Birleşmiş Milletler = Barış Maalesef

Hatırlayanınız mutlaka vardır, (veya benim aklımda öyle kaldı) "uluslararası barışın korunması " denince aklıma BM gelirdi.

Savaş mı var? "BM bir toplanır, "hop" savaşı önler yav..!"

Saflık işte…

Akşam, Dışişleri Bakanımızın BM'deki konuşmasını dinliyorum. "Gelin şu savaşı önleyelimmmm..!" Adam, adeta yalvarıyor. 193’e ulaşmış birlikteliğin, en az iki dil bilen, koca göbekli yaşlı-başlı temsilcileri sanki hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi elleri şakaklarında koyun gibi dinliyorlar. (Bir çoğu toplantıya bile gelmemiş.)  Ölüm, yaralanma, harap olmuş evler-sokaklar, zorunlu göç… hiiiiç umurlarında bile değil. Bu kadar mı duyarsızlık olur?

Ne yalan, alayına epey bi sövdüm.

Sonra merak ettim; “Ne iş yapar bu BM?” diye.

Ordusu- askeri kaynakları olmayan, geçen yıl yaklaşık 3.6 milyar dolar bütçe ile faaliyet gösteren BM’mizin el atmadığı konu neredeyse yok.

Kadından çevreye, haberleşmeden denizciliğe, uyuşturucudan ticarete, mültecilikten silahsızlanmaya, meteorolojiden sağlığa, tarımdan fikri mülkiyete, paradan nüfusa, turizmden tarıma, kültürden havacılığa, çölleşmeden iklime…bir sürüüüü BM ihtisas konusu var.

Hatta ve hatta üniversitesi bile var. “Vay be!” değil mi?

BM’lerin en güçlü organı, 5’i daimi üyeli, 15 ülkeden oluşan güvenlik ve barışı korumakla yükümlü  “Güvenlik Konseyi “ imiş (!) Bir karar almak için 9/15 oranı gerekli imiş.

BM, Dünya batsa 9/15 aranan bir sistem.

Sen istediğin kadar “vicdanlara” seslen dur,  hiiiç bir faydası yok. Sonuçta; Ölen öldüğü ile, yıkılan yıkıldığı ile kalıyor.

İşte bu yüzden adını değiştirdim;  Barış Maalesef.