Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Meltem Kaynaş Kazezyılmaz

http://blog.milliyet.com.tr/meltemkaynas

11 Eylül '15

 
Kategori
Güncel
 

Biri "kurtuluş" mu dedi?

Zor zamanlardan geçiyor ülkemiz. Davul zurnayla peygamber ocağına yolladığımız evlatlarımızın, ardı ardına al bayrağa sarılı tabutları geliyor.

Ağlayan, feryat eden analar, babalar, kardeşler, evlatlar, eşler...

Cehennem senaryosu gibi yaşananlar. İçimizin yanmaması mümkün değil!

Yazılı ve görsel basın, sosyal medya yıkılıyor. Haberler,  yorumlar, paylaşımlar…

Pek çoğumuz her haberde, hemen sosyal medya hesaplarımıza sarılıp, saydırmaya başlıyoruz! Böylece deşarj oluyoruz belki!

“Lanet olsun!”

“Geberin!”

“Allah belanızı versin!”

Küfrettikçe terörist avladığımızı, ya da ülkenin yönetiminde söz sahibi olanları cezalandırdığımızı düşünüyoruz belki bilinçaltında.

Öte taraftan, ülke yangın yerine dönmüş, bazıları halâ siyasi manevra peşinde!

Koyun can derdinde, kasap et denir ya, o misal!

***

Dehşetle izliyorum olanı biteni! Hem içim acıyor o tazecik fidanların analarının feryadını gördükçe, hem de gelecek zor günleri düşündükçe korkuyorum.

“Gelecek zor günler” derken; fal mal açtığımı, ya da gizli bilgi kaynaklarım olduğunu falan sanmayın. Tek kaynağım var benim.  Her ne kadar içinde, “diri olanı uyandırmak için” geldiğini söylese de, anlamadan ölülere okuyup üflediğimiz o Kitap benim tek başvuru kaynağım.

Neden bu durumlara geldiğimizi, ayan beyan söylüyor O! Okuyanlar bilir!

Yalanı, yalancıyı, zalimi baş tacı yapan bir toplumun, kurtuluş beklemeye hakkı yoktur!

Allah’ın dinini çıkar ve eğlence aracı yapan bir toplumun, kurtuluş şansı da yoktur!

Vicdanları kararmış zalimler topluluğunun, helâk olmaktan başka sonu yoktur!

Edepsizlik, tepeden tırnağa kadar almış başını yürümüşken,

Ahlâk rafa kalkmış, ahlâksızın adı “akıllı” olmuşken,

“Müslüman” etiketi altında yalan, dolan, talan… ne ararsanız mevcutken,

Hırsızlığı yapan “bizden” biriyse, adına hırsızlık değil,  “günah işleme özgürlüğü” diyorsa birileri ve destek buluyorsa toplumdan,

Zulüm dört yanda kol geziyor ve zalime destek had safhadaysa,

Hangi kurtuluştan bahsediyoruz bayanlar, baylar?

Şimdi başımız sıkıştı, o “bize dokunmayan yılan” kapımıza dayandı.  “Ya Rabbim, dinsin bu acı!” diye feryat figân ediyoruz.

Sosyal medya üzerinden bilmem kaç bin tane dua zincirleri yaratıp, camilerde hutbeler okutuyor; ülkemizin içinde bulunduğu durumdan kurtulması için dua edip, Tanrı’nın “gazabını” önlemeye çalışıyoruz, güya!

Dua edelim tabi, etmeyelim demiyorum; başka yapacak bir şeyimiz kalmadı zaten! Ama o duayı etmek ne oranda hakkımız, o bile şüpheli!

Bugüne kadar taşımayı dahi beceremediğimiz o  “Müslüman” etiketinin hakkını vermek aklımıza gelmedi,

“Oku!” dedi, üstümüze almadık, şimdi “yandık Allah yardım et!”

Tabi hakkımızı yemeyelim yine de;

Cumaları kaçırmıyoruz elhamdülillâh!

