- Kategori
- Deneme
Bir zaman yolculuğu
Soldan itibaren Fatma Aras, Burhan Günel, Ahmet Telli, Mine Ömer, Oğuz Tümbaş
MELTEM’LE GEÇMİŞE YOLCULUK YA DA AHMET TELLİ’NİN “DÜZEY YASASI” ŞİİRİ
Yıllar sonra insanın sevdiği, saygı duyduğu, önemsediği dostları, arkadaşları, tanışlarıyla karşılaşması bir başka oluyor. Onun için etkinlikler, izlenceler, rastlantısal buluşmalar, bana hep ilgi çekici geliyor. Şiir ya da öykü günleri, paneller, ödül törenleri, açık oturumlar biraz bizi buluşturan, özlem gidermemize aracı olan buluşmalar değil mi?
Kuşkusuz yaşlarla birlikte görüntü de değişiyor. Buna karşın özlemler de artıyor giderek. Bir yazarın, şairin, sanatçının çok eski yıllarda yayımlanan ilk ürünleri ola ki bir şekilde kaybolmuşsa, onu yıllar sonra bir dostunuz bulup getirmişse size, ne büyük coşkular yaşıyor insan. Benim de yıllar önce dergilerde yayınlanmış, ancak çoğunu bulamadığım, yitirdiğim şiirlerim, yazılarım oldu. Ne yazık ki ilk şiirimin çıktığı Sanat Dünyası, Çele’de yayımlanan birkaç şiirim yok bugün. Sevdiği, değer verdiği şeyleri yitirince nasıl özlüyor insan, nasıl arıyor. Hâlâ Su, Defne, Ilgaz, Çele, Meltem dergileri benim en değerli hazinelerim gibi önemli yerini korur kitaplığımda.
İzmir Kitap Fuarı’nın on üçüncü kez kapılarını açtığı Nisan ayında baharı, umudu, kitap kokusunu, dostlukları bir kez daha yaşadım. Ankara’dan Burhan Günel, Esra Odman, Aydın Şimşek, İstanbul’dan Hasan Hüseyin Yalvaç, Aydın’dan Ahmet Zeki Muslu, Tahsin Şimşek, Zehra Ünüvar, Datça’dan Suna Güler, İsa İnan, Ümit Yaşar Işıkhan dostları da görmüş oldum. Yeni kitaplar ulaştı elime, İlya Yayınları ve Alaz standında imza günlerine katıldım.
Kırmızı ciltli ömrü 15 ay süren MELTEM dergisini götürdüm Alaz’ın
bulunduğu yere. Ne de olsa benim gençliğimin, emeğimin, uğraşımın, heyecanımın, umudumun dergisiydi Meltem. O günleri bir kez daha yaşama fırsatı buldum. Fuar süresince birkaç kez Ahmet Telli de takıldı gözlerime. Birisinde Alaz Standının yakınından geçerken, seslendim, buyur ettim standa. Meltem’in Ocak 1969’da yayımlanan sayısında yer alan şiirini gösterdim ona. Şaşırdı, sevindi. 40 yıl sonra böyle bir durumla karşılaşmak onu da mutlu etmişti sanırım. Yanımızda Burhan Günel’de bulunuyordu. Ona da aktardı, şaşkınlığını. Veysel Çolak da o sırada yakınımızda bitiverdi. Onunla da sevincini paylaştı. Benden fotokopisini istedi o şiirin. Ahmet Tell’nin DÜZEY YASASI adlı şiirini burada da paylaşalım mı; ne dersiniz?
Bu koşul böyledir beş bin yıldır
Bunu sen iyi bilirsin-yaşadığın için
Ne ki…Gözlerin uyumsuz çaplarda
Hadi gittin diyelim
Bitiremezsin ki boşluğu
Yönsüz gerilimleri gözlerinde eskir yılların
Avuçlarımızın kiri iri harflerde kalır
Hep aynı yuvarlak çizgide koşarız dolu-dizgin
Oysa keskin tren yolları mutsuzluğa uzanır
Bilmeyiz ki;
Bilemeyiz ki dairelerde bitmez bu koşu
Hadi unuttun diyelim
Boşluğun ötesini duyuyor musun
Kırabiliyor musun ipleri
Hadi yine geldin
Bulabiliyor musun eski çağrıları…”
Gene kitaplığımda özel yerini koruyan bir antoloji var. Ahmet Telli’nin de yer aldığı 1966 Genç Şairler Antolojisi. Nuri Kırcıoğlu ve İdris Dinçer’in hazırladığı antolojiye ben de katılmıştım. Telli’nin de iki şiir vardı. Onun da fotokopilerini verdim Telli’ye. Yıllar sonra artık olgun yaşlarını süren iki şairin buluşması, sevinci paylaşması, az şey mi? İşte edebiyatın, sanatın, özelde şiirin güzelliği, özelliği, sevecenliği, değeri, önemi, anlamı…