Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Kasım '12

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

BirGün reklamı, 'iletişim kazası' üzerine...

BirGün reklamı, 'iletişim kazası' üzerine...
 

 BirGün Gazetesi’nin kapağı üzerine yürütülen tartışmalar üzerine bir iki söz etmek farz oldu. Önce başarılı olduğunu teslim edelim, sosyal medyada BirGün gazetesi çok konuşuldu, internet sitelerinde inanılmaz sayıda habere konu oldu. Kapak/ilan amacına ulaştı.

 

Kapağın içerdiği mesaja da söz edeceğim ama önce isterseniz Erdoğan’ın gözlerine çekilen bandın üzerinde adları yazan yazarların açıklamalarına bir bakıp sözümüzü söyleyelim;

 

 Nuray Mert,“Bana danışılmadan yapılmış bir iştir. Lanse ediliş şeklini tasvip etmiyorum. Ortada netleşmemiş bir durum varken emrivaki diye nitelendiriyorum bu durumu. Çok yadırgadım. Bu anlayışta olan gazete ve ekiple devam etmek istemiyorum.”

 

Banu Güven, “BirGün’ün ilanindan yeni haberdar oldum. Bizim işimiz gözleri açmak. Gazeteci olarak derdimiz, sadece başbakana muhalefet değildir. Olmadı...
- BirGün’de adımın geçtiği ilandan bugün haberdar olmam da kabul edilemez.”

 

 

Ece Temelkuran,“Birgün’ü şimdi gördüm, hiç hoş bulmadım. Yazmak kimsenin gözüne bant çekmek değildir. Benim yazılarım da Başbakan’la sınırlı olmadı, olamaz.”

 

Kamuoyuna mal olmuş birisi değil de sanki sıradan yurttaş konuşuyor. Reklamı/ilanı hazırlayan sanatçı kamuoyuna mal olmuş birisini ortaya koyacağı çalışmada kullanmak için izin alması mı gerekir diye sormak lazım.  Söz konusu olan kişi bir magazin figürü, futbolcu, fotomodel, popstar değil ki. Düşüncelerinden ötürü işsiz kalmış bir köşe yazarı. İçeriğe/mesaja topluca değineceğim.

 

 

Ahmet Şık,“Birgün’deki reklamın meramını anlıyorum; susturulanların yeri olarak gazete, susturan kişi olarak da sistemi temsil eden Başbakan Erdoğan gösteriliyor. Ancak Başbakan bir figür, sistemin kendisi değil ve eleştirinin de tek kişiye indirgenmesi doğru değil. Ayrıca, eğer temsilden gidilecekse gazetecileri susturan medya patronlarının da, gazete yöneticilerinin de, bu susturulmayı sessiz kalarak onaylayan gazetecilerin de fotoğrafları o karede yer almalıydı. Birgün'ün reklamı anlatmak istediğini anlatamayan, maksadını aşan, kötü bir çalışma. Böyle bir reklam kullanılıyorsa, muhataplarının fikrini almamak da saygı sınırını aşan bir durum.”

 

Birgün’deki reklamın meramını anlıyorum; susturulanların yeri olarak gazete, susturan kişi olarak da sistemi temsil eden Başbakan Erdoğan gösteriliyor.” Dedikten sonra devam etmeye gerek yoktu. Mesaj alınmış. ‘Muhatapların fikrini almak’ konusunda yukarıda düşüncelerimi ifade ettim.

 

Ertuğrul Mavioğlu,“Banu ve Ece doğru yazmışlar, gazetecinin işi sadece Erdoğan'a muhalefet değil, gerçekleri eğip bükmeden yazmak. Bant çekmek değil göz açmak. Reklamcı, gazeteci gibi bakamıyor. Ama reklamdaki asıl amaç da çok sayıda gazeteciyi işsiz bırakan sansürün kaynağına vurguydu. Sadece bu! Yani demem o ki, maksat biraz zorlanmış oldu, herkes başka bir anlam çıkardı. Sansüre, gazeteciler üzerindeki zorbalığa karşı durmaya devam. Tüm bunlar BirGün yönetimiyle paylaştığım görüşler. Derdim tepkiden ziyade meseleyi anlaşılır kılmak, benim açımdan bir geri adım yok.”

 

Ertuğrul Mavioğlu ‘Ece ve Banu doğru yazmışlar’  ve gazetecinin işi ‘gerçekleri eğip bükmeden yazmak’ diye ortaya bir fotoğraf koyuyor. ‘Eğip bükmeden yazmak’ neden hiç olmadığı kadar gündemde, AB’nin ve CPJ ‘otosansür’ var dediği raporunda  Türkiye’ye/iktidara komplo mu kurdular? Kusura bakmayın da ‘Başbakan’a karşı olmak’ pozisyonunda algılanmak bu kadar mı ürkütüyor ‘gazeteci’yi!  

 

Yıldırım Türker,“Bugün Birgün Gazetesi’nde dev Erdoğan fotoğrafının gözlerini örten kara bantın üstündeki isimlerden Türker ile bir ilişkim yoktur. Hayatım boyunca kendimi kimsenin gözüne kara bant olma işleviyle tanımlamadım. Tanımlanmasına da izin verecek değilim. Pek dahiyane bulunduğu anlaşılan bu tanıtım faaliyeti için ne demeli? ‘Deve cilvesi’ mi yoksa ‘Reklamcıdan al haberi’ mi? Her halükarda bu erken uyarı için belki de müteşekkir olmalıyım.”

 

İlan/reklamdan, Erdoğan’ın/iktidarın/sistemin mağdur ettiği gazetecilerin işsiz kalmasına, gazetecilik yapmasına ‘gözünü kapattığı, görmediği’, yaşanan ‘durumun sorumlusu olduğu’ anlamı çıkmasın sakın. Hatta BirGün’de yazacak gazetecilerin Erdoğan’ın gözündeki bandı/sansürü aşacağı/boşa düşüreceği anlamı da...

 

Zaten Ahmet Şık doğru anlamış, almış mesajı, “Birgün’deki reklamın meramını anlıyorum; susturulanların yeri olarak gazete, susturan kişi olarak da sistemi temsil eden Başbakan Erdoğan gösteriliyor.”

 

Bana sorarsanız  BirGün’ün köşe yazarına ihtiyacı yok, hele ‘Erdoğan’a karşı’ yazıyormuşçasına algılanmaktan ürken  (üstüne üstlük daha gazetede yazmaya başlamadan -kimse kusura bakmasın-  star egosuna yenik tavırlara sahip) köşe yazarına hiç ihtiyacı yok.

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..