Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Mayıs '14

 
Kategori
Güncel
 

Biri fıtrat mı demişti?

 
Soma'da 5 dakikada yitip gitti 301 can, bir kara kuyuda..
Neydi gerekçe? Kimdi sorumlular?
 
Başbakan:
"Zannediyorum, dünyada kömür madenlerinin nasıl çalıştığını pek yakından takip etmiyorsunuz. Şimdi ben size birkaç rakam vereceğim. Neyin ne olduğunu görmeniz bakımından bu çok önemli. Bakın bu ocakla ilgili mart ayı sonunda yapılmış olan gerek sağlık, gerekse güvenlik kontrolünde bu ocağın işçi sağlığı ve iş güvenliği noktasında başarılı olduğu tespit edilmiştir. Bizim 1942'den 2010 sonuna kadar toplam şöyle bu kazalardaki ölü sayısına baktığımızda yaklaşık 900 civarında... Fakat ben size burada çok daha farklı olanını vereceğim: Şöyle biraz geçmişe gidiyorum:
 
1862 - İngiltere - 204 kişi ölmüş
1866 - İngiltere - 361 kişi
1887 - Belçika - 120 kişi
1894 - İngiltere - 290 kişi
1906 - Fransa - 1099 kişi
 
Daha yakın dönemlere şöyle geleyim diyorum
 
1914 - Japonya - 687 kişi
1942 - Çin - (ölüm sayısı ne biliyor musunuz?) - 1549 kişi
1960 - Çin - 684 kişi
1963 - Japonya - 458 kişi
1965 - Hindistan - 375 kişi
1975 - Hindistan - 372 kişi
 
Bu ocakların bu noktada bu tür kazaları sürekli olan şeyler. Bakın Amerika, teknolojisiyle her şeyiyle. 1907'de 2 ayrı madende grizu ve kömür tozu patlaması 361. Arkadaşlar yani biz bir defa bu tür kömür ocaklarında; madenlerde bu olanları lütfen buralarda hiç bu tür olaylar olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Bakın literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bu sadece madenlerde olur diye birşey yok. Başka işlerde de olur. İş kazası.. Burada da olur. Ve bunun yapısında, fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye birşey madenlerde yok."
 
*********
 
- Sığınabilecekleri bir yer yoktur madende. Hele gaz çıktıysa mümkün değil kurtuluş. (Denetleme yapılmıyor mu?) Ne denetlemesi ağabey? İnanmayın. Özel sektörde madenlerde bu hiçbir zaman mümkün değil. Özel sektör iyi değil. (Aynı şirketin başka madeninde çalışan bir işçi - Olayın olduğu gece, henüz cesetler çıkarılırken)
 
- Kurtulma şansları sıfırın altında. Gaz maskeleri olsa da kurtulmaları zor. O maskelerle imkansız yani. (Acil durumlarda içeriden nasıl çıkacağınıza yönelik eğitim almadınız mı?) Bize, 'Gaz maskelerinizi takıp en geç 45 dakika içinde madenden çıkın' dediler. Ama 3 kilometre yokuş, çukurlu, alçak tavanlı yoldan yürümesi gereken arkadaşlarımız var. 45 dakikada dışarı çıkmak mümkün değil. Nefesin kesilir, kalırsın. (Maden işçisi - Olayın olduğu gece)
 
- Kuralsız ve güvencesiz çalıştırılıyoruz. Taşeron sistemde, köle düzeninde.  Evet ölüm hepimize hak ama taşeron işçi olarak ölmek istemiyoruz. Bu işletmede canı yanan bir insanı kurtarmanın planı olmaz mı? Burada can maden ocağının altında kaldı. (Aynı madende işçi)
 
- Ocakta emniyet diye birşey yok. Bütün işçiler Allah'a emanet çalışıyor. Bu kaza değil, katliam. Bütün metan gazı kaplı bölgelerden kömür almaya çalıştılar. Yapılmaması gereken yerlerde üretim yaptırdılar. Cihazlar ötüyordu. Bile bile kömür için, para için bu kadar insanın canını aldılar. (Aynı madende işçi)
 
