Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Şair-Yazar: Ahmet Ünal ÇAM

http://blog.milliyet.com.tr/edebi

28 Ocak '08

 
Kategori
Öykü
 

Biri küçük, iki kedi

Biri küçük, iki kedi
 

Biri küçük 2 Kedi..Yazan : Ahmet Ünal ÇAM


-Adam iş çıkışı yorgun argın evine varmıştı. Hanımı kapıyı açtığında şaşkın baktı;

-Hayırdır bey, bu palto nerden çıktı.

-Bu gün aldım.

-Hani çocuğa çanta alacaktın, para anca yeter demiştin. Bak, defter kitaplarını poşetle götüren bir o var koca sınıfta.

-Ben çocuğumun gönlünü alırım merak etme.

Bir an durdu, biraz üzgün baktı hanımının yüzüne;

-İş yerinde laf oldu, soğukta bile ceketle gitmem, utandım. İnan istediğimden değil.

Hanımı yol verirken sordu;

-Kaça mal oldu kim bilir, bu kadar pahalısını alman gerekir miydi ?

Adam gülümsedi;

-Şansım yaver gitti, itfaiyeden ucuz bir kullanılmış palto arıyordum. Bunu satan adamla karşılaştım, açıkçası cebimdeki paraya göre ucuz bir şeyler sordum, tuttu bunu çok ucuza verdi.

-Aman bey, çalıntı filan olmasın.

-Aklıma geldi, çekinerek sordum. Bazı zenginler alıp, sıkılınca eski niyetine satıyormuş bu adamlara.

Şöyle bir baktı hanımına;

-Ne yapayım hanım, adamı sorguya mı çekeyim. Ortalıkta zabıtası da var, polisi de.

-Ne bileyim çekindim işte. Neyse güle güle giy.

İlkokula başlayan çocuğu kapıya koştu;

-Baba, baba !

-Noldu oğlum, bu ne heyecan?

Çocuk az ilerde, duvar dibinde çömelmiş bir anne ve bir yavru kediyi gösterdi.

-Bak iki kedimiz oldu. Ama annem eve almam diyor kedileri.

Kadın; “Oğlum, sokak kedisi eve alışmaz kolayca. Hem evimiz tek odalı, gece gelip üstüne filan yatarsa ne yaparız.”

Adam; “Annen doğru söylüyor oğlum. Tek odalı evde olmaz, gece senin yanına gelir, ağzına tüy kaçar filan”

-Ama baba bu gece soğuk olacakmış, üşürler.

Adam kedilere baktı.

-Alışmışlar gibi buraya gitmeye niyetleri yok galiba. Yemek filan mı verdiniz ?

Çocuk; “Ben peynir verdim. Annemle de şarkısını söyledik kedilerin”

-Hımm, söyle bakalım, ben de duyayım.

-Biri küçük iki kedi, verdim peyniri yedi. Küçük olan bakıp bakıp, “Daha doymadım.” dedi.

-Aferin çok güzelmiş. Neyse ben gidip onlara göre bir karton kutu bulayım, gece içinde ısınırlar.

-Tamam bey, ben de kutuya koyacak kumaş parçaları bulayım.

Çocuk; “Yaşasın !”

-Ama beni beklemeyip annenle uyuyacaksın, çok geç oldu tamam mı ?

-Tamam babacığım.


*** ***

Adam, karanlık sokaklara doğru süzüldü. Gecenin soğuk geçeceğini o da duymuştu. yeni paltosunun sıcaklığına bayılmıştı, “Biz sıcacık evimizde otururken, kapımıza gelen iki kedinin üşümesi hiç güzel olmaz, içimizi yaralar.” Çocuklarının küçüklüğü hastalıkla geçtiği için üzerine titriyorlardı. Özellikle kendisi hayvanları çok sevdiği halde, eve kedi, kuş almayı düşünmek bile istemiyordu. Dışarda kedi-köpeği sevdikten sonra ise kendisi gibi, çocuğunun da elini iyice yıkattırıyordu.

