Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '11

 
Kategori
Dostluk
 

Birbirini suçlamayan dostların kurduğu dostluk

Sevgili  Dostum,

Biliyorsun ki, dostluğumuzun devamı birbirimize güvenmemiz, birbirimizin kararlarına saygılı olmamız, birimiz birimizin istediği bir şeye hayır ya da evet dediğimiz zaman hiçbir zaman bu cevabımız  karşısında “sana bozuldum, sana kırıldım, senden bun beklemezdim” diye birbirimizi suçlamamamız . Eğer bu konuda birbirimizi suçlayacak olsak dostluk temelden sarsılır. Ben zaten bana verdiğim kararlarıma saygı göstermeyene gerçek manada dost gözüyle bakmam . Çünkü bana saygı duyan insan aynı zamanda benim kararlarıma da saygı duyar ve bu kararlarım  onu asla yaralamaz ve “ bunu senden beklemezdim” demez. Bende aynı zamanda onun kararlarına saygı duyarım.

Değerli dostum,

Başımdan geçen bir olay bu mektubu sana yazmama sebep oldu. Daha yeni tanıştığımız tanışmamız  daha 2 yılı bulmayan ve zaman zaman yanına uğrayarak yarenlik ettiğimiz bir arkadaşım  benden ummadığım zamanda prensiplerime ve inançlarıma aykırı olan bir şey istedi. Ona doğal gelen ama bana  doğal olmayan  şeye “hayır” dedim. Bunun maddiyatla alakalı olan bir şey olduğunu da belirteyim.  Bu kararıma arkadaşın saygı duymasını beklerken, bana kırıldığını ve benden bunu beklemediğini söyledi. Halbuki ben ondan maddi hiçbir şey istememiştim. Muhabbetimiz de sadece çay kahve  muhabbeti.

Can dostum,

Bu yaşadıklarıma bakınca “ dost dostu iyi düşünmeden benim bir istediğimi ret etti” diye suçlar mı? Sana kırıldım ? diyebilir mi? Bunu düşündüm. Dost dostuna güvenmiyorsa bu güveni vermeyen mi? Yoksa güveni duymayan mı suçlu acaba?

Can dost,

Bizde dostluklar maddeye boğulduğundan ve maddi istekler ret edildiği zaman insanlar kendilerini ret edilmiş gibi gördüklerinden hemen ret edeni suçlamaya başlarlar. Çünkü maddeye çok önem verenler istediklerinin hemen yerine gelmesini beklerler. Halbuki dostun bu sefer sana bir istediğini verememişse  başka zaman verebilir. Sen onu suçlamaya başlarsan belki de bir dost senden uzaklaşacaktır. Bir istediğin ret edildi diye sen belki de bir dostunu kaybedeceksin . Ki dostluklar da zaten böyle bazit isteklerin ret edilmesine duyulan öfkeden biter. Yani deriz ya “ bir incir çekirdeğini doldurmayan nedenden ayrıldılar” diye . Aynen  öyle bir sebep işte sana

Can dostum,

Dostluklar böyle hemen her şeyde birbirini suçlayacak kadar sıradanlaşmışsa o dostluklara nokta koymazsak bile eskisinden daha fazla mesafe koymak lazım. Bir ufak istediği ret edildi diye hemen seni suçlamaya başlayan sözde dostun olacak insan bakalım ilerde seni başka ne büyük işlerle suçlamaya başlayacak. Öyle değil mi?

Sevgili dostum,

İnsanlar çok zaman işte dostlarını hep bizlere “evet” desin diye severler. Yani onlar dost değil, her şeye evet diyecek noter isterler ve bu isteklerini yerine getirmediğin zaman onları sevmediğin  anlamı çıkarırlar. Çünkü “yardım” dediğimiz zaman onlar sadece “maddi yardım” anlarlar.

Bir alimden ilim almak mı daha mantıklıdır? Yoksa para istemek mi? Bizim insanımız böyle işte alimden para, para sahibi insandan akıl almaya kalkarlar. Veremediğin zaman insanı hemen “dost sevmemek” ile suçlarlar. Sevmek onlar için maddi yardım ile eş değerdedir. Yardım demek nakdi yardım demektir. Ayni yardımlara , sevgi yardımlarına , bilgi yardımlarına ihtiyaçları yoktur. Onların paraya, ihtiyacı vardır. Sevgiye ve  bilgiye karınları toktur. Seven sevdiğine para verir.

Can dostum,

Dostluklar suçlamak, “senden bunu beklemezdim” diyerek suçlamayı  sanki  onun her istediğini yerine getirmeye mecburmuşuz gibi yaparak “altta kalanın canı çıkar” misali suçlamayı da marifet sayarız. Bu  insanların bu tavırları beni ürkütür ve bu konuyu gündeme getirenlere mesafe koyarım. “Sen benden istesen ben sana yardım ederdim” derler. Ben senden istemedim ki, istesem bile vermez çok insan.  Hayatta öyle insanlara rastladım ki, O’nu çok severek düğünlerine gittiğim, onlara  güvenerek  kefil olduklarım benim düğün ve cenazem odlukları zaman bile gelmediler ve gördükleri zamanlarda da beni sevdiklerini  söyleyerek dalgalarını da geçmeye devam ettiler. Geçsinler. Zaman gelince Yüce Yaratıcı da hayatta onlar ile dalga geçecek. Hiçbir iyilik mükafatsız fakatsız, hiçbir kötülük cezasız kalmayacaktır. Öyle yaşlı insanlara rastlamaktayım ki  dilleri ile olmasa da  halleri ile “ keşke yapmasaydım” sözünü bedenleri ile 24 saat bana söylemekteler.

