Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

Birazdan geleceğim(!)

Birazdan geleceğim(!)
 

Gözleri dolu dolu olmuştu! Beklemekten başka çaresi olmadığından çaresizce bekliyordu...


Uzun bir bekleyişin umuttan- umutsuzluğa, mutluluktan- mutsuzluğa doğru dönüşen duygu karmaşalarındaydı!

Oysa her şey nasılda güzel başlamıştı. Keyifli bir Pazar sabahı ağabeyinin arabası ile piknik yapmak üzere ormanlık bir alana anne, baba ve en küçük erkek kardeş Yavuz ve tanıdık birkaç aile ile gitmişlerdi.

 Ağabeyi, 12 yaşında (tekerlekli sandalyede ) olan kızkardeşi Banu’yu mutlu etmek için her zaman yaptığı gibi bu güzel yaz sabahında da yine itinalı bir çaba içindeydi.

Bir ara ağabey kızkardeşini (Banu’yu) gezintiye çıkartmıştı. Yavuz’da gelmek istemişti fakat o (3 yaşında) çok küçük olduğu için kızkardeşinin sandalyesini iterken onunla da uğraşamayacağını düşündüğünden ağabeyi onu istememişti.

Ormanda yollar pek düzgün değildi, inişli çıkışlı yükseltiler, bozuk yollar Banu’yu rahatsızda etse, burada bulunduğu için mutluydu. Fakat orman serindi, gittikçe Banu’nun üşümesi artıyordu, bir hayli uzaklaşmış oldukları için piknik yaptıkları yerden, üşüdüğünü ağabeyini söylemiyordu. Küçük bir akarsu kenarına geldiklerinde ağabeyi onun titrediğini fark etti. “Üşüyor musun Banu?” diye sordu.

“Evet, üşüyorum ama önemli değil ağbi!” dedi Banu “Burası çok güzelmiş”…

“Ben gidip iki dakikada üstüne giymen için hırkanı ve bacaklarına örtmek için şalını alıp geleyim” dedi ağbisi ve “Burada tek başına korkmazsın dimi?” diye sordu.

Banu ağabeyinin çok çabuk geleceğini düşündüğünden “hayır!” dedi.

Ağbisi hızla giderken, Banu kısa bir süre kendi ile baş başa kaldığı sessizliğin tadını çıkartmaya başlamıştı bile…

Banu bir süre akarsuyu seyretti, kuş cıvıltılarını dinledi, kollarını bedenine iyice yaklaştırıp üşümesini unutmaya çalıştı…

…dakikalar geçiyor fakat ağabeyi bir türlü gelmiyordu.

Ağabeyinin gittiği yolda gözleri takılı kalmıştı, o yana doğru tekerlekli sandalyesini kullanarak gitmeye çalışacaktı ama bu mümkün değildi, çünkü inişli çıkışlı rampalı bozuk yollarda tek başına ilerleyemezdi.

Kolundaki saate baktı öğleden sonra 3 olmuştu.

… tam yarım saat olmuştu ağabeyinin gidişi, hem üşüyor hem korkuyor hem de geldiği bozuk yollara umutsuzca bakıyordu.

Bir Allah’ın kulunu görse yardım isteyecekti fakat kimse yoktu etrafta… Gözleri dolu dolu olmuştu, ağladı ağlayacak halde, beklemekten başka çaresi olmadığından çaresizce bekliyordu. Kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.

Uzun bir zaman sonra annesi koşarak geldiğinde saat 4 olmuştu. “Banu canım, iyi misin?” dedi annesi, kızının yüzünden ne kadar korkmuş ve üşümüş olduğunu fark etmişti. Hemen şalı bacaklarına örttü, hırkayı üstüne giydirirken kısa kollu buluzunun dışında kalan kollarını tuttu “buz gibi olmuşsun” dedi.

“Ah senin şu ağabeyin yok mu? genç işte görüyor musun, seni burada bıraktığını unutmuş! Görmüş yolda arkadaşlarını onlarla sohbet etmiş, gelince ben nereden bileyim senin beklediğin, zannettim bizimle gelen diğer ailelerin yanındasın,’ Yavuz’u tuvalete götür’ dedim, neden sonra söyledi senin beklediğini…” Banu’ya sarıldı annesi “canım yavrum korkmadın dimi, üşümüşsünde”…

Banu annesini görünce biraz önceki çaresizliğini ve mutsuzluğunu unutmuştu “yok “ dedi “geleceğinizi biliyordum”

Banu’nun gözü biraz ileride ağaca yaslanmış üzgün duran ağabeyine takıldı, mahcubiyetten yanına gelemediği belliydi. Annesi tekerlekli sandalyeyi bozuk yolda kullanırken zorlandığını görünce ağabeyi koşup geldi “Banu…” dedi ne diyeceğini bilemeden. Banu ağabeyinin mahcubiyetini gidermek için “ağbi burada çok güzel vakit geçirdim, kuş sesleri ve akarsu çok güzeldi…hiç korkmadım” dedi.

Dil başka dese de, benzi atmış yüzü ve titreyen bedeni kaygılı geçen birbuçuk saatte yaşadıklarını saklıyamıyordu.  

 
Toplam blog
: 108
: 2338
Kayıt tarihi
: 15.01.10
 
 

Bu Blogda; Engelleri her şeye rağmen aşarak hayatı engelsiz yaşamaya çalışan; eş, anne, çalışan, ..