- Müfettişler gelmeden önce bize haber geliyor. 10 gün önce 'burayı denetleyeceğiz' diyorlar. Denetlenecek bölge de ufak bir bölge. Orayı temizletiyorlar, tamam. Müfettişler görülmesi gereken her yeri gezmiyor, denetlemiyor. Sadece anayolları geziyor. Ara sokaklara, galerilere hiç girmiyor. (Aynı madende işçi)
 
- Hiçbir güvenlik önlemi yok. Amirlerimize söylüyoruz ama 'bizim yapabileceğimiz bir şey yok. İstemiyorsan çalışma, her gün kapıya 500 tane işçi geliyor' diyor. Çiftçinin, hayvancının malı para etmiyor burada. İnsanlar zenginlere köle olmaya muhtaç. 2 gün madene gitmedim mi aç kalıyorum. Çalışmak zorundayım. (Aynı madende işçi)
 
- Madencilik, bir sömürge sistemidir. 'Aşağıdakiler sömürülsün, birileri zengin olsun' sistemidir. Madenlerde prim sistemi vardır; sendika yoktur. Sendikada muhalefet olamazsın, işten çıkarırlar. Burada sendika sadece özel sektörün, patronun adamlarıdır. (Aynı şirketin başka madeninde çalışan işçi)
 
- Madenden çıkmak için 1,5 kilometre yol yürüyorum. Gündüz vardiyasında saat 4'e çeyrek varken işi bıraktım diye yevmiyemi kesmek istediler. Madencilikte şöyle birşey var: madene hemen gir ama ne zaman çıktığın önemli değil. İstersen en son çık. (Aynı madende işçi)
 
- Herkesin borcu var. Bankalar yasal tefeci olmuş bu ülkede. Madencilik, köle düzenidir. Burada zalimliği insanlıktan sayıyorlar. (Aynı madende işçi)
 
- Bu, kaza değil; çok büyük ihmal var burada. Çalışma Bakanlığı'ndan müfettiş gönderiyorlar madene, 10 gün önce haber geliyor. Diyorlar ki, 'Hemen ana yolları temizleyin.' Müfettişler kesinlikle yer altına inmiyor. İdari binaya çıkıyorlar, mangal partisi yapıyorlar. (Aynı madende işçi)
 
- Bütün belgelerde herkesin ölüm saati 16.30 diye yazıldı. Yani hepsi mesai saati içinde değil de sanki mesaiden sonra dışarıda ölmüş gibi gösterildi. Tazminatları daha az ödemek için böyle bir yol buldular. (Aynı madende işçi)
 
- Bir madencinin kazandığı para 900 ila 1200 TL arasıdır. Her gün işe gidersen, ki bu sektörde imkansız, o zaman 200-300 TL de prim alırsın. Hasta da olsan, ayağın, bacağın, belin de ağrısa işe gitmek zorundasın, gitmediğin gün yevmiyeni kesiyorlar. (Başka madende işçi)
 
- Devlete 146 dolara mal olan kömür, şimdiki işletmenin 'daha az paraya daha çok üretim' mantığıyla 22 dolara indi. TKİ, bunlardan bu kömürü satın alıyor. Sonra da seçim zamanı vatandaşa dağıtılıyor. Bu madende ölen 300 işçinin 2 ay boyunca tüm kazanımını biraraya koysak, Zafer Çağlayan'ın kolundaki saati satın alamıyoruz. (Maden işçisi)
 
- Madende bir kaza olsa kaçılacak yer yoktu biliyoruz. Bu madende 1 yerine 3 baca olsaydı ölmeyecekti bu insanlar. Başka tahliye yolu yoktu. Bu adam o şartlarda nasıl gelsin geri indiği 3 kilometre yolu? (Aynı madende işçi)
 
- Emekleyerek geçtiğimiz yerler oluyor madende o kadar alçak. Elimizde yemek torbamızla geçemiyoruz. Şirkete denetlemeciler geleceği zaman haber veriyorlar şirket yetkililerine. Geldiklerinde asla aşağı inmiyorlar. Yukarıda mangal, piknik yapıyorlar. Bizim olduğumuz yere gelen yok. Ben 9 yıldır çalışıyorum daha bir kere müfettiş görmedim. (Aynı madende işçi)
 
