Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '13

 
Kategori
Güncel
 

Bireysel yaşamına sahip çıkma bilinci

Bireysel yaşamına sahip çıkma bilinci
 

Bırakalım, dış politikada gelinen yeri, kenarında yürümekte olduğumuz ekonomik uçurumu, savaş tehlikesi ile burun buruna gelmemizi, geçin…

Şu soruya yanıt verin:

- Yaşamınızı birilerinin şekillendirmesine, belirli zorunluluklar içine sokulmanıza bir şey demeyecek misiniz? İtiraz etmeyecek misiniz?

Denebilir ki;

- Ülke savaşa girmişse, ülke ekonomisi açlık sınırının altında kol geziyor, kara paranın faiz ittirmeleriyle zor/bela soluk alacak bir hale getirilmişse, bireysel yaşamın zorla biçimlendirilmesi meselesi akla bile gelmez.

- Hayır gelir.

Çünkü, savaşa da sürüklense, aç ta kalsa insan insandır ve bireyliğini yaşamak hakkına sahiptir.

Bireyliğini yaşamak “kişi” olma imkânını elinde bulundurmak demektir. Sürü olmayı reddedip [ya da aşıp] , özgür yurttaş olma idealini kültürünün baş tacı yapmak, yetkin olmak demektir.

Bir ülkenin halkı bu anlamda yetkin yurttaşlar olduğunda tepedekilerin maceralarına da dur deme imkânı ortaya çıkar.

Birileri meydanı boş bularak dilediğini, dilediği gibi yapma keyfiliğine artık başvuramaz.

Peki ne yapar?.. Gönlünden gelmese de, demokratik bir çizgide, ister istemez, sürünüp durur…

İşte o zaman saldırgan savaşa da hayır, denmiş olur.

O zaman hortumculuk tarihe gömülmüş olur.

O zaman bağımsızlık, laiklik, aydınlanma gibi kavramların “özüne” dokunulamaz.

O zaman yaşanmakta olan ülkeye, demokrasi gelmiş olur.

Hem de gerçekten, gerçek demokrasi…

Yukarıdan aşağıya kurulan, vatandaşların kültürüne teğet geçen göstermelik bir demokrasi değil:

- Gerçek demokrasi!..

Ya… İşte böyle.

Nereden nereye geldik.

Bireysel yaşama sahip çıkma bilincinden toplumsal sorumluluklar zincirine uzanan, uzun ince bir yoldur bu…

Çağdaş Dünya kültürü ile, aydınlanma düşüncesinin momentinde oluşan bir kişilik ve yetkinlik; yani, birey olma meselesi…

Temel budur!

Çünkü siz, sonuçları itibariyle dünyanın en “ilerici” devrimini de yaşasanız, sonucun devamlılığı, o devrimin ilkelerine sahip çıkan bilinçli bireylerin varlığına dayanır.

Mustafa Kemal Atatürk niçin Türk Devrimi’ni gençliğe emanet etti?

Çünkü, geçmişin kirletilmiş kültürü ile yüklü olan kuşağa devrimin ilkelerini koruma konusunda yeteri ölçüde güveni yoktu.

Türk Devrimi’nin kültürü ile yeni bir kuşak yetişecek ve o kuşağın yetkin bireyleri devrimin ilkelerini koruyacaktı.

“Cumhuriyeti koruma ve kollama” düşüncesi bu amaçla bir kavram olarak yasalara geçirilmiş, gençliği yetiştiren milli eğitim hedeflerinin esas maddesi haline getirilmişti.

İşte bugün yıkılmak istenen, orasından burasından kemirilen düşünce, amaç, ilke ve idealler bunlardır.

 

farukhaksal@gmail.com

 

www.akceder.com

www.soruyusormak.com

  

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..