Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ocak '14

 
Kategori
Sinema
 

Bir Zonguldak filmi: Kelebeğin Rüyası

Bir Zonguldak filmi: Kelebeğin Rüyası
 

Yılmaz Erdoğan'ın son filmi "Kelebeğin Rüyası"nı, en sonunda izleme şansını elde ettim. Ne zamandır izlemek istiyordum filmi. Zira filmin içinden bizim Zonguldak geçiyordu.
 
Yılmaz Erdoğan, bence "Türk Sinema Sanatına" bu filmiyle çok büyük katkı vermiş oldu. Gerçek bir sanatçı olduğunu bence kanıtladı. Çünkü filmde karakterler, sahneler, mekanlar, şiir gibi bir sanat ve Türkçe adeta şaha kalkmış.
 
Filmin konusu şöyle;
 
"Başrollerdeki iki şair Rüştü Onur ve Muzaffer Tayyip Uslu, nefes alan, yaşayan birer karakter. 
Filmin gerçek iki hayat hikâyesinden yola çıkan öyküsü, 1940'lı yılların Türkiye'sinde yeniden 
kurulan Zonguldak kentini kendisine arka plan olarak alıyor. Çıkartılan ‘mükellef yasası' ile köylülerin maden ocağında çalışmasının zorunlu tutulduğu bu dönemde, biri telgraf şirketinde diğeri madenin idaresinde görevli iki gencin en büyük tutkusu edebiyat ve şiirdir. Göz nuru şiirlerinin, dönemin en önemli edebiyat dergisi Varlık'ta basılması ikilinin en büyük hayalidir ve edebiyat konusundaki en büyük destekçileri de hocamız diye hitap ettikleri Behçet Necatigil'dir. O yıllarda Zonguldak'ta öğretmenlik yapan Necatigil, iyi-kötü nüfuz sahibi bir isim olmakla birlikte, bir edebiyat öğretmeni olarak kendisini de ancak geçindirmektedir. Muzaffer ve Rüştü'nün şiirlerle örülü dünyası belediye başkanının kızı Suzan'ın Zonguldak'a geri gelmesiyle hareketlenecektir.  Suzan ikisinin de bir anlamda ilham perisi olur, hassas hayatlarını ve dizelerini renklendirir.  Fakat ‘şiire bahane olan' hayatları verem belasının tehdidi altındadır."
 
 
Mert Fırat, Kıvanç Tatlıtuğ, Belçim Bilgin ve Farah Zeynep Abdullah rolünün hakkını vererek oynamışlar. Belçim Bilgin, film eleştirmenleri tarafından eleştiriliyor genç bir kızı nasıl oynar diye ama bence gayet güzel oynamış rolünü. Çok fazla sorun göremedim.  Bu arada, Belçim Bilgin'e dikkat edin diyorum. Bu kadın Türkiye'nin ileride sinemada divası olacaktır. Çok sağlam adımlarla ilerliyor. 2011'de Aşk Tesadüfleri Sever'de, 2012'de Kurtuluş Son Durak'ta çok güzel oyunculuk sergilemişti. Kelebeğin Rüyası'nda da bence harika oynamış.
 
Film'de benim dikkatimi çeken özellikle "sahneler" oldu.
 
"Mükellef Yasası" anlatılmak istenirken suçlu gibi çalıştırılmak üzere Zonguldak'a getirilen, el ve ayakları zincirlenmiş köylülerin ana caddeden geçişi, bende biraz şok etkisi yarattı. Eskiden gerçekten böylemiymiş diye düşündürttü. Oysaki Zonguldak'ta bizim çocukluğumuzun geçtiği zamanlarda çalışana, işçiye, emekçiye verilen değerlerle bu görüntüler çelişiyordu. Belki de bu görüntülerin, bu acıların üzerine Zonguldak'taki işçilerin yaşam ve çalışma koşulları zamanla insanca bir düzeye geldi. Bilemiyoruz tabi ama sahne vurucu ve etkileyici idi.
 
Eski Zonguldak'ın halini sergilerdeki eski resimlerinden biliyorum. Bu nedenle filmde bu kısımda çok zorlanıldığı aşikar ama bir o kadar da başarılı olunmuş. Sanırım bilgisayar teknolojisinden de yararlanıldı. Yoksa 1940'lı yıllara ait bir dönem filmini bu kadar başarılı çekebilmek kolay bir iş değil. O döneme ait mimari eserleri bulmak, mekanları bulmak ve çekim yapmak başlı başına çok zor bir iş. Hele hele bizim ülkemizde hoyratça harcanan mimari ve mekansal düşmanlıklarla bu işi kotarmak hiç de kolay değil.
 
Tam sırası gelmişken burada doğal kültürel mirasın korunmasının önemine de değinmek isterim.
 
Tarihsel, kültürel, doğal, kentsel değerlerin yani "doğal kültürel mirasın" korunması toplumlar için çok önemlidir. Sürekli değişen bir dünya içinde yaşıyoruz.  Değişen bu dünya içinde kent kimliğini, kentsel değerleri zenginleştirmek korumak gerekiyor.
 