- Şirket, bu sendikayı kendi istedi. Sendika seçimine gittik. Millete baskı yapıldı. Oy kullanmaya gittiğimizde, elimize zarfı verdiler. 'Atın' dediler. Kime attığımız belli değil, kimi seçtiğimizi bilmiyoruz. Sendikaya hep patronun istediği kişiler seçildi. Muhalefet yapanları 1 günde işten attılar. İşçinin sendikası yok burada. Biz hiçbir zaman kimseye derdimizi anlatamıyoruz. (Aynı madende işçi)
 
- "Kömür ver, kömür ver' diye bağırıyorlar. Senin güvenliğin, gaz maskelerin nerede peki? 45 dakikalık maske ile insan yaşar mı? Yanında 6 bin insan çalıştırıyorsan neden bunun tesisatını yapmıyorsun? Yok mu senin ocağında hiç maske? Ölsün diye mi koyuyorsunuz bizi ocağa? (Aynı madende işçi)
 
- Her ölünün ağzına birer maske takmışlar, üzerlerine battaniye. Hepsi sağ, hepsi yolda öldü diye. Halbuki hepsi madende öldü, içeriden kimse yaralı olarak sedyeyle çıkarılmadı. Hepsi ayakta kendileri çıktı kaçabilenlerin. (Başka madende işçi)
 
- Yıllardır orada yanan bir yer var. Yanan yere kömür almaya gittiler, patladı orası. Devletteyken birşey yoktu. Aynı madeni Ciner Grubu çalıştırırken, orada yangın vardı; kapattılar madeni. Bu yeni patronlar onun altına girdi, oradaki rezervi almak için. Bu olay bir anda olmadı yani, yıllardır biriken bir yangın var orada. (Başka madende işçi)
 
- 1 gün işe gitmedim. Bana 'yevmiyeni kesiyoruz' dediler. 'Nasıl kesebilirsiniz? Benim burada her gün anam ağlıyor 8 saat paketleme yapıyorum' dedim ama dinlemediler. Daha çok üretim, daha çok kömür istiyorlar. Can önemli değil ki, gelsin kömür, gitsin kömür.. (Aynı madende işçi)
 
- 2 yıl önce işe girdik. Dosyamızı aldık, eğitim salonuna girdik. Bize imzalamamız için bir kağıt verdiler. Muhtemelen maddeler vardı. Hiçbirini okumadık. Acele, hemen çevirin imzalayın, çevirin imzalayın.. Yer altında mekanikçiyim ben. Yeraltında diesel araçların çalışması yasak. Ama bizim işletmede volvolar, terexler, havasız ortam.. Taş tozu çekiyoruz, kömür tozu çekiyoruz. Yetmiyor bir de egzoz dumanı çekiyoruz. Geçen sene Bakan Taner Yıldız geldiğinde kepçeleri yer altında görmese dahi izlerini görmüştür. Bunları sendika zaten biliyor ama hiç birşey demiyor. (Aynı madende işçi)
 
- Bizim mekanize çalışan şiltler Almanya'dan geliyor. Geçen gün ayak sökümünde ağabeyler bahsediyordu. Almanya'da hurdaya atılan şiltleri alıyormuşuz biz. Onların kullandığı sağlıklı makinaları niye almıyoruz? Yok mu bizim şirketin alma gücü? Yeniden boyayıp kullanıyoruz onların hurdalarını. (Aynı madende işçi)
 
- Gaz maskelerinin bakımı yok. Kömür nakliye bantları var. 15 dakikalık bir arıza yapıyor, durdurmuyorlar. 'Hemen arızasına müdahale et' diyorlar. Bantlar çalışırken müdahale ediyoruz. Çok tehlikeli. Makara kapıyor, kol kopuyor, ölüme sebep oluyor. 'Kesinlikle durdurmayın' diyorlar. Çalışsın, gitsin kömür. Gidiyor kömür. Büyük arıza yaptı mı bu sefer bağırıyorlar arkadaşlara, bant niye arıza yaptı diye hakaret ediyorlar. Dayak yiyenler var. (Aynı madende işçi)
 
