Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '19

 
Kategori
Sosyoloji
 

Birlik Nasıl Sağlanır?

İnsanoğlu sosyal bir hayvandır denilse de bir grup, ekip olmak kolay değildir. Birkaç kişi bir araya gelmeye görsün, hemen o ilk yola çıkılan plandan sapmalar başlar. Kişisel ajandalar ortak yoldan sapmalara sebep olur. Ortak yolda gidilse de kişilerin beklentileri, arzu ve istekleri yolun yolcularını esir almaya başlar.

Belki de bu noktada bizlere sosyal hayvan diyen sosyologlar haklıdır… baksanıza gruplaştık mı, içimizdeki nefs hayvanı bir anda orta çıkıyor. BİZ’i değil, BEN’i düşünür oluyoruz.

Aslında herkes kendi çıkarını maksimize etmeye çalışmaktan başka bir şey yapmamaktır. Kötü niyetli kişi bile kendi faydasını maksimize etmek niyetindedir. Mekanizmanın ardında yatan duygulardan bağımsız olarak olan arzu bu. Psikolojideki adı ise sosyal ihtiyaçların değiş tokuşu olarak.

Kızmamak lazım, zira hala Cro-Magnon atalarımız kadar beyin kapasitesine sahibiz ve bilinç dediğimiz şeyi benden bize geçecek şekilde henüz evrimleştiremedik. Hala beynimizin en eski kısmı olan sürüngen beynimizin dürtüleriyle tetiklenen duygularımızın hücumlarını korteksimizle dengelemeyi yeni öğreniyoruz. Sürüngen beynimizin coşturduğu limbik sistemimizin köleliğinde uzun zamandır biliçsizce yaşamış olan insanoğlu olarak sadece 65 bin yıldır korteksimizi kullandığımız için bilinçli yaşam bizler için hala yeni bir deneyim. 

Sorun grup dinamikleri denen olgu, ancak bu yazının konusubu değil. Bugün bahsetmek istediğim şey şu…Beraberlik, birlik demek değil. Olsaydı yan yana duran herkes kardeş olurdu, dünya da cennete dönerdi. Gerçi rıza makamına erenler için olan her şey güzel ve hayırlı ve dünya zaten cennet, ama bu da apayrı bir konu…

Beraberlik, birlik demek değil dedik.

Evet... Neden mi?

Çünkü, birlik olmak için ortak anılar biriktirmeli ve aynı vizyonda birleşmeliyiz. Kısaca kalbe dokunmayan beraberlikler bir masa üstünde yan yana bilinçsizce duran eşyaların beraberliğinden farklı değil. Madde, mana ile donanmadıktan sonra hareket etmiyor. O yüzden işe ruh katmak önemli.  Ruh olması için duygular, hatta güçlü duygular şart.

İşin bu kısmında kültür kavramı devreye giriyor. Kişilik hayata kendi penceremizden bakmak demek ise kültür de hayata ortak bir pencereden bakmak demek. Bu ortak pencere ise tüm kişisel farklııklara rağmen ortak değerler, düşünce sistemi, yaşayış tarzı, inanç birlikteliğini kapsıyor.

Kültür sadece bir toplumu kapsamanın ötesinde bir şirket, insan grubu, müzik grubu, futbol takımı gibi birden fazla insanın birlikte olduğu küçük gruplar için de sözkonusu. Zira benden bize geçen insanların oluşturduğu bir topluluk birçok hücreden oluşan hücrelerin oluşturdukları bir organ gibi kendi üst bilincini ve kültürünü de oluşturuyor.

O yüzden bir grubun dinamiklerini anlamak için o gruptakilerin önce nabzı tutularak orada olmalarının ardında yatan beklentilerine bakılmalı. Acaba hangi amaç ve vizyon sonucu o briliktelik meyada gelmiş. Birlik iseler onları tutan harç ne. Bir ekip kurarken de bunun tersi yapılarak işse vizyon, misyon, değerler, grubun kişiliği, yazılı olan ve olmayan işleyiş kuralları gibi temeller baştan belirlendi mi bir toplulukta ortak payda yaratmada başarılı olabilir. Kısaca kültür yaratmadan farklı geçmiş ve deneyimlerin ürünü olan insanları ortak paydada birleştirmek mümkün okamaz.

Ancak o ortak kültürü oluştururken özellikle firmalarda yapılan en büyük hata ortak payda yaratmayı işteki projelerle kısıtlayıp iş ortamının dışında sosyal platformlara taşımamak. “Bir ben var benden içerü” diyen Yunus Emre’nin dediği gibi herkesin bir de görünmeyen iç dünyası var. Herkes kendine özel bir harikalar diyarına sahip ancak bunu kolay kolay açmıyor ya da açamıyor dışarı. Şirket ortamı gibi başarının ön planda olduğu bir platform kişlilik maskelerinin maskeli balosuna sahneyken bu maskeler düşmeden insanların içindeki biriciklik ve güzlelikler ortaya çıkamaz. Amacı ve bir araya gelme sebebi belli olan şirketler gibi gruplar iş üretmenin dışında kişisel ve gelişim seminerleri, sohbetler, birlikte temalı geziler, sosyal sorumluluk projeleri ile beraberliklerini perçinlenmeli. Hatta belli zamanlarda ailelerle de bir araya gelinmeli ki duygusal kredi hesapları artsın. Yani, anılar biriktirilmeli. Yaşam zorlukları ve kolaylıklarıyla birlikte paylaşılmalı. Bu da kişiler arasında bir bağ kurulmadan kolay değil.

