Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '13

 
Kategori
Anılar
 

Bir zor Aşk...

Bir zor Aşk...
 

Kabin, bir kabin memurunun misafir odasıdır...


Havacılığı 8 yıl yapmış olsam da, gönlümdeki yeri, bende bıraktığı hatıraları, sevinçleri ve hüzünleri her zaman farklıdır, özeldir. Havacılık benim için o unutmadığım, her haliyle herşeyi ile özel, her yiğidin gönlünde yatan o arslandır.… Ne onsuz ne onunla yapamadığınız…Ayrılsanız, uzağında da olsanız hep kafanızda bir yerlerde olan… Gittiğiniz yerlerde ondan bir parça bulduğunuz, zor ama vazgeçilmez sevgilidir… Başka yaşamlarda kendinize şans vermek ister, karşınıza çıkan bir dolu sevgili adayını onunla karşılaştırır ama o eşsiz yarinizdekileri asla diğerlerinde bulamazsınız. Böyle bir tutkuyla bağlanmışsınızdır artık… Diliniz hayır derken, gönlünüz her zaman  açık tutar ona kapıları. Kırışıklıklarınızın hangi devresinde gelse yeri hazırdır. Hayali, hayatınızın her sürecinde karşınıza dikilir. Her defasında o size geri dönsün istersiniz, siz ona bir daha şans vermemek üzere ne kadar yeminleriniz de  olsa bahaneleriniz hazırdır aslında affetmek için … Artık görmeseniz de aramadığı için, bilmeseniz de nerede ne yapıyor diye kalbinizin misafir odası ona ayrılmıştır. Pek giren çıkan olsun istemezsiniz o odaya. Diğer misafirleri oturma odasında, gerekirse holde karşılarsınız ayaküstü. O odaya girebilecek birkaç değerli misafirinizi de zaten onun koltuğuna oturtmazsınız hiçbir zaman.

Onunla geçen zahmetli, hüzünlü anları hatırladığınızda  da iyileşen, kabuğu düşmek üzere  olan bir yaranın tatlı tatlı kaşınmasının bıraktığı  hazzı duyarsınız içiniz burkularak…

İçiniz kıyılır uyumak zorunda olup da uyuyamadığınız gece uçuşlarını düşündüğünüzde… Birkaç saatlik uykuyla, gece ile sabah arası herkesin en derin uykusunda olduğu saatlerde, sizin sahne almaya hazırlanan bir sanatçı gibi giyinip, süslenip, makyajınızı, saçınızı en kötü bir kuaför hüneriyle yapmanız gerekmektedir. Ya da bir uçuş sonrası yorgunluktan yanan ayaklarınızı ağrıdan koyacak yer bulamazken eve veya kaldığınız otel odasına girdiğinizde, duş alıp uykunun kollarına sarılmak isterken, yorgunluktan ne duşa girebilir ne de uykuya geçebilirsiniz…Tv'yi açar, kitabınızı karıştırır, bir kenara atar, makyajınızı temizler, neyi ne için yaptığınızı bilmeden çoğu kez aptalca işlerle uğraşırsınız. Oysa tek isteğiniz uyumaktır, yatağa girersiniz yorgunluktan etleriniz atar. Et nasıl atar kaç kişi bilebilir? Gözleriniz kapanır ama bedeniniz karşı koyar, uykunun o huzurlu kapısından giremeyecek kadar bitkinsinizdir.

Herkesin tatil, bayram, seyran, haftasonu özel programlar yaptığı zamanlarda siz geçerli bir bahaneniz yoksa  izinli olmanız söz konusu değildir. Gideceğiniz yol hiç gitmediğiniz ya da defalarca gittiğiniz uzak, yakın diyarlar olabilir. Ne kadar uzak da olsa sizi kollarını, kanatlarını açmış yakışıklı ve tam saatinde verdiğiniz randevuya sadık bir sevgili gibi bekler o varlık.

Uçmaya başladığınızda ilk önceleri korku arkadaşınızdır. Daha sonra ise en son düşündüğünüz şey korku olur. Çünkü uçaklar en sadık aşıklardır. Milyonda bir sevdiklerini yarı yolda bırakırlar. Uçuculara gelince kelebek kadar kısa olur ömürleri genelde. Bu yüzden siz uçmak istersiniz ancak çeşitli sebepler(sağlık, yaş, özel sebepler v.b…) sizi meslek dışında bırakır. Uçaklar en güvenli taşıma aracıdır. Bu sektörün içinde yer almış biri olarak her sabah tüm kontrollerini yaparak işinize gitmek üzere bindiğiniz otomobilinizden binlerce kez daha güvenlidir.

 

Halen ne zaman, nerde bir uçak geçse  içim titrer, yüreğim çarpar, sevgiyle bakar ve kendimi içinde hissederim dualarımla el sallayarak... Unutmayın, uçaklar en sadık aşıklardır. Milyonda bir sevdiklerini yarı yolda bırakırlar… Bu zorlu sektörde çalışan tüm yer ve uçuş personeline selam olsun...

 
Toplam blog
: 8
: 318
Kayıt tarihi
: 03.03.12
 
 

Düşün, üret, paylaş... Küçük bir sahil kasabasında büyümüş, farklı ülkelerde, mesleklerde, ortaml..