- 2006'da emniyetsizlikten dolayı sağ kolumu kaybettim. Maden sektöründe patronlar para hastası. İnsan sağlığı diye birşeyi düşünmüyorlar. Para gelsin de nasıl gelirse gelsin. Kolum koptu içeride bantta, ben can havliyle kendi başıma yürüyerek dışarı attım kendimi. Tazminat davası açtım. Bütün üst amirlerimden baskı aldım; taşerondan tehdit aldım, 'Bu tazminatı ben senden geri alırım' diye. Burada önce kömür daha fazla kömür.. (Aynı madende eski işçi)
 
- Enerji Bakanı kaç kere inmiş madene? İmbat madenine gelmişti bir kere. Bakan gelmeden önce yer altına inildi. Bütün tesisat döşendi. Bir altına kırmızı halı serilmediği kaldı. Yemek yeme yerleri yapıldı. Halbuki burada çalışan hiçbirimizin böyle bir şansı yok. Havalandıma, gaz maskeleri bunların çoğu çalışmıyor. (Başka madende işçi)
 
- Doktordan 1 gün rapor alıyorsunuz. Rapora vardiya mühendisler imza atıyor. Doktor raporunu yırtıp atanlar var. 2 gün üst üste rapor alana çıkış veriyorlar. (Aynı madende işçi)
 
- İşçiler madene indikten sonra tüm kapılar kilitleniyor, erken çıkmayalım diye. Bütün madenlerde bu böyle. (Aynı madende işçi)
 
- İnsanları işleriyle tehdit edip AKP mitinglerine götürüyorlar. Gündüz vardiyasına, 'Madene inmeyeceksiniz, Manisa'ya Başbakan gelecek onun mitingine gideceksiniz' diyorlar. Gidenlerin eline su ve kumanya veriyorlar. Çizmeleri baretleri giydiriyorlar, gönderiyorlar. "Ben gitmiyorum" diyene çıkışını verirler. (Aynı madende işçi)
 
- Sigara, çakmak girmesi yasak denilen bir ocakta kaynak yapılıyor, oksijenle kesim yapılıyor, içeri araçlar giriyor. Panoların hepsi düz pano, sağlıksız çoğunun kapağı açık. Denetlemeye geldikleri zaman panolar değişsin, oksijenler çıksın dışarı, araçlar çıksın. Müfettişler girsin içeri. Onlar gitti mi tekrar devam. (Başka madende işçi)
 
- Daha önce bizim sığınma cebimiz vardı 1 tane. İçinde her şey dört dörtlük vardı. Ama sonra iptal ettiler. 3-4 tane sığınma cebimiz olsaydı bu kadar kaybımız olmazdı. (Aynı madende işçi)
 
- Ağabeyim İmbat madeninde öldü. Öldüğü halde madencilik mecbur bizde. Çiftçilik bitti, tütün yapamıyoruz, pamuk yapamıyoruz, domates para etmiyor. 3 gün sonra bu maden açılacak gene gireceğim. Girmek zorundayım, bakmak zorunda olduklarım var. (Aynı madende işçi)
 
- Taşeron sistemi var. Salı çarşamba günleri işçi alımı oluyor. Gel buraya yüzlerce insan geliyor, iş var diye. (Aynı madende işçi)
 
- 5 TL'ye alacağın elektrik kablosu yerine 2 TL'lik kablo alırsan senin panon da patlar, metanın da çıkar. (Aynı madende işçi)
 
- Devlet burayı 16 yıl çalıştırdı. 1 tek ölüm olmadı. Ciner Grubu yangınları hissetti, can kaybı olmasın diye kapattı. Buraya sağlam raporu vermişler. Böyle mi rapor veriliyor? (Aynı madende işçi)
 
- Yangın tatbikatı hiç olmadı. Bu kader değil, katliam. Yaşı 55'e çıkarıyorsun madencinin. Neye göre çıkarıyorsun? 300 işçimiz öldü. Bunlar 55 yaşını gördü mü? Ebediyen emekli oldular. 40 yaşında emekli oluyordu önceden madenciler; ondan sonra zaten 10-15 sene anca yaşıyordu. Biz çalışırken, dinamit dumanlarını yiyoruz her gün. (Aynı madende işçi)
 
- Rızkımız için geliyoruz buraya ama madenden sağ çıkıp çıkmayacağımız belli değil. Her gün karımızla kızımızla helalleşerek çıkıyoruz evden. (Başka madende işçi)
 
