Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '14

 
Kategori
Dilbilim
 

Bir zamanlar, bir Türk, ailesine "Türkçe"; Allah'ına "Arapça" ; sevgilisine "Farsça" seslenirdi.....

Bir zamanlar, bir Türk, ailesine "Türkçe"; Allah'ına "Arapça" ; sevgilisine "Farsça" seslenirdi.....
 

Bz byl chtç çk gzl anlşyrz; Osmlcy grk yk = Biz böyle Chat'çe çok güzel anlaşıyoruz; Osmanlıcaya gerek yok


ÖZGÜN TÜRKÇE'DEN "OSMANLICA'YA ya da "KARMA" OSMANLICA'DAN, "KARMAKARIŞIK" GÜNÜMÜZ TÜRKÇE'SİNE uzanan bir DİL SERÜVENİ...

Başlarken...

Yeryüzünde konuşulan bütün diller, hangi kökenden gelirlerse gelsinler başlangıçtaki saflıklarını koruyamazlar. Toplumlararası ilişkiler ya da isteyerek ya da zorla meydana gelen kültür değişmeleri, dilin de tamamen olmasa bile, belli oranlarda değişikliğine yol açmaktadır.

x     x      x

TÜRKLER, ÖZ DİLLERİNİ KORUMAYA ÇALIŞIYORLAR...

Türk dili de, tarihi süreçte, birtakım değişiklikler geçirdiğinde başlangıçtaki saflığını ya da özgünlüğünü koruyamamıştır.

Türkler, tarihleri boyunca karşılaştıkları her kültür çevresinde öz dillerinin bağımsızlığına büyük önem vermişlerdir. İçine girdikleri yeni kültürlerin baskıları karşısında bile, onların sözcüklerini aynen alarak kolaya sapmamışlardır. Pek az sayıdaki alıntı sözcüklerin dışında, yabancı sözcük ve terimleri kendi dillerinden karşılamaya çalışmışlardır. Türkçe'de bulamadıkları karşılıklar için de, Türkçe köklerden Türkçe eklerle yeni sözcükler türetmişlerdir.(1)

Fakat, Türklerin, öz dillerini korumakta gösterdikleri kararlılık uzun sürmemiştir. zamanla, özellikle aydınlar arasında yayılan Arapça ve farsça modası giderek bir baskıya dönüşmüş ve Türkçe öz kimliğini yitirerek bir başkalaşıma uğramıştır.

Arapça'nın, "ibadet ve bilim dili" , Farsça'nın, "sanat ve edebiyat dili" olarak yeğlenmesi sonucunda, Türkler için, "Türk, ailesine Türkçe; Allah'ına Arapça; sevgilisine Farsça seslenir" (2)nitelemesi yapılmıştır.

Daha sonra, giderek artan Arap ve Fars dilinin etkinliği ile Türkçe ikinci plana itilmiş ve Türkçe, "ayağı çarıklı kaba Türklerin" konuştuğu bir dil olarak aşağılanmıştır. Aydınların yeğledikleri ve devlet kuruluşlarında kullandıkları Osmanlıca(Arapça, Farsça ve Türkçe karışımı karma bir dil) ile halkın konuştuğu dil Türkçe arasındaki farklılık giderek artmıştır.(3)

OSMANLICA'YA TEPKİ BAŞLIYOR...

Osmanlıca'ya  ilk tepki, Tanzimat dönemi yazarlarından gazeteci ve yayıncı olan Ahmet Mithat Efendi tarafından, 1871 yılında yayına soktuğu Dağarcık Dergisi'nde yazdığı yazılarla başlatılmıştır. Ali Suavi, Ziya Paşa, Süleyman Paşa gibi Tanzimat döneminin önde gelen yazarları, hatta, eserlerinde  bazen oldukça  süslü bir üslup(biçim) kullanan  Namık Kemal'in, halk tarafından anlaşılamayan Osmanlıca'nın sadeleştirilmesi için başlattıkları girişimlerle devam etmiştir(4). Türkçe'nin ayrı bir mantığı ve yapısı olduğunu ilk farkına varan Birinci Meşrutiyet dönemi yazarlarından Şemsettin Sami olmuştur(5).

  Ancak bu girişimler, daha sonraki dönemde Servet-i Fünun Dergisi çevresinde toplanan Fecr-i Ati'cilerin öncekilerden daha ağdalı bir Osmanlıca'ya heves etmeleri üzerine sonuçsuz kalmıştır.

OSMANLICA'YA BATI  ETKİNLİĞİ...

Osmanlıca'yı  sadeleştirme çalışmaları sürdürülürken, Batı ile başlayan ilişkiler nedeniyle İtalyanca, Fransızca, Almanca ve İngilizce teknik terim ve sözcüklerin Türk dilinin fonetiğine uydurularak yazı ve konuşma diline girmesi de, Osmanlıca'yı daha  karmaşık hale getirmiştir.

Kendilerini aydın sanan seçkin ve kibar sanan kimi kişiler, bu sözcüklerin kullanılmasını bir moda haline getirmişlerdir -- benzerlerini günümüzde de çokça görülmektedir. Bu durum, toplumun üst ve alt tabakaları arasındaki aralığın daha da açılmasına neden olmuştur. 

CUMHURİYET DÖNEMİ'NDE, SADELEŞTİRME VE  ÖZGÜN TÜRÇE'YE DÖNÜŞ ÇALIŞMALARI...

Cumhuriyet Dönemi'ne kadar, çoğunlukla "sadeleştirme" yolunda yapılan çalışmalar tek başına yeterli olmamıştır. Çünkü, pek çok eski Türkçe sözcük, tarihi süreç içinde unutulmuştu. Yabancı sözcükler dilden atılınca çok az sayıda kalan Türkçe sözcük ile "özgün" bir Türkçe'ye  varmak mümkün değildi...Bunun için "sadeleştirme" ötesinde başka yollara yönelmek, dilin özüne yabancı olmayan kaynaklara başvurmak gerekiyordu.

Yazı değişimi, çözüme giden yolda atılmış önemli bir adım olarak görülmüştü. Çünkü, bu değişim ile kabul edilen yeni alfabede, Arapça ve Farsça sözcüklerin yazımı için uygun harflerin bulunmaması, bu dillere ait sözcükleri en azından yazı dilindeki işlevini ortadan kaldırmıştı. Ama, aynı değişimi, batı dillerinden alınan sözcüklerin de, yazı diline yerleşmesine yol açtı.

Cumhuriyet yöneticileri, yazı değişiminden sonra, "dilde özleşme" hareketini de, kuşkusuz, bir "uygarlık değiştirme aracı olarak kullanmak istemişlerdir".

Bunun için de, "hedef batılılaşma olunca", yabancı sözcüklerden arınma işleminde, Arapça ve Farsça sözcüklerinin değiştirilmesinde gösterilen titizliğin, Avrupa kaynaklı sözcüklerin değiştirilmesinde gösterilmediği söylenebilmiştir.

SONUÇ :

Osmanlıca, Arapça, Farsça ve Türkçe, son zamanlarda Batı dillerinden alıntılarla "Karma" bir dildi...Günümüz Türkçesi de, tarihi süreçte -- Osmanlı Dönemi'nde ve Cumhuriyet Dönemi'nde -- yapılan bütün çalışmalara rağmen, öz yapısına ulaşamadığı gibi, giderek "daha karmaşık", hatta  "karmakarışık" bir hale gelmiştir. Bu gidişle, katışıksız Türkçe, yalnızca "çarşıda, pazarda, sokakta..." konuşulan bir dil haline gelecektir. Bana göre ,aslında da gelmiştir bile...

Öyleyse ne yapalım? Osmanlıca'ya mı dönelim?

Bu sorular için yanıtım: Koca bir "HAYIR"...

Ya ne yapalım?

Televizyon ve cep telefonlarının yaygınlaşıp "chat" yazı ve konuşma dilinin olmadığı yılların Türkçesi'ne dönelim yeter...

Osmanlıca--daha doğrusu "Osmanlı Türkçesi"-- için önerim ise, yabancı dil kursları gibi "Osmanlıca" dil kursu açılsın; isteyen gitsin, istemeyen gitmesin...Ama, üniversitelerin "yülsek lisans" ve "doktora" programında kesinlikle öğretilsin.

grşz,  knzib,  by...(Görüşürüz, kendinize ıyi bakın, hoşça kalın)

 

cdenizkent

 

 --------------------  :

(1) Fahir İz, "Atatürk ve Türk Dili", Türk Dil Dergisi, Cilt LIII, sayı 425(Mayıs 1987), ss.273-284

(2) Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi, İstanbul: 1990, ss.50,51

(3) A.g.y., ss. 54,57,59

(4) Zeynep Korkmaz, "Dil İnkılabının Sadeleştirme ve Türkçeleşme İçindeki Yeri", Türk Dili Dergisi, Sayı 401, Mayıs 1985, ss.398-390

(5) Cahit Tanyol, Atatürk ve Halkçılık, Ankara:1981, s122

 

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..