Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '08

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Biraz LONDRA'dan...

Biraz LONDRA'dan...
 

Homelink araciligi ile Ingiltere'de yaptigimiz tatilin 13.gunundeyiz.

Buraya gelmeden once; ilk hafta Windsor ve cevresini, 2. hafta da Londra'yi gezip taniyarak tatilimizin Ingiltere faslını tamamlariz diye planlar yapmistik.
Ama "evdeki hesap carsiya uymadi"...
...
Londra; Windsor'e trenle 50-55 dakika mesafede; dogal olarak oraya gitmemiz ve gelmemiz icin 2,5 saat gerekiyor.Buna bir de gezdigimiz 6-7 saati eklerseniz, günün yaklasik 9-10 saati ayakta geciyor.
Evden cikarken güle oynaya tren istasyonuna gidiyoruz. Aksam uzeri eve dönerken, darmadagin olmus vaziyette ve birbirimizle konusacak halimiz kalmamis bir halde, kendimizi eve zor atiyoruz...
Dolayisiyla her gün degil, bir günlük aralarla Londra'ya gidebiliyoruz  ve tabii ki  kentin, sadece bir kısmını taniyabiliyoruz, gezebiliyoruz...
Oyle buyuk bir kent ki Londra, "gez, gez bitmez" gercekten de...

Biz gittigimiz Avrupa kentlerini yuruyerek tanimaya calisirız genellikle; elimizde haritamiz, cevreyi seyrederek, resimler cekerek, cok yorulunca oturup biryerlerde dinlenerek... O yüzden, şehir icinde tur yaptiran otobuslerle yada teknelerle yapilan geziler bizi cok tatmin etmez.

İşte ilk gün, Waterloo istasyonu'nda inince, alıştığımız üzere turumuzu yürüyerek başlatıyor, London Eye'yi görüp, oradan yayalar icin tasarlanmis bir köprüyü kullanarak Thames'in oteki kiyisina geciyoruz.
Thames ; inanilmaz trafigi olan ilginc bir nehir; bulanik, çamurumsu bir akışkanlıkla ağır ağır Londra'nin ortasindan gecip gidiyor...

Hemen ileride 1858 yılında inşa edilmiş, 106 metrelik kulenin ucunda, meshur Big Ben...
Yanibasinda ise her yilbasinda, buyuk kalabaliklarin saatin 12 yi vurmasini bekledikleri alan ve Westminster Hall-Houses of Parlamenter, karşısında ise tüm görkemiyle Westminster Abbey (Kraliyet üyelerinin mezarlarının bulunduğu ve taç giyme törenlerinin yapıldığı kilise)...
Yine birileri, Parlamento binasi karsisinda, "Irak" konulu bir gosteri yapiyor; zaman zaman haberlerde izledigimiz türden...
Adım başı park, dinlenme alanlari, genis caddeler, buyuk ve gosterisli binalar...Gezen kalabalik turist grupları var ki; Çin, Japonya ve Ispanya'dan gelenlerin yoğunluğu ilgimizi cekiyor...Birbirimizi kaybetmemeye calisarak resimler cekiyoruz, kayitlar yapıyoruz.

Londra'nin nufusu 10 milyon civarinda ve her milletten,her irktan insan yaşıyor burada...

İlk kez geldigimiz yabanci bir kenti gezerken; bir taraftan merak ettigimiz yerleri gormek, tanımak, resimlemek isteriz, diger taraftan sosyal yapiyi anlamaya, gözlemlemeye calisirız dogal olarak...
Yine aynısını yapıyor, bir yandan da mağazalari inceliyoruz ve o albenili büyük vitrinlerden gözümüzü alamiyoruz...
Cok buyuk ve taninmis bir firma olan HarroldMağazaları'nın, ihtisamli alisveris merkezine girmeden duramiyoruz; Fiyatlarin kabarikligina, hele icerideki Arap kadinlarinin alisveris cilginligina bakakaliyoruz...
En ilginci de, disarida siyah carsaflarindan öte sadece koyu sürmeli gözlerini görebildigimiz o Arap kadinlarinin mağaza icindeki cüretkar davranislari, hatta omuzlarindan asagi sıyırdıkları carsaflarindan ortaya dökülen dekolteleri oluyor(!)
Hiç böylelerini görmemişiz ya, bakıyoruz haliyle, e onlar da bize...(Artık nasıl bakıyorsak:))

O gün Ingiliz askerlerinin atcilik merkezindeki nöbet degisimine de tanık oluyoruz ve Horse Guards Parade'nin arkasindaki St.James's Park'inda hos zamanlar geciriyoruz.
O parkta, adeta dogal ortamlarında yaşıyorlarmış gibi görüntü veren sincaplarin, insanlarla olan iletisimine sasirıp kalıyoruz...

Turumuzun sonuna dogru, kendimizi taninmis tiyatro salonlarinin, gosteri merkezlerinin oldugu caddede ve daha sonra meshur Trafalgar Meydaninda buluyoruz.
Kapandığı için National Galeri'yi  gezmeyi başka bir güne erteliyoruz. Oradaki kafelerden birinde oturup, birseyler iciyoruz, birer yorgunluk sigarasi tüttürüyoruz...
Sonra ortadaki havuzlarin kenarindan, meydani cevreleyen yapilari, heykelleri,bir Londra aksam üstünün keyifli hareketliligini seyrediyoruz.

Londra dönüşü, Windsor istasyonundan eve dogru giderken, yorgunluktan adeta sürünüyoruz; evet çok yorgun ama bir o kadar mutluyuz...



 

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..