Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Haziran '17

 
Kategori
Bilim
 

Birey mi ; kişi mi ..?

Birey mi ; kişi mi ..?
 

fikirtepem.com


 
 
Bazı sözcükler eşanlamlı gibi görünür ama hiç de değildirler… Birey/ Kişi ikilemi birbirlerinin yerini zaman zaman tutsalar bile biraz derin anlamları araştırılacak olursa farklı alemleri işaret ettikleri belli olur. 
 
Bireyin toplumsal bir boyutu vardır. Birey toplumun bir parçasıdır. Onun yapıp, kurguladığı ve çoğu kez kendine benzettiği bir insandır. Yani “Birey” aslında Sosyolojik bir kavramdır, boyuttur.
 
“Bu toplumun bireyleri hep birbirine benzerler..”dediğimiz zaman , o toplumda bulunan insanların aynı değer yargılarıyla yetiştirildiğini; birbirine benzer düşüncelerinin ve inançlarının olduğunu, aslında “tek tipleştirilmiş” insanların oluşturduğu,  bir toplumun bireylerinin hep birbirine benzediğini kast etmiş oluruz.
 
Bir toplumun bireylerinin mutlak olarak birbirine benzemesi şart değildir; gerekli de değildir. Ama devlete hakim olan güçler kendi zihniyetleri ve politik inançları doğrultusunda, aynı fikri paylaşan insanlar yetiştirmek isterler ve buna Toplumbilimde “indoktrine etmek” denir. İnsanlar aynı şeylere inanacaklardır, aynı şekilde davranacaklardır ve onun ötesinde devlete, hükümete  her hal ve koşul altında itaat edeceklerdir. Otoriter devlet düzenlerinin anlayışı bu şekildedir ve slogan olarak “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” düşüncesi savunulur ve herkesin buna inanması istenilir. Farklı düşünceler reddedilir ; faklı görüş açıları yok edilmeye çalışılır.
 
Bir toplumun bireyleri , o toplumun iyiliği için sormadan sorgulamadan karınca gibi toplumun çıkarları için çalışacaklardır; kendi çıkarlarını hiçbir zaman savunmayacaklardır. Herkes devlet  ve millet için vardır. Ayrı ve gayrı yoktur…
 
Kişi, dediğimiz zaman biyolojik ve psikolojik derinliği olan bir varlığı kastederiz. Kişi yalnızdır. Onun toplumsal  derinliği pek hesaba katılmaz; asıl olan kişinin öz düşünceleri ve farklı yapısı , davranışlarıdır. Aslında bütün kişiler birbirinden farklıdır. Çünkü doğuştan insan bütün farklılıklarıyla doğar. Gerçi insanın anadan, babadan kalıtım yoluyla getirdiği genetik özellikleri vardır ama diğer yandan insan yaşantısı yoluyla kendisini oluşturmuştur ve farklı bir insan olarak kendini ortaya koymuştur. Her insanın diğerleriyle benzer yanları olmasına karşın farklı yönleri daha çoktur. İnsanı insan olarak oluşturan asıl özellikler de onu başkalarından farklı kılan özelliklerdir. Biz insanı başkalarından farklı kılan özelliklerinin tümüne “kişilik” diyoruz. 
 
Aslında, toplumda farklı kişiliklerin görülmesi çok da önemli değildir ama farklı bireyler, toplumu yeniden oluşturmak için eğitilmiş ve yeni değerleri savunan, getiren ve kuran bireyler asıl gelecekteki toplumun sahipleri olacaktır.
 
Bir toplumun bireylerinin tümünün birbirine benzemesi, tümünün çarşaf takması, aynı şeylere inanması pek de gerekli değildir. Sonunda böyle toplumlar yozlaşmaya sürüklenirler ve batmaya mahkumdurlar. Çünkü toplumda değişimi, yenileşmeyi, gelişmeyi yaratacak bireylere ihtiyaç vardır. Eğer toplumda bunları sağlayacak bireyler yoksa, toplum kısa bir süre sonra tekdüze hale gelir, herkes birbirinin söylediğini söyler, inandığına inanır ve toplum yerinde sayar. Mutlaka bir toplumun yeni düşüncelere, değişik fikirlere  ihtiyacı vardır ve toplum böyle insanlar yetiştirmek zorundadır. Toplum mutlaka değişmelidir, yenileşmelidir ve ileri, çağdaş bir toplum olmanın gereğini yerine getirmelidir. Böyle bir toplumu yaratmanın yolu bilimde ve sanatta ve hayatın her alanında ileri düşünceleri benimseyen ve böyle insanları yetiştiren bir eğitim sisteminden geçer .
 
Durmadan geçmişin değerleriyle yaşayan; durmadan geçmişin değerlerini ağzına pelesenk yapmış bir toplum nereye kadar gidebilir ki…
 
Elbette farklı kişiliklere sahip olacağız , ama bunda daha çok kalıtımsal nedenler rol oynar. Kişiliği değiştirmek mümkün müdür ..? Evet, bir dereceye kadar değişterebiliriz.. Ama asıl değiştirmemiz gereken şey toplumdaki bireylerin toplumu yeniden oluşturmadaki istek ve iradeleridir.
 
Bunu da iyi bir eğitim sistemi sağlayabilir. Öyle insanlar yetiştirmeliyiz ki, bu insanlar hem toplumun kültürel mirasının sağlam temellerini taşısınlar, hem de o toplumu ileri götürmek üzere gerekli değişim iradesine kanlarında sahip olsunlar. 
 
Hep birbirine benzer insanlar yaratmak… Bunun karınca toplumundan ne farkı kalır. Karınca toplumu da saygındır ama milyonlarca yıldır aynı şeyleri yapıp dururlar, yenilik yoktur; gelişim yoktur.
 
İnsanın gurur duyacağı bir topluma sahip olabilmesi için o toplumun bireylerinin sorgulayıcı, değişime açık, demokratik ülkülerden yana , insanın geleceğini düşünen ve yapan insanlar olması gerekir. 
 
Tek bir kral ve ona biat etmiş koca bir toplumun bireyleri… Nereye kadar? Böyle bir toplum nereye kadar gidebilir. Hele yeni dünya düzeni ve araçları böyle bir topluma izin verir mi? Siz ne kadar insanları tek tipleştirmeye çalışırsanız çalışın, sonunda daima toplumda “Kral çıplak,” diyen insanlar çıkacaktır. Başka çare yok. 
 
Bırakalım bireyler kendilerini geliştirsin, biz de onlara bu fırsatı verelim. Akıllı bireyler yetiştirmenin ,  yeni bir toplumu oluşturmanın yolu budur… Eğitim ama akıllıca bir eğitim. İhtiyaçlara göre eğitim. Dünya eğitimi. İnsanlarımız artık kanatlandılar, öteki dünya insanlarının ülkelerine uçuyorlar.. Onlara mutlaka oralarda yaşayabilecekleri, kullanabilecekleri gerekli bilgi ve becerileri  verebilmeliyiz. Onları yalnız bırakmamalıyız.
 
Eğitim sistemimiz yarının gerçeklerine göre yeniden tasarlanmalıdır. Başka çare yok.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..