İnsanların, toplumların mekansal, kültürel, sanatsal/sosyal anlamda kent kimlikleri ile bir bellek oluşturması ve bu belleği kendi gelişimleri için kullanması herşeyden önce o toplumlar için fayda sağlayacaktır. Bunun için her yerde "Şehir Müzeleri" oluşturulmalıdır. Yörelerden geçmişte her türlü kullanılan eşyalar toplanmalıdır. Bunlar yıllara göre tasnif edilmeli ve sergilenmelidir.
 
Tarihsel mekanlar da korunmalı ve sosyal işletmeler ile sürekli canlı tutulmalıdır. Bu o yöreler için beraberinde istihdam artışlarını da getirecektir. Kentsel  değerleri korumak sağlıklı gelişim için ön koşuldur. Geçmişin tüm birikimlerinden güç alan toplumlar daha barışcıl, daha sağlıklı gelişirler. Bu toplumlara katma değer sağlar. Kentsel kültürel değerlerdeki zenginlikler, gelecekte de yeni kuşaklara  esin kaynağı olur. Kentsel çevre değerlerinin korunması toplum olma, bir arada yaşama bilincine de katkı koyar. Toplumsal barışa katkı sunar. Bireyleri yapıcı olarak geliştirir. Kentsel değerler zenginliğin korunması, yaşatılması, gelecek  kuşaklara aktarılmasında artı değerler yaratır. Farklı sosyal katmanları birbirlerine yakınlaştırır. Kültüre duyarlı bir toplum gelişmeye ivme katar. Bu ivme, kurumsal düzeyde, bakanlık, valilik ve  yerel yönetimler eliyle daha kalıcı eserler bırakır tarihe. Kentlerin bu nedenle  "Şehir Müzelerine" değer vermeleri, müzelerini daha da zenginleştirmeleri herşeyden önce  o kent için yeni başka değerler yaratmak demektir. Kültür Bakanlığının öncülüğünde bence "MaksiaTürk" gibi mimarlık ürünlerinin sunulacağı, önceden detaylı bir şekilde tasarlanmış, çalışılmış, yaşayan, dönemsel, büyük mekanların yaratılması önemlidir. Umarım ileride böyle mekanlar, köyler, kasabalar, şehirler düşünülür ve yapılır.
 
İnanıyorum ki kent bilinci ile, yurttaşlık bilinci ve toplumsal aydınlanmanın çoğalması ülkede ilerleme dinamiğini geliştirerek toplumumuza çok büyük katkılar yapacaktır.
 
"Kelebeğin Rüyası" filminde Zonguldak'ın canlı, yeşil doğası da çok iyi yansıtılmış filme. Herkes Zonguldak'ı belki kömürden dolayı kara, isli, kirli bir kent olarak bilir ama Zonguldak denizinin mavisi, ormanlarının yeşili ve insanının sıcak kanlılığı ile de çok müstesna bir şehirdir.
 
Filmde, Zonguldak'ın sosyal dokusuna da yer verilmiş (1940'lı yıllarda tenis kortları, dans salonları,
tiyatro salonları vbg.).  Gerçekten Zonguldak kömür işletmesi ile gelişmiş, ülke ekonomisine büyük katkılar vermiş, uzunca bir süre var olmuş ve içinde Karabük ve Bartın gibi iki büyük şehir çıkarmış bir kenttir. Türkiye'de "kurumsal kültürü" en fazla gelişmiş kenttir. Zonguldak'taki eski adıyla EKİ (Ereğli Kömürleri İşletmesi), yeni adıyla Türkiye Taşkömürü Kurumu, TTK zamanında çalışanına çok büyük değerler vermiştir. Çalışanları için (işçi statüsünde olsalar bile) sürekli sıcak suyu ve ısıtması olan, cüzzi ücretlerle barınılan lojmanlar, tüm gıda ve temizlik ihtiyaçları için EKONOMA'lar, SİNEMA'lar, PLAJ ve DİNLENME tesisileri, ücretsiz otobüsler vbg. imkanlar sunmuştur.
 
Zonguldak, 1990'lara kadar yeni genç Türkiye Cumhuriyeti'nin sağlıklı gelişen bir kentiydi . Ancak daha sonra piyasacı mantıkla tamamen yapısı değiştirildi, dönüştürüldü. Zaten Maden İşçilerinin
1990'lardaki Büyük Ankara Yürüyüşü de buna karşı büyük bir isyandı.
 
Sonuçta Kelebeğin Rüyası bence çok başarılı, Türk sinemasında yol açan, çok güzel ve önemli bir film olmuş. İnancım odur ki gelecekte Zonguldak'tan böyle başka çok güzel filmler de çıkacaktır.
 
 
 
 
Toplam blog
: 648
: 2341
Kayıt tarihi
: 13.09.11
 
 

1995 ODTU Fizik Lisans, 1998 ODTU Fizik Yüksek Lisans (Biyofizik)  mezunuyum. Özel sektörde kalit..