Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bıraksam saçlarımı serin akşam rüzgarına...

Bıraksam saçlarımı serin akşam rüzgarına...
 

Şöyle çözsem saçımdaki bağı ve bıraksam şu serin akşam rüzgarına saçlarımı. O yaz günlerine doğru uçuverse saçımdaki bağ. Asılsam ucuna da gidiversem o serin yaz akşamlarına.

Çıksam anneannemin bol çiçekli kapısına, otursam o tahta divana. Anneannem "Git içeriden minder al" dese. Almasam. Öyle tahtanın üzerinde otursam toprak üzerindeki karıncaları sayarak. Kapının önünde Diojen uyuyor olsa. Anneannem bu sefer onu kovmasa. Diojen o serin akşam rüzgarının koynuna bıraksa kendini. Onun rahatlığında kendi rahatlığımı bulsam.

Annem gelse elinde çaylarla. Çayın renginin başka hiç içecekte olmadığını düşünsem. Anneannem titreyen eliyle çayı karıştırsa. Aklımdan onun çayını karıştırmak geçse. "Kendini yaşlı hisseder." diyerek vazgeçsem, içim burkularak.

Akşam ağır ağır çökse. Akdenizin deli sıcağı yerini serin akşama bıraksa usul usul. Uzaktan bir yerden ocakta pişen güvecin kokusu gelse. Neşeli bir sofra hayal etsem. Anne, baba ve çocuklar. Yeşil biber ve domates kokusu dolsa sokağa. "Duyuyor musun?" desem "Neyi?" dese anneannem. Elimi sallasam boşver anlamında. Anneannem aldırmasa. Gülümsese bana. Başına taktığı reyhanın kokusu usul usul kaplasa her yanımı. Onun sevgisi gibi doluverse içime.

Uzun uzun sussak. Sessizliğe dayanamasam "Anneanne, eskilerden anlatsana" desem. "Ne anlatayım kızım" diye karşı çıksa gözleri parlayarak, gülümseyerek anlasam anlatacağını. Gün boyu yalnızlıktan nasıl da bunaldığını düşünsem o küçük ellerini öpsem öpsem. O nedenini anlamadan "Nesini seviyorsun bu yaşlı kadının?" dese gülümseyerek. Ben tatlı yanakları koklaya koklaya öpsem, içime çeksem kokusunu.

Anlatmaya başlasa anneannem. Kırışmış elleri ile yüzündeki saçları geriye itse. Gözlerine, zihninin çok ama çok eskilere kaydığını gösteren bir bakış gelip yerleşse. Sessizce otursam. Onu şimdiki zamana geri getireceğimden ve öykünün büyüsünü kaybedeceğinden korkarak kıpırdamadan öylece...

Uzun bir sessizlikten sonra başlasa usul usul anlatmaya. Dedemden söz etse büyük bir özlemle. O eski güzel günlerden. Delice bir özlem gelip yerleşiverse gözlerine. Yaşlanıp hayatımı geride bırakmaktan korksam gözlerine bakarken. Böyle geçse akşam. Dereden tepeden, uzaktan yakından konuşarak.

Yaz gelse. Yaz akşamları gelse. Anneannem hep o divan üzerinde oturuyor olsa. Ben günün ağırlığını onun dizlerine yatarak atsam. Şimdi bu erken sıcakların etkisinde pencereden tahta divanda oturan anneanneme bakıyorum. 90 yaşında bir çınar gibi oturan anneanneme. Rüzgar beni çağırıyor ve rüzgarda anneannemin sesi: "Yanıma gelsene"

RESİM: Lowell Herrero
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..