Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Temmuz '13

 
Kategori
Üniversiteler
 

Bırakın Çocuğunuz mutlu olacağı Mesleği yapsın.

Bırakın Çocuğunuz mutlu olacağı Mesleği yapsın.
 

Genç kız 17 yaşında idi Ülkesinin büyük şehirlerinden birinde yaşıyorlardı. O yıl şehrinin en büyük üç lisesinden birinin fen bölümünü çok iyi bir derece ile bitirmişti. Şimdi sıra Üniversite ve meslek seçimine gelmişti. O yıllarda ülkesinde Üniversitelerin her bölümü ayrı ayrı sınav yapıyordu. Ailesi, özellikle babası o günlerin en moda mesleği olan bir bölümü seçmesini istiyorlardı. Nasılsa liseden fen kolundan mezun olmuştu ve  ilerde çok para getirceği düşünülen ve bir kadın için oldukça rahat sayılabilecek mesleğin eğitimini veren o bölüme girmesi imkansız değildi. Oysa ki genç kızın yüreğinde başka bir mesleğin hayali vardı. Evet lisede fen bölümünde eğitim almıştı ve en yüksek notu daima matematik ve fen derslerinde  idi. Ayrıca kafası da matematiğe çok iyi çalışıyordu. Ama lise yıllarının son iki senesinde Edebiyat öğretmeninin etkisi ile edebiyata merak sarmıştı. Zaten okumayı, kitapları çok severdi. Daha ortaokul yaşlarında okuduğu lisenin kitapevlerine yakınlığını fırsat bilip bütün harçlığını kitaplara yatırırdı. Hatta bütün çocuklara ebeveynleri, okusana evladım diye baskı yaptıkları halde, kendi annesi 'Artık okuma, gözlerin bozulacak,'diye kitap ve okuma sevgisini frenlemeye çalışıyordu. İşte genç kızın ilerki yıllarda gönlünde yatan meslek edebiyat ve yazarlıktı. Bu konuda eğitim yapan bölümün sonavına girmek için ailesini zor bela razı etti.

Ebeveynleri nasılsa fen mezunu, edebiyat bölümünü kazanamaz diye razı olmuşlardı. Genç kız sınavlara girdi ve sonuçları beklemeye başladı. Sonuçlar açıklanınca, edebiyat bölümünü en üst sıralardan kazandığını öğrendiğinde mutluluğu sonsuz oldu. Bu arada babasının çok istediği ve bitirince çok itibarlı meslek mensubu olacağı bölümün sonuçlarına bakmadı bile. O bölüme çok başvuran vardı ve nasılsa kazanamamışımdır diye düşündü. Hoş kazanmayı ve o bölümde okumayı zaten istemiyordu.

Koşa koşa edebiya bölümüne kaydını yaptırdı, kitaplarını aldı. Kendini Üniversiteyi bitirmiş ve çok iyi bir edebiyatçı olmuş gibi hayal etmeye başlamıştı. Bu arada babası, o çok itibarli okulun sınav listesinde onun kazandığını görünce evde bir kargaşa yaşandı. O gece evde bir meclis kuruldu. Zorbalıkla değil ama, ikna yoluyla genç kıza itibarlı mesleğin eğitimini yapması söylendi. Genç kız çok sevdiği anne ve babasının isteklerini kıramazdı. Hem o daha 17 yaşında idi, belki annesi ve babası daha iyi düşünürlerdi.

Ertesi günlerde genç kız çok sevdiği Edebiyat Fakültesinden, o çok itibarlı mesleğin eğitimini veren bölüme kaydını aldırdı ve o bölümde eğitime başladı. Karekteri icabı üzerine aldığı her işi en iyi şekilde yapmayı amaç edinmiş olan genç kız bu bölümde de çok başarılı oldu ve çok üstün bir derece ile mezun oldu.

Mezun olduğu zaman kendisini hiç o itibarlı mesleğin mensubu gibi düşünmediğini fark etti. Girdiği işlerde de bu düşüncesi hiç değişmedi.

Aradan yıllar geçti, Genç kız büyüdü, Hanım oldu ama hiç bir zaman o itibarlı mesleğin mensubu olamadı. O Üniversite ona sadece aynı meslekten bir hayat arkadaşı kazandırdı.

Yıllar sonra genç hanım anne  oldu. Çocukları büyürken kendi meslek seçimindeki aksaklıktan ders alarak çocuklarına meslek seçiminde hiç baskı yapmadı. Varsın çocukları ilerde çok para getirmesi düşünülmeyen meslekleri seçsinlerdi. Yeterki mutlu olacakları ve başarılı olacakları mesleklerı yapsınlar diye düşündü. Çocukları da mesleklerini kendileri seçti ve çok başarılı oldular.

Sizlere öykü gibi anlattığım yulkardaki olay ülkemizde 50 yıl önce gerçekleşmiş bir olaydır.

Bu olayı bugünlerde hatırlamamın sebebi her yıl bu tarihlerde Üniversite yerleştirme işlemlerinin çok yoğun olması. Çevremde çocuğu Üniversite yaşında olan bütün ailelerde en önemli konu bu  son günlerde.

Her aile çocuğunun mühendis, doktor, avukat falan gibi bir meslek seçmesini istiyor. Aileleri çok iyi anlıyorum. Herkes çocuğunun Üniversite mezuniyetinden sonra rahat iş bulmasını, ferah ve zengin bir yaşam sürmesini, toplumda itibar sahibi olmasını istiyor. Bu arada çocuğum istemediği bir, işi yaparken mutlu olabilir mi diye düşünen pek yok.

Oysa ki daha once bir yazımda da belirtiğim gibi hangi işi yaparsan yap en iyisini yapacak şekilde kendini yetiştirirsen başarılı ve mutlu olma şansı oluyor kişinin. Varsın çocuğunuz bilgisayar mühendisi olacağına ressam olsun veya tiyatro yapsın. Emin olun geçimini nasılsa temin edecektir. Ülkemizde mühendis fazlasından iş bulamayan çok kişi varken , iyi tiyatrocu olduğu, yeteneği çerçevesinde eğitim alıp, kendini o konuda geliştirdiği için çok iyi gelir elde eden, toplumda itibar kazanan tiyatrocularımız var.

Meslekler insanlara itibar sağlamaz, insanlar bence o mesleğe itibar sağlar.

Bırakın çocuğunuz mutlu ve başarılı olacağı işi yapsın. Kızınız belki siz istediniz diye doktor olacak ama her hastası ile kahrolacak ve sıkıntılı bir yaşam geçirecek. Belki de kızınız stilist veya terzi olmak istiyor. Bırakın kızınız terzilik veye stilistilk eğitimini alsın. Siz onu yapacağı bu meslepin en iyi olması yönünde motive edin ve gideceği yolda yüreklendirin. Kimbilir belki de kızınız ilerde dünyaca tanınmiş bir modacı olabilir.

Neden olmasın? 

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..