Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '11

 
Kategori
Anılar
 

Biraz açar mısın?

Biraz açar mısın?
 

bahtı kötü,güzel kadın 1 bardağını içemezken, kaprisi kendinden büyük kadın keyifle içiyordu çayını


Biraz açar mısın? 

Dün akşam saat 8.15'te, Kartal Dragos sahilinde yürüyüşüme ara verip, 3M Migros'un karşısındaki Palmiye çay bahçesinden içeri girdim. 

5 - 10 adım atmıştım ki, yürürken denizin olduğu tarafta, solumda bir masaya oturmuş 25 - 30 yaşlarında 2 kadın bir adamı çekiştiriyordu. 

Çok bilmiş olan abla! öbürüne: 

- Kızım! Sen bu adama daha ne kadar bakacak, daha ne kadar besleyeceksin? 

Açık tenli, uzun saçlı, güzel yüzlü, dolgun hatları olan fıstık gibi hatunsa; sessizlik ve huşu içinde dinlemekteydi; belki erkek düşmanı, belki de kendisini canından çok seven bu has arkadaşını, canı kadar sevdiği kankasını... 

Önce deniz kenarına bakan, denize karşı masalara şöyle bir göz gezdirdim hızla... Boş masa olduğunu görmeyince bir arka sıradaki masaya oturdum huzursuzca... Ve şansım yaver gidince, hemen önümdeki masadaki orta yaş üzeri 2 kadın oturdukları masayı terketti sallana sallana... Ve ışık hızında kuruldum önümdeki boşalan masaya... Başladım denize kendi halimde huzur içinde bakmaya... Garsona dönüp, antep fıstıklı bir porsiyon dondurmamı ısmarladığımda, huzur içinde, bu şekilde, gönlümce, süresizce, oturabileceğimi sanıyordum bu cennet köşesinde!... 

Derken... 5 dakika ya geçti ya geçmedi... Karşımdaki masaya, önce 4, sonra 5 kişi daha gelen bi gurup çöreklendi! Başladılar kendi aralarında konuşmaya, kaynatmaya... 

Tam gurup kendi iç dinamiğini buluyor; diye düşünürken ben... Oturduğundan beri ensesini gördüğüm, 40 - 45 yaşlarında, kısacık, dalgalı saçlı, üzerinde ince, omuzları pileli, siyah, baharlık mont olan, erkeksi tavırlı, muhtemel ki feminist abla!garsona seslendi. 

- Biraz açar mısın? 

O sırada huşu ve huzur içinde Sertap Erener'in orta şiddette bir sesle çalan şarkısını dinleyen ben,  

- Allah Allah! Ne çabuk da koptu birlikte olduğu insanların sosyal ortamından... diye; saf saf, melül melül geçirirken kendi içimden; siyah kısa saçlı abla bir erkeksi hareket daha yaptı garsona. 

- Elini dairesel bir şekilde çevirirken havada, önüne gelen, gayet de normal gözüken, çayı değiştirmesi için buyuruyordu; kendi halinde, çalışkan mı çalışkan garsona: 

- Biraz açar mısın? 

Herhangi bir şeyi değil, rengini beğenmediği çayını döküp, daha açık bir çayı emretmekteydi; olağanüstü kibirli ve itici erkeksi tavrıyla... 

Ömrüm boyu kibirli, ne oldum kelisi, ortam görgüsüzlerinden nefret ettim ben. 

Allah yanında oturan eşi olduğunu sandığım adama sabırlar versin; bol bol yardım etsin diye geçirdim içimden... 

Bir çayın tonunu bile bu kadar büyütüp, dünya meselesi yapan bir kadın, kimbilr nasıl kan kusturuyordur adamına; onu da insanoğlunun insafına, hayal gücüne bırakın! 

Bir yanda, 25 - 30 yaşlarında bebek yüzlü, fıstık gibi hatun... işsiz ya da çaresiz kalmış erine, kol kanat gerip, koruyup kollarken, onu kankasına dert yanacak kadar çaresiz ve mutsuz hissederken kendini; kaprisleri benim bile canımı sıkan, huzurumu kaçıran kadın, huzur içinde, sağa, sola saçma sapan emirler yağdırmakta... 

Kahrolası adaletin bu mu? Adaleti yerin 7 kat dibine batsıca kavanoz dipli, dibi, bucağı kopasıca dünya! 

Biz, masamızda oturan bir kadına, çay parası ödetmekten bile imtina ederken, erine bakan kadını mutsuzuğa mahkum eden, içeceği çayın, rengini bile bahane edip, kapris üstüne kapris yapanı abad eden kör olası dünya! 

Benim sana söyleyecek sözüm yok. Çünkü senin zerre kadar insafın, izanın, toplu iğne başı kadar bile adaletin yok! 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..