Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Aile ve Çocuk Danışmanı Burcu Polatdemir

http://blog.milliyet.com.tr/yasamsenin

12 Ekim '21

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Birey 'Olmak'

Yetişkinlikteki  davranışlarımızın büyük bir kısmının,  hayatımızın ilk altı yılında oluştuğunu birçoğumuz bilmekteyiz.

Ailenin kötü bulduğu durum kötü, faydasız bulduğu konu faydasız, aile tarafından sevilmeyen kişi de çocuk için sevilmeyen kontenjanda çoktan yerini almış olur. Çocuk bunu bilinçli zihniyle yapmaz. Dış dünyadan beş duyu organıyla zihne alınan tüm bilgiler filtreleme olmaksızın bireyde düşünce , duygu ve davranış haline gelir ve yaşam da bireyin bu bildikleri doğrultusunda şekillenir. Henüz mantık ve muhakeme yeteneğinin oluşmadığı bu yıllar; doğrunun ve yanlışın en yakınımızdaki bizi yetiştirenlerin gözünden öğrenildiği de  yıllardır..

Bir öğretinin yanlış olduğunu  onları rol model aldığımız için öğrendiğimiz gibi ; doğru olduğunu sandığımız birçok hayat dersinin de onların gözünden yanlışlığını tecrübe edişlerini görmüş oluruz. Lakin bunun fark edildiği süreç ise; tüm bunların kaydedildiği ilk altı yıl değil sonrasıdır.  Ergenlik yılları, bireyin kendini , duygularını bununla birlikte hayatta hangi düşüncelerle varolduğunu fark ettiği zamanlardır. Artık etraftakilerle kendi dünyasını kıyaslamanın , bildikleriyle bilmediklerini eleştirmenin gücünü keşfeder. Sorgusuz sualsiz kabul edilen her şey etkisini yavaş yavaş kaybetmeye başlar onun dünyasında.

Ailesinin her şeyin en doğrusunu bildiği yıllar geride kaldığı için; ergenliğin duygusal değişimiyle her bildiğini reddetme eğiliminde olabilir. Burası ‘birey olabilmenin’ fark edildiği yıllardır. Çocukluk yıllarında zihin haritasına aile ya da çocuğu yetiştirenler tarafından kaydedilen tüm bilgilerin birey tarafından filtreden geçirilmesi  , bireye yepyeni bir yol oluşturur. Adeta bilgileri teyit eden ‘Doğru Kullanım Kılavuzu’na  benzer bu yeni yolun yapı taşları. Yetişkinin nasıl bir bakış açısıyla  dünyaya bakacağının  ilk sinyallerinin de alındığı zamanlardır bahsedilen zaman aralığı.

Aileye karşı  olumsuz ve negatif bir tepki varsa ; Birey bu davranış şeklinin tam tersini gösterebilir. Veyahut   ‘ailenin örnek çocuğuysa ‘ ; kendinde köleleştirme etkisi yaratmış uyuşuklukla onların rızasından çıkma korkusuyla birebir  onlar gibi davranışlar da  sergileyebilir. Bu tamamen aileyle çocuk arasındaki davranış dinamiklerine bağlıdır. Burada önemli olan; Yaş ilerledikçe alınan eğitim ve sosyalleşmenin etkisiyle bilişsel ve ruhsal gelişimi tamamlayarak bireyin davranışlarını kendisinin kontrol edip edemediğidir. Birey ,kendi bilincinin gücünü bile farkına varmadan ailesine tepkisel olarak da bazı davranışları hayat boyu devam ettiriyor olabilir. Ki bu davranışlar kendine zaman zaman zarar veriyor olsa da bu devam eder..

Tüm bunlarla birlikte; Birey doğduğu andan itibaren kendini güvende hissetmek istediği için;  sorumluluğu alıp davranışlarının altında yatan nedenleri (öfkeleri, bağımlılıkları, duygu değişimleri, istenmeyen davranışları, travmaları) çözmek için adım da atabilir ya da onlar yokmuş gibi de davranabilir. Ta ki; başka bir travma tüm bu geçmişi adeta dibe çökmüş kumun karıştırılıp suyu bulandırması gibi kişinin hayatındaki her şeyi allak bullak da edebilir.

Her şeyden önemlisi; birey olmanın sorumluluğunu almak; bizi rahatsız eden, hayat kalitemizi bozan duygu, düşünce ve davranışlarımız hakkında biraz düşünebilmek ; bunların nedenleriyle ilgili kendimizce  beyin fırtınası yaparak yapılacaklar listesi çıkarabilmek hayattaki süregelmiş birçok problemin çözümü için ilk adımı atmak olabilir. Başkalarına dert yanmak, şikayet etmek, sorumluluğu sürekli başkalarına atarak onları suçlamak sorunları çözmek yerine bireyi atıl, çaresiz ve etkisiz bir ruh haline sürükler. Böyle bir ruh hali de hiçbir sağlıklı duyguyu , düşünceyi ve davranışı da  beraberinde getirmez  zaten. Hepinize iyi haftalar..

 
Toplam blog
: 82
: 140
Kayıt tarihi
: 12.04.15
 
 

Çocukların duygu ve davranışlarının sonuçlarından yola çıkarak ,çocuğun ruh dünyasında oluşan değ..