- Çalışma şartlarımız çok ağır. Her şey prim, her şey para. Bir kürek mal fazla çıktığında, 2 kilo kömür fazla çıktığında amirlere prim yazılıyor. Herkes primin peşinde. Seni mecburen aşağıda sıkıştırıyor. Bu, seni sıkıştırıyor, onun üstündeki de onu sıkıştırıyor. Baskıyla çalışıyoruz. (Aynı madende işçi)
 
- Ben ilerlemeci, tünelciyim. Benden istenen 2 kasa. 2 kasa olmadığında, geride bir aksilik olduğunda amir, 'aksilik olmuş da koyamamış' demiyor. İlla ki o 2 kasayı koyacaksın. Mesela adama diyorsun, 'Amirim gama yok. Ben gerideki kasaya koydum ilk kasaya tahkimat yapamıyorum; üstünü gamalayamıyorum' gama gelmesi lazım çöküntü olmasın diye, 'Ya sen gamayı boşver, gama arkadan gelir, sen kasaya zorla veya kasayı atamasan bile dinamiti patlat' diyor. Bir çökme, göçme olursa diye bir düşüncesi yok. Yani illa bu 2 kasa konulacak. (Aynı madende işçi)
 
- Yeni vardiya 15.30'da geliyor. Saat 4'e çeyrek var; başındaki amir, 'ayağı terk edemezsin' diyor. İlla 1 kürek mal fazla çıkacak. Sanki bu adam robot, bu yorulmuyor. Böyle bir düşünce var. (Aynı madende işçi)
 
- Bize 'sendikalısın' diyorlar. Maaşlarımızdan kişi başı aylık 50 TL kesiliyor sendika için ama birileri bizim paralarla sendika başkanlığı yapıp, Mercedes'lerle deniz boylarında geziyor. Hiçbir hakkımız için bizi savunmuyor. (Aynı madende işçi)
 
- Ocaktan sıcak kömür çıkıyordu. Yukarıdan gelen kömür ele alınmayacak şekilde sımsıcaktı. İnsanın elini yakıyordu. Çok terliyorduk. Bunu amirlere söylediğimizde, "Bir şey olmaz" diye geçiştiriyorlardı. (Aynı madende işçi)
 
- Denetleme yapılacağı duyulunca her yere talaş döküp etraf tertemiz yapılıyor. 1 cep giriyorlar. Her tarafına fan bezi çakıyorlar. Bir yemek masası yapıyorlar. Müfettişler geliyor bakıyor, oo işçi güzel yerde yemek yiyor, iyi ortamda çalışıyor deyip çekip gidiyorlar. Dolduruyorlar ceplerine parayı, yiyorlar içiyorlar, sendikanın otelinde yatıp kalkıyorlar, mis gibi lüks yerde. Tamam. İşçi ne yaparsa yapsın. Böyle böyle kazalar oluyor sonra. Devletin buraya kazadan sonra müfettiş gönderip delil aramasına gerek yok. Daha önce gelen müfettişleri denetleyeceksin. Onlara soracaksın. Sadece amirleri içeri atmayla olmuyor. (Aynı madende işçi)
 
- Bu ocakta karatumba var. Yani tüneli sürüyorsun, söke söke dinamit atıyorsun yukarıdan göçüre göçüre geliyorsun. Türkiye'de karatumba yasak. Bu ocakta sadece 2 mekanize var. Geri kalanı? Kara tumba ve klasik ayak. Kazma kürekle çalışıyoruz. (Aynı madende işçi)
 
- Yaşam odası yok. 2 sene önce vardı. Üretim yapılan bölgede kaldı; kaldırdılar. (Aynı madende işçi)
 
- Büyük şirketlerin hükümet hangi partiyse ona karşı bir yalakalıkları var. Madencilikte bu daha da ön plana çıkıyor herhalde. Çünkü saha bittiğinde yeni saha almak için hükümete yakın olmaları lazım. İşçiye burada baskı yapıyorlar. Başka partiyi miting için buraya sokmuyorlar. AKP'ye oy atacaksın diyorlar. (Aynı madende işçi)
 
