Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '09

 
Kategori
Deneme
 

Bir yol, bir yolcu, bir otobüs ve sen

Bir yol, bir yolcu, bir otobüs ve sen
 

Bu bir yol Bizler Yolcuyuz


İstanbul Konya Seyahati 21 Temmuz 2009 02:25 Bolu Kaynaşlı Bozbey

Saat 23:00’de İstanbul büyük otogarından kalkıp olmadığın şehre giden Kontur Turizmin sayın yolcusu olarak 40 numaralı koltukta, kafamda kırk tilki, kırk soru ve kırk haramileri kıskandıracak kadar gizli bir aşkı taşırken yüreğimde ve başımı çevirip soluma baktığımda 39 numaralı koltukta olduğunu hayal edip, başını omzuma koyduğunda ben yok oluyordum. Tam seninle uykuya dalacakken muavinin 20 dakika ihtiyaç molası demesi kızdırmadı beni. Nereden bilsin ki adam lavaboya gitmekten ya da bir çay ve belki bir sigara içmekten daha başka ihtiyaçlarım vardı benim. Verecek miydi bana Bolu dağındaki Kaynaşlı Bozbey dinlenme tesisleri başını omzuma koyduğunda bana verdiği huzuru?.. Dışarıda usul bir yağmur var, yağmur değil aslında belki de çiğ düşüyordu yolların, yolcuların, otobüslerin üzerine, nerden bilsin ki yolcular benim yüreğime kar yağıyordu.

İndim çaresiz, tiryakiydim sonuçta, o zehri çekmezsem ciğerlerime rahat duramıyordum. Şimdi başımı kaldırıp baktım da otobüsün ön camına, evet yağmur yağıyor, çiğ değil bu düşenler. Ve melekler getirdikleri yağmur tanelerinin hatırına otobüslerin camlarına çarpıyor. Kaptan deli olsa gerek çok hızlı gidiyor. Nerden bilsin ki kaptan, ne kadar uzağa gitse bitiremez bendeki seni ve o gittikçe artan hasretimi…

Yeni yapılan bolu dağı tünelinde yol çalışması var mecburen dağa tırmanıyoruz, sağlı sollu tezgahlarda buraların insanları umutlarını tacir yapıp yolların, yolcuların ve otobüslerin gözlerine seriyorlar. Şimdi gördüm de, tahtadan beşikler var. Hani şu renkli, sallanan… Ne çok istedim bir bebeğimin olmasını…

Sis çökmüş yollara, kulaklarımda bir uğultu var, yüksekten olsa gerek üzerimdeki basınç, beynimdeki kavgam ve yüreğimdeki hasretim artıyor. Kulaklarımdaki basıncı ağzımı açarak ya da esneyerek dengeleyebiliyorum da, beynimdeki kavgamı neden bitiremiyorum uyuyarak ve neden bir anda bitiyor yüreğimdeki hasret ben uyurken. Bu kaptanın ayağının ayarı yok anladım, böyle fren yapılır mı? Ya da bu kadar hızlı mı götürülür bir insan hasrete doğru, ne sanıyor acaba, otobüsteki herkes vuslata mı gidiyor? Yok be kaptan bu bir yol, bizler yolcuyuz ve bu bir otobüs dolusu insanın bir kısmı hasrete bir öteki kısmı vuslata gidiyor. Adil ol kaptan, hasrete gidenleri de düşün, az biraz yavaş git.

Yollar gide gide bitirebilir de bir hasreti, yani bir hasret bir yolun sonunda bir vuslat olabilir. Ya da her yol, aktıkça derinleştirebilir hasreti. Hasret ve vuslat… Tanrı her şeyi zıddı ile beraber yaratıyor. Hasret ve Vuslat, yani karanlık ve aydınlık, ateş ve su, sıcak ve soğuk, yalan ve doğru… Şimdi yüreğimdeki hasrete galip mi gelecek vuslat yada vuslat hep hayalinde mi olacak hasretimin? Bu bir yol, bizler yolcuyuz, bir otobüs ve hasret… Ve Vuslat…

Şimdi söyle; saat 23:00’da İstanbul bayram paşadan kalkıp olmadığın şehre giden Kontur Turizm’in 39 numarada oturan ve başını omzuma koyup bana o doyulmaz huzuru veren sayın yolcusu, bir yol, bir yolcu, bir otobüs bir de sen varsın. Bu yazı nasıl biter sence? Hasretle mi ? Vuslatla mı?

 
Toplam blog
: 13
: 1248
Kayıt tarihi
: 29.10.08
 
 

1978 İstanbul doğumluyum. Öğrenimimin ardından Türkiye'nin önce gelen şirketlerinde yöneticilik ve d..