Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Bir yönetim ne zaman çöker?

Bir yönetim ne zaman çöker?
 

Bir yönetim ne zaman çöker?

Kanuni Sultan Süleyman, en yüksek duruma getirmiş olduğu devletin akıbetini hayal eder Günün birinde Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı diye derin derin düşünmeye başlar…

Bu gibi soruları çoğu zaman süt kardeşi meşhur alim Yahya Efendi ‘ye sorduğundan, bunu da sormaya niyet eder. Güzel bir hatla yazdığı mektubu(*), keşfine inandığı Yahya Efendiye gönderir…
 
“Sen ilahi sırlara vakıfsın. Kerem eylede bizi aydınlat. Bir devlet hangi halde çöker? Osmanoğulları’nın akıbeti nasıl olur? Bir gün olurda izmihlale uğrar mı?”  şeklinde mektubunu gönderir.

Güzel bir hatla yazılmış mektubu okuyan Yahya Efendinin cevabı bir bakıma çok kısa bir bakıma içinden çıkılmaz bir hal alır:
 
“Nemelazım be Sultanım!”
 
Topkapı Sarayında bu cevabı hayretle okuyan Sultan, bir mana veremez..Yahya efendi gibi bir zatın böylesine basit bir cevapla işi geçiştireceğini pek düşünmez. Söylenmeye başlar:
 
“Acaba bilmediğimiz bir mana mı vardır bu cevapta?”

Nihayet kalkar, Yahya Efendinin Beşiktaş’taki dergahına gelir. Sitem dolu sorusunu tekrar sorar:

 “Ağabey ne olur mektubuma cevap ver. Bizi geçiştirme, soruyu ciddiye al!”

Yahya efendi duraklar:
 
“Sultanım sizin sorunuzu ciddiye almamak kabil mi? Ben sorunuzun üzerine iyice düşündüm ve kanaatimi de açıkça arz etmiştim.”
 
“İyi ama bu cevaptan bir şey anlamadım.Sadece nemelazım be sultanım demişsiniz.Sanki beni böyle işlere karıştırma der gibi bir anlam çıkarıyorum.”

Yahya Efendi bu cevaptan sonra şu akıl almaz açıklamasını yapar:
 
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de “nemelazım” deyip uzaklaşsalar, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese, bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taşlardan başkası işitmese, işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider, halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir….”

Bunları dinlerken ağlamaya başlayan koca sultan, söyleneni başını sallayarak tasdik eder, sonra da kendisini böyle ikaz eden bir alime memleketinin sahip olduğu için Allah’a şükreder, bu türlü ikazlardan geri kalmaması için tembihte bulunarak oradan ayrılır…

Bugüne baktığımızda; çok şükür, zulüm denen şeyin ne olduğunu bile bilmiyoruz. “Haksızlığa uğruyorum” diye sokaklara dökülen kimsecikler yok. Asayişte sorun olmadığı için, Devletin kolluk kuvvetlerine de yapılacak iş çıkmıyor, canı sıkılan bu insanlar zamanlarını kılıç kalkan oynayarak geçiriyorlar.

Hak aramak için mahkeme kapılarını aşındıran, adliye binalarını dolduran kimse yok. Hukuk fakültesi mezunları işsizlikten yakınıyor.  Dünyanın sayılı adalet binaları arasında yer alan İstanbul Adalet Sarayı’nda in cin top oynuyor...

”Nemelazım” kelimesi bizlere çok uzak ve yabancı bir kelime. Halk, özellikle de aydın kesim, akademisyenler ve  medya her konuda çok duyarlı ve hassas. Herkes biliyor ki, nemelazımcılık; toplumu ve toplumun geleceğini ipotek altına alan ve karartan bir olgu. Bu nedenle, mümkün olduğunca “nemelazım” değil, “bana lazım” düşüncesi özel bir davranış şekli olarak sergileniyor.

Hiç kimse, hiç bir şeyi saklamıyor. Her şey o kadar açık ve şeffaf ki, susanlar ve saklayanlar kendisini suçlu hissediyor. Bilinenleri, duyulanları ve görülenleri paylaşmak adeta vatandaşlık görevi. Bu konuda özellikle medya büyük bir özveriyle çalışıyor.

Ülkede fakir ve muhtaç kimse hemen hemen yok gibi. Öyle ki, devletin hazinesi dolu ve son dönemlerde Maliye Bakanımız bütçe fazlası verdiğimizi  bile açıkladı. Yardım dernekleri ve vakıfları ülkede yardıma muhtaç kişiler bulamadıkları için daha çok uluslar arası çalışmayı tercih ediyorlar. Allah her devirde olduğu gibi, bugün ve gelecekte de ülkemizden yokluğu, açlığı ve sefaleti uzak tutsun!  Dünya ülkeleri ve özellikle Avrupa ekonomik krizlerle mücadele ederken, rekor ekonomik büyümeler ve yaratılan gayri safi milli hasıla ile yeterli refah düzeyini elde eden Devletimizin karnı tok, sırtı pak duyarlı ve yardımsever halkı olarak, Yüce Devletimizin liderliğinde ve yol göstericiliğinde, başta diğer kardeş Müslüman devletler olmak üzere, bir çok devlete ve topluluğa maddi yardımlar yapıyor ve her fırsatta onlara manevi desteklerimizi de sunuyoruz.

Ülkenin her tarafı şantiye gibi; iş makineleri aralıksız çalışıyor. Hatta iş makineleri atıl kalmasın diye, belediyeler onlara aynı işi birden fazla yaptırtmak suretiyle yıllık büyüme rekorunun da kırılmasına katkıda bulunuyorlar. Ayrıca mükerrer yapılan işler, işsizlik sorununun da çözümüne katkıda bulunuyor.  

Başta büyük şehirlerimiz olmak üzere, tarımdan arta kalan boş arazilere diktiğimiz rengarenk lalelerin sadece İstanbul’daki tutarını bile telaffuz etmek olsa olsa gevezelik olur. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2011 yılında Şehrin dört bir yanına  20 milyon adet lale  dikildiğini açıkladığında çok sevinmiştik.  Böylece estetik güzellik kazanan şehirlerimizde lalelere baktıkça zaten yok denecek kadar az olan sıkıntı ve sorunlarımızın geri kalan kısmını da bir anda unutuveriyoruz. Renk renk açan lalelerin göbeğinde, mutlu ve huzur dolu bir yaşamın sevincini en derin duygularla yaşıyoruz.

İşte, süt kardeşinin söyledikleri karşısında duygulanan ve ağlamaya başlayan Kanuni, bugün yaşasa ve Osmanlı Devleti’nden geriye kalan az, sade ama şirin ve küçücük bu Anadolu topraklarında yaşanan güzellikleri görebilseydi, duygularına hakim olamayacak ve akıtacağı sevinç göz yaşları İstanbul’a dikilen tüm laleleri sulamaya yetecek ve hatta artacaktı…!

Sağlıklı ve Mutlu Yarınlar Dileğimle…

(*) Mektubun bugün Topkapı’da sergilendiği bilinmektedir.

 
Toplam blog
: 136
: 2817
Kayıt tarihi
: 20.03.11
 
 

Duyarlı olduğum konularda; düşündüklerimi, bildiklerimi ve birikimlerimi paylaşmak üzere burada b..