Büfelerin, marketlerin, akşamları dışarı attığı temiz kutulardan bulacağını umuyordu. Fakat sokağın ıssızlığı, sessizliği içine bir ürperti salmaya başlamıştı. Gecenin karanlığında bir süre kendi ayak sesinden başka ses duyamadı. Karanlık, loş kısımlardan uzak durmaya çalışıyordu ama sönük gece lambaları yüzünden bazen karanlıkta yürümekten kurtulamıyordu.

Bir markete yönelmişti, yolunun üzerinde geçmesi gereken uzun bir karanlık ve duvarların loşluğunda bir kaldırım vardı. İşin kötüsü karanlığın içinden kendisine doğru yaklaşmakta olan adamları görmüştü. Bu sessiz gecede tanımadığı insanlarla, üstelik karanlık, loş kaldırımlarda karşılaşmayı hiç istemezdi. Adımlarını yavaşlattı. Sonunda kendisi karanlığa girmeden adamlar ışığa çıkmıştı. Selam verdi;

-Selamün aleyküm !

Adamlar yüzüne garip garip bakarak, cevap vermeden yavaşça yanından geçtiler.

Canı sıkkın karanlığa daldı. “Yuh be, ne biçim adasınız. İnsan Allah’ın selamnını almaz mı!” Birkaç adım atmıştı ki, arkasında uzaklaşmakta olan ayak seslerinin iyice uzaklaşmasını beklerken, birden kendisine yaklaştığını farketmişti. Bakmamaya çalıştı ama sesler çok yaklaşınca endişeyle döndü. Aynı anda öndeki iri yarı adam paltosunun yakasından yapıştı, ince zayıf olan adam da bir bıçak çekip boğazına dayamıştı bile.

-Çıkar lan paraları.

-Param yok.

-Uzatma da sökül paraları.

-İnanın param yok.

Biraz uzakta duran adam pis pis sırıttı;

-Yalan söylüyor. Parası olmasa bu pahalı paltoyu giyebilir miydi !

adamın konuşmasına imkan vermediler. İri yarı adam öfkeyle;

-Bu bizi oyalacak, birileri gelir şimdi.

Onun lafı bitmeden, ince zayıf adamın kolu bir ileri bir geri hareket etti. Adam yeni paltosunun göğsünden sızan kana inanmaz gözlerle bakarak yerdeki boş karton kutunun yanına doğru yere yığıldı.

Üç adam birden bütün ceplerini kurcalamaya başladı. Kısa sürede parası olmadığını anlayıp, uzaklaştılar.

Yerde kalan adamın gözleri kapanmaya başlamıştı, uzakta bacası tütmeyen bir eve bakar gibiydi. Gözlerinde gülümseyen bir çocuk yüzü canlanınca dudaklarında bir acı tebessüm donup kaldı.


Biri küçük, iki kedi

Biri küçük, iki kedi üşüyordu

Biri küçük, iki kedi donuyordu

Birkaç sokak ötede, kan içinde

Siyah paltolu adam ölüyordu


Bir gece kondu, bir kadın-bir çocuk

Yeni yeni acıları bekliyordu.

Gece karanlıktı, ayazdı gece

Mehtap şahit oldu, susup sessizce


Karanlıktı soğuktu, ve bir yağmur

Issız sokakta bir ceset sadece

Dudağında yarım acı gülüşle

Tütmeyen bir bacaya bakıyordu


Biri küçük, iki kedi üşüyordu

Biri küçük, iki kedi donuyordu

Birkaç sokak ötede, kan içinde

Siyah paltolu adam ölüyordu

Ahmet Ünal ÇAM

25-12-2007 01:10

Öyküler

 
Toplam blog
: 63
: 411
Kayıt tarihi
: 28.12.07
 
 

Şair-Yazar: Ahmet Ünal ÇAM 1967 Çankırı doğumluyum. Hayatımın çoğu Ankara'da geçti. Kamu'da çalışı..