Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bir yol hikayesi

Bir yol hikayesi
 

Herzamanki gibi mesai bitiminde büro dan ayrıldm. Yavaş yürüdüğümde 30 dakika hızlı yürüdüğümde 25 dakika da evime ulaşabiliyorum. Önceleri sırf spor olsun diye yürüyordum. minübüse bindigimde 10 dakika içinde evde oluyordum. Artık bu yürüyüşler spor olsun diye değil beni dinlendirdiği için yapıyorum.

Dün bu yürüyüşlerden birini yapıyordum. Akşam saatleri olmasından dolayı hava biraz daha soğumuştu. Yavaş yavaş yürümeye başladım etrafımı gözlemleyerek. İlk olarak bir okulun önünden geçiyorum. 14-15 yaşlarında bir kız bir erkek öğrenci konuşuyorlar. Kızın biraz tedirgin bir hali var. Etrafına telaşlı bakışlarla bakıyordu. Ve arkadaşına "biz arkadaşız" dediğini duydum. "Bir erkeğin duymak istemediği klasik bir laf" dedim ve güldüm.

Her gün aynı güzergahtan yürüdüğüm için nerde, nasıl bir olumsuzluk varsa biliyorum. İlk olumsuzluk petrol istasyonunun önünden geçerken yaşıyorum. Tazzikli suyla arabaların yıkanmasından dolayı ve yola yakın olmasından ordan geçerken ister istemez yağmurda kalmış gibi oluyorum. (Yine yakalandım yağmura) Aslında bu durumdan fazla rahatsız değilim sıcak havalarda iyi oluyor. Sadece soğuk havada biraz çekilmiyor.

Sağa dönüp yoluma devam ediyorum. Araçlarla paralel olarak yürüyorum. Aracın biri kaza yapmış. Önden vurmuş. Bu aracı bir hacımurata bağlamışlar. Hacı murat çekiyor arabayı. Vay be birde beğenmezler hacımuratımızı. Milyonluk araba milyarlık arabayı nasıl çekiyor. Yanımdan geçip gittiler. Az ilerledikten sonra gördüm ki bağladıkları ip kopmuş. Milyarlık araba yolda kalmış trafiği sıkıştırmış. Kesin ip zayıftı yoksa hacımurat yapar bu işi. gurulana gururlana milyarlık arabayı çeker.

Yolun yarısına gelmiş bulunuyorum. Karşıdan karşıya geçmek için trafik ışıklarını bekliyorum. Yol tramvayın hakkı. Sonra araçların hakkı ve nihayetinde yayaların. Karşıya geçmek her seferinde sıkıntılı oluyor. Karşıdan gelenle karşıya geçmek isteyen her defasında birbirlerini ezmeye çalışarak geçmeye çalışır. Her iki tarafta biraz sağdan yürümeye çalışsa bu durum yaşanmayacak. Bu aradada araçların sola dönmesi için trafik lambası yanmıştır ama ordan sola değilde "U" dönüşü yapıp arabalarını, yayaların üzerine sürmeye çalışanlarda cabası. Yorucu bir karşıya geçiş yaşanıyor.

Büyük alışveriş merkezinin önünden geçiyorum. Alışveriş merkezini güzel süslemişler. "bayram ve yılbaşının yakın olmasından dolayı olsa gerek" diye düşünüyorum. Hemen önünde ise kestaneciler, macuncular ve atkı bere satan seyyar satıcılar. "Gel abla bak bunu içerde 30 ytl den aşagıya alamazsın" diyor biri. "Sagol ihtiyacım yok"

Yazında kışında bir kartonun üzerine oturan bir yaşlı teyze var. Kagıt mendil satıyor. Herkese uzatıyor kağıt mendilerini. Kimse almıyor. Kimbilir evde karnını doyurması gereken kimler bekliyordur. Hemen yanında engelli bir çocuğa seyyar satıcı arkadaşları yardım ediyorlar. O da tezgahını açıyor. Bere, atkı satmak için. Kimseye muhtaç olmadan ekmek parasını kazanmak için.

Bir alışveriş merkezinde gezip, eğlenen, vakit geçirip çıkan insanlara bakıyorum birde dışarda 50 YKR için soğukta bekleyip ekmek parası kazanan insanlara. Dünya bu işte. Hayat ne kadar acımasız.

Ekmek fırının önünden geçiyorum. Taze ekmek kokusu çok hoş geliyor. Karnım acıktı galiba diyorum.

Nihayetinde evimin önüne ulaşıyorum. Anahtarı arıyorum. Herdefasında da çantamdan bulamam anahtarı. Neyse sonunda buluyorum açıyorum kapıyı. Annem: "geldin mi kızım?

"Evet anne geldim."

 
Toplam blog
: 42
: 4376
Kayıt tarihi
: 16.11.06
 
 

Konya'da yaşıyorum, mühendisim. Ben fazla konuşmayan, daha çok dinlemeyi seven biriyim. Her zaman bi..