Can dostum,

“Sen istesen ben senin istediğini yapardım” sözü gerçekten beni düşündürmekte.  Bunu söyleyen o kadar insana rastladım ki,”senin söylediklerini yaparız” diyenler yapmayı bırak olmaması için bile çaba harcadılar. Sanki ben kimin beni sevdiğini, kimin kıskandığını, kimin çekemediğini bilmezmişim gibi. Bugüne kadar tecrübelerimle  artık kendimizi de garantiye alalım değil mi? Şükür ki bunları seninle yaşamadık ve dostluğun gerçek halini yaşamaya devam edeceğiz.

Can dostum,

“Benim istediğimi gerçekleştirmedin” diye bana kızan arkadaş ne “ailece dostluk kuralım” sözümü ne de “ çocuklarınla tanışsak güzel bilgimizden faydalanırlar”  sözümüzü ciddiye alan arkadaşımdı. Demek ki bizi dinlemeyerek, bir bahane ile bizim ret edeceğimiz bir şey istedi. Sonradan da  bizi gene suçlamaya devam ederek  bizim ona mesafe koymamız  konusunda bize  mesaj verdi. Bu mesajı alınca da hemen  gerekeni yaparak küs kalmadan mesafeyi koymayı  tercih ettim. Demek ki  bazı insanlar ile mesafe koymamızı tavırlarıyla o insanlar istiyorlar bizzat.

Can dostum,

Dost seçmek, dost kalmak, gerçek manada adam gibi adam dost bulmak günümüzde  işte bu yüzden zorlaştı. Dostluk sanatı en zor sanatlardan oldu. İnsanlar artık bu yüzden işi ve evi arasında  sıkışıp kalan mahkumlara döndü. Kime  ne zaman “ şu arkadaşımız ne yapıyor, bir uğrayarak hal hatır soralım” desek “selam verdim borçlu çıktım” misali hemen  bizim prensiplerimize aykırı olup olmadığına bakmadan   isteklerini sıralamaya , isteklerine ret dediğimiz zaman da bu sefer bizleri suçlayarak mimlemeye ve  “kara listeye  almaya” bakarlar.. Bunu da dostluk adına yaparlar. Dostluk ne günlere kalmış vah.

Sevgili dostum,

Ben bu olaydan şunu anladım ki, dostluğun ne olduğunu anlamayan, dostluğu karşısındaki insandan bir şey istemek, istediğini alamadığı zaman da  onu suçlayan ve bunu da dostluk zanneden insanlardan   gereken dersleri  çıkarmak lazım. Onları suçlamadan  onlara kızmadan  ve onların yanlış tutumlarına  bizlerde yanlış tutum takınarak onları suçlamadan uzak durmak en iyisi . Onlar ne zaman hatasını anlar da bizi suçlamayı değil de anlamayı ve gerçek manada sevmeyi bilirlerse o zaman gerçekten bizim dostlarımızdırlar.Dostluğun gerçek manada en olduğunu anlamışlardır.

Can dostum,

Yaşadığım her olay ve olumsuzluklardan ders almayı, bunlar üzerine düşünmeyi, ama gerçek manada düşünmeyi, bunlardan ders almayı, sonradan düşüncelerimi de gerçek dostum olduğuna inandığım sana anlatmayı ve bunu da yazılı hale getirerek  başkalarının da faydalanmasına sunmak bana zevk vermekte. Tecrübelerimizden başkalarının da faydalanması ve gerçek dostluklar kurmak için çaba harcamaları  bizim dostluğumuzun gereği zannederim.Bunu da  dostlarımıza yazarak anlatmak dostluğun gereği. Ha dersen ki “ Onlar anlamaz. Anlayan yanlış anlar” bu sorunda  bizim sorunumuz değil ki. Biz iyi niyetle anlatırız. Anlayan anlamıyorsa ya  da yanlış anlıyor, bunda da ısrar ediyorsa o bizim sorunumuz olmaktan çıkmış onun sorunu olmuştur.

Sevgili dostum,

İnsanlara kızmamak lazım hayatımızın daha ilerisinde daha tecrübeli insanlar olmamız için bugünden bizlere hayat tecrübesi edinmemize vesile oluyorlar ve onlara teşekkür borcumuz var. Bu teşekkürü de her zaman yaparım.

TURAN YALÇIN-TOKAT

 
Toplam blog
: 1096
: 1558
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

1967 Tokat'ın  Pazar ilçesi doğumluyum. İşitme engelliyim. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültes..