Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Birilerinin İstediği AÇILIM Değil ki !

Birilerinin İstediği AÇILIM Değil ki !
 

Öcalan'ın Dtp'ye tepkisi doğrudur !


Herkesin izlediği üzere, hükümet açılım üstüne açılım yapıyor. Ama içlerinde en çok konuşulan ve tartışılan iki konu var ki, hayati önem arz ediyor. Bunlardan biri ‘Kürt Açılımı’ diğeri ise ‘Ermeni Açılımı’ konuları.. Ermeni meselesi de Kürt meselesi gibi kangrenleşmiş bir konu olmasına rağmen, bu konunun çözümü için bir takım çalışmalar yapılıyor. Her iki konuda da söyleyecek bir şeylerimiz var. Önce şu ‘Kürt Açılımı’ konusunda bir şeyler daha söyleyelim.

Aslında söyleyeceklerimiz ve yazacaklarımız daha önce yazdıklarımızdan çok da farklı değil. Çünkü dün olduğu gibi bugün de ‘aynı’ düşünüyorum. Hükümetin ‘Kürt açılımı’ biraz tirübüne oynama havasını hissettirdiyse de, temel yaklaşımların iyi niyetli olmasını arzu ediyorum. Bu hususta da ciddi sinyaller var. En azından Beşir Atalay’ın söylemlerinden hükümetin ciddi bir yaklaşım içinde olduğu anlaşılıyor. Hükümetin bu yaklaşımlarına muhalefet kanadından pek de itibar edilmediği görülüyor. Chp kanadından olumsuz yaklaşımların tamamı olmasa bile büyük bir kısmı ‘muhalefet’ olma zorunluluğundan olsa gerek, ak’a kara, karaya ak deme uğraşında. Belki de Akp’nin olası bir puan artışını engelleme, bu konuda başarılı olmasını istememe gibi bir düşüncesi olabilir geri planda. Eğer böyleyse bu hiç de pozitivist bir yaklaşım değil. Mhp’yi fazla tartışmaya gerek yok. Kısmen bir yere kadar haklıdırlar. Ama daha fazlası şovenizm olur. Sanırım bununda farkındalar, özellikle yumuşak tavırlar sergileyen isimlerle basında sık sık boy gösteriyorlar.

DTP’ye gelince… Aslında işi en çok dolandıran, zora sokan, kelime oyunları yapan parti bu parti. Bütün söylemlerinde zaman zaman doğruluk payları olsa da, bunu gözlemleyebilsek de, çoğu zaman ultra kürdi yaklaşımlarla, bazen fazlasıyla halk yardakçısı yaklaşımlar içerisine giriyorlar. Dtp’nin en büyük handikabı, aralarında bir fikir ve eylem birliğinin olmamasıdır. Partinin bazı isimleri ya fazlasıyla uzlaşmacı, ya fazlasıyla şahin. Ya bazen şahin, bazen ılıman. Ya da hem öyle, hem böyle.. Beni en çok rahatsız eden isimlerden biri Emine Ayna idi. Fazlasıyla tahrikkar ve tehditkâr buluyordum. Birçok yazımda da bahsettim. Takip ettiğim birçok köşe yazarının ve Kürdi haber portallarında da birçok ismin bu şahısın bu hareketlerinden rahatsız olduğunu gördüm. Herhalde bu partinin üst yönetimine de ulaşmış olmalı ki, bugünlerde biraz sessiz kendileri.

Diğer isim ise Aysel Tuğluk. Aslında meclise ilk girdiklerinde ‘aklı başında olanlardan biri’ olarak görmüştüm ama aslında çok dengesiz bir politika izlemeye başladığını gözlemledim. Zaman zaman sivri açıklamalar yapıp, zaman zaman da barış çağrısı yapmak bu partinin düsturu haline geldi. Bir zaman önce ılıman görüşler ve doğru tespitler yapmaya çalışan Aysel Hanım, 1 Eylül’deki barış mitingi sonrası <ı>‘işler yolunda gitmezse, Kürtlerin ayrılması tartışılabilir’ kabilinden bir şeyler söyledi. Bu ne demek? Bu şu demek : Eğer, bizim istediklerimiz olmazsa, dayattığımız bazı hususlar kabul edilmezse, biz de (yani Kürtler) ayrılmayı gündeme getiririz, gerekirse ayrılırız. Bu demektir o sözler. Diyeceksiniz ki, bunlar yeni değil. Haklısınız. Ama sorunun derinlerine neşter vurulmaya başlandığı, en azından geniş kitlelerde tartışıla geldiği bu sorunun çözümü için çareler aranmaya başlandığı bir periodda bu söylem iyiye işaret değildir. Eskilerin tabiri ile hatta ‘abesle iştigal’dir. Aysel hanım’ın ‘ayrılık’ polemiğine karşı, o her seferinde muhatap gösterdikleri Öcalan <ı>“Bu DTP’liler bazen ne dediklerini bilmiyorlar, ne ayrılması” demiş! Doğru söylemiş.