- Türkiye'de madencilerin köleden farkı yok. Herkes aşırı derecede kötü şartlarda çalışıyor. Emniyet diye birşey yok. Emniyet amirlerinin yetkisi de yok. Burada taşeron sistemi var. Amir, taşerona diyor ki, "Sen burada emniyetsiz çalışıyorsun. Bunun önlemini al." "Sen bana karışamazsın" diyor taşeron. Üst yöneticiler baskı yapıyor taşerona, "30 metre yeri bana şu tarihte bitir, sana şu kadar para vereceğim' diyor. Taşeron işçiye bastırıyor hemen bitir diye. Ama parayı sadece kendisi alıyor. (Aynı madende işçi)
 
- Dayıbaşları var madende. Çalıştırdığı ekibin başında duran kişiler. Onlar da işçi ama bizden biraz daha fazla para alıyorlar. 100-200 TL para karşılığında işçiye baskı yapıyorlar. (Aynı madende işçi)
 
- İşçi saat 7.00'de gelir vardiyaya. Üzerini değiştirir. Saat 7.15'te tertibini alır. 7.20'de ocağa iner. Oradan, sadece çalışacağı yere 3,5-4 kilometre yürüyenler olur. Yol eğimlidir, çukurdur, çamurdur. Yani insanın sadece çalışma yerine gidene kadar enerjisi yarı yarıya düşer.
 
- Hepimizin borçları var, sıkıntılarımız var, sağlık sorunları yaşıyoruz. Madenden günlük 40 TL alıyoruz. Yani 30 gün çalışsan ki bu imkansız, bin 200 TL alırsın. 200 TL de her gün geldiğin için prim verirler, bin 400 TL. 1 gün işe gitmedin mi primin kesilir, o günkü yevmiyen de. O yüzden hasta da olsak gitmek zorundayız işe. (Aynı madende işçi)
 
- Madende yemek için mola yok. Belli bir zaman da yok. Yani şu saatte yemeğe oturacaksın diye birşey yok. İşin akışına göre, iş hafifleyince amir belli bir ekibi yemeğe gönderir. Yani ben acıktım diye saat 12'de yemeğe gidemezsin; taşeron ve dayıbaşı denilen kişilerin talimatını bekleriz. (Aynı madende işçi)
 
- Madende tuvalet yok. Tutuyorsun. Bundan dolayı sağlık sorunları yaşayanlar var. İşçi çantasında kendi suyunu, kendi yemeğini götürüyor. Susayınca içiyor suyunu. Su ve yemek şirketten değil. Yiyecek yer de yok, çamurun içinde yiyoruz, kömür akıyor üstümüze. Çoğu zaman aç çalışıyoruz. (Aynı madende işçi)
 
- 5 dakika geç kaldığımızda amirler, 'neden daha erken gelmedin?' diye bağırıyor, küfür ediyor. Her zaman daha fazlasını istiyor. (Başka madende işçi)
 
- Buradaki sendika, patronun sendikası, işçinin değil. İşçiden kesilen parayla maaş alan sendikalar bizi değil, işvereni temsil ediyor. (Aynı madende işçi)
 
- İnsanların madene inmekle ilgili hiçbir korkusu yok. Bu olaydan sonra 8-9 saat içeride kalmış, güç bela dışarı çıkabilmiş arkadaşlarım madenin yeniden açılmasını bekliyor. Çünkü herkes çalışmak zorunda. O nedenle buradaki Başbakan'a yönelik protestoları haklı bulmuyorlar. Başbakan protesto edilirse maden kapanır, işsiz kalırız diyorlar. (Başka madende işçi)
 
- O kadar yorgun oluyoruz ki bütün gün çalışmaktan. Bir maden işçisinin bir parka gidip, bir çay bahçesine gidip bir çay içip bir simit yemeye ne vakti ne de gücü oluyor. (Aynı madende işçi)
 
- Yine ineceğim madene mecbur. (Ölmekten korkmuyor musun?) Zaten yaşadığımız yaşam ölümden farksız. Biz normal insanlar gibi yaşayamıyoruz ki.
 
Nokta.
 
Toplam blog
: 2
: 363
Kayıt tarihi
: 19.05.14
 
 

Gazeteci ..