Ramazanda kapalıyız, “kâfire” su yok!

Saçlar paketli,

Elde tespih…

Sakallar da tamam!

Ha, peygamberin şeklini örnek aldığın kadar ahlâkını da örnek alsana! Yok, sakal daha kolay! Kendi kendine uzuyor. Öbürü zor iş!

Kurban bayramı geliyor… Gireriz birer danaya, sıratı da kurtardık!

Bir de sosyal medyada“Cuma cami çıkışı, arkadaşlarla…” notuyla iki de resim patlatıp, Allah, peygamber diyenlere beğeni yaptık mı, tamam bu iş!

“Beğenmeyen bizden değildir!” diyor bir de, bazı hadsizler! Yaradan’ın yeryüzü şubesi sanki mübarekler! (Valla siz kimsiniz bilmiyorum ama, ben gerçekten sizden değilim! Onu iyi biliyorum!)

Ye her türlü herzeyi,

Ne hak bil, ne adalet,

Daha çok kazanmak, saltanatını sürdürmek için hırsızlığa, haksızlığa, hukuksuzluğa göz yum,

Doymayan aç gözünü başkalarının hakkına dik, aklın fikrin keseni daha fazla doldurmaktan başka bir şeye çalışmasın,

Sonra boğazla hayvanı, yırtacağını san! Öyle mi? Oh ne alâ!

O Yüce Yaratıcı’nın, bizim aşağılık küçük numaralarımızı yiyeceğini mi sanıyorsunuz?

Tanrı’nın gazabı çetindir dostlar! Sabrını fazla zorladık, zorluyoruz.

Unutmayın, nice azmış toplumları yerle bir etmiş. Bizim hiçbir ayrıcalığımız yok!

***

Ey Türkiye’min her köşesindeki vicdan kırıntısına sahip insanlar!

Açın gözünüzü kulağınızı, iyi anlayın artık!

Ülkemiz bugün yangın yerine döndüyse, zulme seyirci kalıp, zalime arka çıkmamızdan!

Ülkemizin üzerinde kara bulutlar dolaşıyorsa, ar damarımız çatladığı, edepsizliğimiz tavan yaptığı için!

Ülkemizin dört bir yanında analar kan ağlıyorsa, vicdanımızı değil, cüzdanımızı düşündüğümüz için!

Afiyetle yediğimiz o yetimlerin, öksüzlerin haklarının burnumuzdan fitil fitil gelmeyeceğini sanmayın! Bunlar iyi günlerimiz!

Hiçbir musibet, durup dururken gelmez toplumların başına; geldikleri gibi de gitmez ne yazık ki!

Nedenini nasılını, açın İsra 16’ya sorun! Açıp okumazsınız nasıl olsa, ben söyleyeyim! (Okusaydık, bu durumda olmazdık!)

“Biz bir ülkeyi/medeniyeti mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz/onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler. Böylece o ülke/medeniyet aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.”

Durup dururken mahvetmiyor toplumları. Hak edersen, sonu belli yani!

Hepimizin sorumluluğu var bu durumdan; ama az, ama çok!

Bana öyle geliyor ki;

Ülkemiz için “tufan” vakti!

Sığınacak ne “gemi” kaldı, ne de binmeye hakkımız...

Tabi ki; umutsuzluk değil söylemek istediğim… Umudumuzu kaybetmemek, imanımızın gereği olmalı… Her “çöküşün” bir çıkışı elbet vardır.

Tek bilemediğim; kim çıkar, çıkabilenler dersini alır mı, işte orası meçhul!

Bana kalırsa o “geminin” şeref konuğu olmayı sadece ve sadece şehitlerimiz hak ediyor.  Allah onlara rahmet, bize de yardım etsin!

 
Toplam blog
: 47
: 254
Kayıt tarihi
: 11.11.14
 
 

1968 İstanbul doğumluyum. İÜ.İkt.Fak.'den mezun oldum. Bir holding bünyesinde; bütçe, finans ve p..