Önemli bir husus da, Dtp’lilerin, barışın kalıcı olması için Öcalan’ın muhatap olarak alınması talepleri. Bu Dtp’nin olmazsa olmazı. Ama Dtp bu olmazsa olmazlarını direterek aslında bir baltalama sürecine girdiklerinin farkında değiller. Aslında belki de istekleri bu. Yani, her şey bu ülkede normal seyrinde gitmesin, Kürtlerle-Türkler önce fikirsel olarak ayrışsınlar, sonra fiziksel olarak çatışsınlar ve arkalarına Pkk’nın da silahlı gücünü alarak, ayrı ve egemen bir devlet kursunlar. Hay şaşkalozlar, siz bu mevcudiyetinizle bir devlet kurabilir misiniz? Kursanız bile gerçekten egemen, özgür ve hür bir devlet olabilir misiniz? Kendinize bu kadar güveniyor musunuz? Gerçekten 2. İsrail olabilir misiniz? Sizi olası bir devlet kurmanız durumunda, ileriki yüzyılda ‘sömürge bir devlet olmaktan’ kim kurtarabilir?

Bu ülkede 30–40 bin kişinin ölümüne sebebiyet vermiş, terörist bir örgütün başının, böylesi ulusal bir meselede, çözüm için muhatap alınabileceği nasıl düşünülebilir. Öcalan mı sizi kurtaracak? Bu adam mı barışı getirecek? Bu adam on yıllarca dağda, silahlı çetenin başındaydı. O zamanlar bir barış planı yoktu da, şurada on küsur yıldır, tek kişilik hücrede ikamet edince mi barış getirmek aklına vasıl oldu. Onca yıl aklı neredeydi? Dağa çıkanları kullanmış, gençleri ölüme sürüklemiş, genç kız ve kadınlardan kendine mağaralarda harem kurmuş, her seferinde, her söyleminde Kürtleri aşağılayan, doğru dürüst Kürtçe bile bilemeyen Öcalan fazlasıyla putlaştırılarak, hatta bir fenomen haline getirilerek şimdi barışçı bir kimliğe kavuşturulmak isteniyor. Hatta aslında Öcalan ve Pkk hep barışı savundu ama, bunu istemeyen Türk tarafı oldu’ gibilerinden söylemler ifade etmeye çalışıyorlar. Aziz Kürt kardeşlerim oyuna getiriliyor. Gerçekler onlara farklı yansıtılıyor. Dtp’liler ve Öcalan’ın eski taifesi, bunda da oldukça başarılılar.

Dtp’nin birkaç söylemlerinden biri ‘Kürtlere kültürel hakların verilmesi’ konusudur. Bu tamamen gerçeğin saptırılmış halidir. Kürtler, bu ülkede birçok azınlığın yapamadığı kadar birçok Kültürel haklara sahipler. Aslında, bazı nahoş uygulamaların haricinde, dillerini rahatlıkla konuşabiliyorlar, bangır bangır şarkılar söyleyip, kasetler çıkartabiliyorlar. Kürtçeye yönelik sözde baskı ve engellerin olduğunu söyleyenler de doğru söylemiyorlar. Zira “Kürtlerin her şeyden, hatta dillerini yazmaktan ve konuşmaktan bile mahrum olduklarını” iddia edenler için, şu anda Türkiye’de Kürtçe olarak yayımlanan kaç tane günlük, haftalık, aylık, dergi ve gazetelerin olduğunu sormak, birçok dergi ve gazetelerin haricinde, onlarca sayı ile ifade edilebilecek yarı Türkçe, yarı Kürdi, tamamen Kürtçe veya tamamen Türkçe web portallarının olduğunu da ayrıca hatırlatmak isterim. Köye ve mecra isimlerine gelince. O isimlerin Kürtçeleştirilmesi de tamamen siyasidir. Yoksa kaç tane Kürt değiştirilmesini istiyor, bir araştırın bakalım.
<ı>
Son Söz : Dtp’lilerin barış için olmazsa olmazları var. En başta Öcalan’ın serbest bırakılmasını istiyorlar. Dağdakiler ön koşulsuz af edilsin ve siyaset yapmaları sağlansın, Kürtlere siyaset hakkı verilsin diyorlar. Aslında çelişkinin tam da göbeğinde, kendilerinin özgürce parlamentoda siyaset yaptıklarını unutuyorlar. En önemli konu ise, Kürtlerin ne istediğini kendilerinin tespit etmesi. Bir ayrışmadan ve ayrılmadan bahseden bazı aklı evveller, buna tüm Kürtlerin ortak karar ve düşünceleriymiş gibi davranıyorlar. Ülkede yaklaşık 20 milyon Kürt olduğunu varsayarsak ve seçimlerde yalnızca %5 oy alan Dtp nasıl oluyor da tüm Kürtlerin sesi oluyor? Bunu anlamak gerçekten çok zor. Ha, illaki Kürtler ayrılmak istiyorsa, bu ayrılmak isteyenler herhalde o %5’in içinde olanlardır. Onlara da sınır kapıları ağzına kadar açıktır. Onları da kimse tutmamalı zaten. Diğer Kürtleri karıştırmayın, onlar üniter millet kavramı içinde var olan Kürt kökenli Türk vatandaşlarıdır. Onların da ne terörle, ne ayrılmakla, ne de Öcalan’la işi olduklarını zannetmiyorum.


../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..