Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '09

 
Kategori
Güncel
 

Bırakın Atatürk’ün yakasını

Bırakın Atatürk’ün yakasını
 

Atatürk


Ölümünün üstünden onlarca yıl geçmesine karşın bazıları hala Atatürk’ ün yakasından ellerini çekmediler.

Onlara göre Atatürk,

“Tüccar, Milletin emeği ve üretimini kıymetlendirmek için, eline ve zekâsına emniyet edilen ve bu emniyete liyakat göstermesi gereken adamdır.”(1) Dedi diye kapitalist.

“İktisat siyasetimizin önemli gayelerinden biri de umumi menfaatleri doğrudan doğruya alakadar edecek iktisadi teşebbüsleri ve müessesleri mali ve teknik kudretimizin müsaadesi nispetinde devletleştirmektir...”(2) Dedi diye devletçi,

...O halde söyleyiniz efendiler! Halkçılık toplum düzenini emeğine, hukukuna dayandırmak isteyen bir sosyal doktrindir.” Dedi diye sosyalist, olarak nitelemek ve listeyi(3) sonsuza kadar uzatmak mümkündür. Peki, Atatürk neden toplumun her katmanınca kendi yanlarında diye bize anlatılmaya çalışılıyor Asım Aslan, kitabında şöyle yanıtlıyor: “Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşını kazanmak, düşmanları, emperyalizmi yurdumuzdan kovmak ve Türkiye’ nin tam bağımsızlığını sağlamak için her şeyden önce toplayıcı, birleştirici bir önder olmak ve türlü olanaktan, fırsattan yararlanmak zorundaydı.” (4) Yine aynı kaynakta Sayın Asım Aslan şöyle yazıyor:”Milli Mücadele devrinde Türk toplumu 4 sosyal gruba ayrılır: 1-Ağalar ve eşraf, 2- Şeyhler, din adamları, 3- Aydınlar, 4- Halk ( Büyük çoğunluğu köylü olmak üzere, şehirlerde ve kasabalarda esnaf, zanaatkâr.” İşte geniş kesimlerce sahiplenmenin yukarıdaki şartlar altında Atatürk’ ün yaptığı bütün kesimleri de kapsayan konuşmalardan kaynaklanmaktadır. Herkesin kendine bir pay çıkarması güzel fakat önemli olan samimiyet ve Atatürk’ ü iyi anlamak değil midir?

Şimdi şu soru akıllara gelebilir, cumhuriyetin ilk yıllarından yakın tarihimize kadar Atatürk yandaşı olmak için yarışanlar neden şimdi her vesile ile Atatürk düşmanlığı yapmaya başladılar.

Her alanda Atatürk’ e çamur at izi kalsın politikası şimdi ortaya çıkan bir olgu değil, onunda kökeni cumhuriyetin kuruluş yıllarına dayanır.

Şimdi en son dayanakları Atatürk’ ün Deist olduğu yönündeki söylentiler. Deist bilindiği gibi, Tanrı’ya inanan ama dinlere inanmayan manasına geliyor. Deistler genelde doğaüstü olayları (kehanet veyahutta mucizeler), yaradanın dinlerle olan bağını, kutsal metinleri ve ortaya çıkmış tüm dinleri reddederler. Bunun yerine; deistler doğru dini inanışların insan mantığında ve doğal Dünyanın kanunlarında görmeyi tercih ederler. Bu doğrultuda da; varolan tek bir Tanrının ya da üstün varlığı kabul ederler.

Bu suçlamanın nedenini tahmin etmek güç olmasa gerek, Hilafetin kaldırılması, Saltanata son verilmesi, Tekke ve Zaviyelerin kapatılması, Latin harflerine geçiş kısaca cumhuriyetimizin ve Atatürkçülüğün olmazsa olmaz temel nitelikleri bu son suçlamaya dayanak olsa gerek. Benim şahsi kanım Atatürk değil, deist hangi dinden ve etnik kökenden olursa olsun. Babasının adı ne, doğum tarihi hangi yıl, doğduğu ev nerede bizi hiç ilgilendirmemeli. Tek yapmamız gereken (5)Oktay Akbal’ ın bir yazısının başında dediği gibi” Geride değil ilerde o...” İleri bakıp ona yetişip takip etmek olmalı.

Allah bizi sahte inanmışların şerrine uğramaktan korusun.

(1)-İstanbul Ticaret Gazetesi, Sayı 1071, 7.9.1979

(2) –Fethi Naci, 100 Soruda Atatürk’ ün Temel Görüşleri.

(3)- Asım Aslan, Sömürülen Atatürk ve Atatürkçülük

(4)-A.g.e sayfa 30

(5)-Oktay Akbal, Atatürk Yaşadımı, Varlık Yayınları

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..