnedeki şarkıcıyı izleyip, eşlik ediyor. Yenilenlerin ve içilenlerin haddi hesabı yok. Tabi bir de ödenen hesapların. Burada telaffuz etmeyelim. Ancak, bir asgari ücretlinin bu paraları ödeyebilmesi için kaç gün çalışması gerektiğini varın siz hesap edin. Öyle mekanlar var ki, belki de birkaç ay çalışması gerekebilir bir emekçinin.

Bir başka resim; Belediye bu kış günü sokakta kalanları, sokakta yaşamak zorunda kalanları toplayıp, kapalı mekanlara taşımış. Sayıları öyle üç, beş değil. Onlarca, belki de yüzlerce.  Onlara, bir gece, bir-iki gün de olsa sıcak bir ortam, sıcak aş ve sıcak çay ikram etmiş.  İşin içinde biraz siyasi şov’da olsa (öyle olmasa neden tv’lere haber verilsin, gelin çekim yapın, haber yapın denilsin ki ? ) iyi bir şey yapmış, ilgili kurum, belediye.  İnsanlar, fakir diye, evsiz diye, neden sokaklarda hayata direnmek zorunda kalsınlar ki ! Bugün bizim Kızılay’ımız sayıları 2 milyona yaklaşan Suriyelilere günde 3-4 öğün bol kalorili ve leziz yemekler sunarken (ve yine de onları memnun edemezken), neden her gün, her öğün bu insanlara bir tas sıcak çorba, sıcak aş ve sıcak çay ikram etmesin. Böyle bir işi ‘sosyal sorumluluk projesi’ adı altında milyar dolarlık şirketlerimiz neden yapmaz? Neden düşünmezler? Televizyonlarda yayınlanan program başına 25-50 hatta 100 bin lira alan ünlülerimiz tek başına olmasa bile birkaç ünlü bir araya gelerek, şov yapmadan (işin de bokunu çıkartmadan yani) neden böyle bir iş yapmazlar da sabahlara kadar eğlence mekanlarında vur patlasın, çal oynasın felsefesi içinde olurlar ? Anlamak güç !   Ama Allah, o sokakta olmak zorunda olanlara da yardım etsin !.. Ne diyelim?

Yılbaşına istinaden çok görüntü, çok resim, çok hikaye, çok haber var. Hepsini yazmak, anlatmak sayfalar dolusu yer tutar. Bunların çoğunu zaten biliyorsunuzdur. Ama bahis etmeden geçmek istemedim. Ancak, bu son resim hakkında da birkaç kelam etmek isterim. O da şu yılbaşı tacizleri..

Her yıl gelenek haline geldi. Yılbaşını soğuğa, kara, yağmura aldırmadan dışarıda kutlamak, ucuza, hatta bedavadan eğlenmek. Bunlardan en bilineni de Taksim eğlenceleridir. Ancak, gelin görün ki, Taksim denilince aklımıza tacizler gelmekte. Bu yılbaşında da yoğun bir biçimde taciz vardı ve bu görüntüler, dış basın ve medyada haber konusu oldu. Taciz haberlerine alışıktım ama yine de görüntülere şöyle bir baktım. Muhtemelen alkolün etkisiyle, genç kız ve kadınlara sarkıntılık yapan kendini bilmez hergeleler çoktu. Kimilerini polis yakaladı, kimilerine çevredeki vatandaşlar fiziksel müdahale etti. Orada yoğun taciz ve saldırı olacağını bile bile genç kızlar, kadınlar neden giderler anlamam. Ama bu tacizlerle ilgili en çok aklımda şu altı resim kaldı.

1) Kendisine elle taciz hatta sarkıntılık yapan bir tacizciyi tekme tokat döven genç bir kız,

2) Güven timinin yakaladığı ve nereli olduğu sorulan tacizcinin ‘Suriyelim abi ‘ demesi,

3) Noel baba kostümlü sivil polislerin ( TTT= Taksim Taciz Timi) tacizcilerin peşinden koşması,

4) Tacize uğrayan kimi hanım arkadaşların kikirdeyerek ve gülerek oradan uzaklaşmaya çalışması,

5) Taciz edilen bayanların arasına mini etekli İranlı kadınların da olması

6) Yoğun tacizlerden kurtulmak isteyen mini etekli genç kızların elleriyle ya da çantaları ile popolarını korumaları

 

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..