“Birlik olabildik mi acaba?” sorusunun cevabı için ben de şu soruyu sorma gereği hissederim…

Bu grup birbirinin zor gününde yardıma ilk koşan insanlardan mı oluşuyor? Düşen bir arkadaşını yerden kaldırabiliyor musun?

Seni üzen bir arkadaşınla o grubun buluşmasına gelmeden önce helalleşip, tüm kusurlarıyla kucaklaşabilir misin?

Bir sorun veya hata olduğunda ne yaparsın? Suçlar mısın ekip üyelerini yoksa çözüme mi odaklanır ve düşen arkadaşını kaldırmaya mı çalışırsın?

Aranıza ilk giren yeni kişileri nasıl karşılar ve gruba kabul edersiniz? Kendi haline mi bırakır ve gelmelerini mi beklersiniz yoksa adım atarak kolaylaştırıcı ve kaynaştırıcı mı olursunuz?

Sorun yaşanınca çuvaldızı önce kime batırıyorsununuz?

Karşılık beklentisiyle mi, yoksa karşılıksız mı adım atıyorsunuz ilişkilerde?

Kolay sorular değil. Yapması hiç kolay değil ancak ekip olmak zaten kolay değil.

Ah şu ego denen bizi yaşam tiyatronun gerçekliğine adapte eden garip dinamik. Ahhh. Sen olmadan gerçeklik denen şey yok. Zaten gerçeklik var mı acaba?

Neyse… Ego demişken egoyu öldürmemek ama terbiye etmek önemli. Ego terbiye oldu mu, insanın Burak atı olur.

O yüzden hakiki bir grup olmak için yola çıkılmışsa konu kardeşliktir, yol arkadaşlığıdır. Yol arkadaşları kendilerini hakiki insanlar olma sorumluluğunda hissetmeli ki sadece duruş ve davranışları bile sessizce birbirlerine koçluk yapsın, ayna tutsun.

Hakiki olmanın en önemli unsurlarından biri de iyi-doğru-güzel-adil-arif olmak beşlisi bence. Güzellik, o bahsettiğim yardıma ilk giden olmayı da kapsıyor, yani sadece estetik ve görüntüden ibaret değil.

Ekip olsa bile ekiptekilerin hepsinin katılıımları sağlananamıyor her zaman. İşte bu uzakta duran ve kalanlara da grubun çekim alanını hatırlatmak en güzeli. Güzellikleri paylaşınca zaten gruptan uzak olanlar buranın ayrasına çekilir. Ekibin ortak program ve projeleri öyle güzel olmalı ki gelemeyen pişman olmalı, bir sonraki buluşmaya koşa koşa gelmeli. Kriter bence bu.

Kısaca beraberlikler birliğe ekip üyelerinin birlikte anı biriktirmeleri, hayatı birlikte paylaşmak ve birbirlerine manevi katkı sağlamalaları ile olur. İçine mana katılmayan sadece maddesel olanı paylaşan ekipler orta ve uzun vadede bir arpa boyu ilerleyemez. Yatayda ilerleseler de dikeyde ilerleyemezler. Amaç ise dikey ilerleme yani tekamüldür.

 

Sevgiler,

Kenan

 

YAKINDA 2075 YILINDA GEÇEN, YAZILMAMIŞ VE AYKIRI BİR RUHSAL BİLİM KURGU ROMANI İLE TEKRAR OKUYUCULARLA BULUŞACAĞIM. BEKLENMEYENİ BEKLEYİN… TABULARI KIRMAYA HAZIR OLUN.

 

Kitaplarıma aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz…

RUHUN KOZMİK YOLCULUĞUhttp://www.dr.com.tr/Kitap/Ruhun-Kozmik-Yolculugu/Kenan-Kolday/Edebiyat/Roman/Turkiye-Roman/urunno=0001737003001

 

E-kitaplarıma aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz…

KADIN AŞK’TIR, AŞK CAN’DIR  https://www.publitory.com/e_books/1031-kadin-ask-tir-ask-can-dir

UZLAŞMAZ ZITLIKLARIN BİRLİKTELİĞİ https://www.publitory.com/e_books/1029-uzlasmaz-zitliklarin-birlikteligi

MUTLULUK NEDİR https://www.publitory.com/e_books/975-mutluluk-nedir

EN’EL AŞK https://www.publitory.com/e_books/1004-en-el-ask

  

Sosyal medya paylaşımlarım…

https://twitter.com/Naacel

https://www.facebook.com/public/Kenan-Kolday

https://instagram.com/kenan_kolday/

http://naacel.blogspot.co.uk/

http://www.felsefetasi.org/author/kenan-kolday

https://tr.linkedin.com/in/kenankolday

 
Toplam blog
: 245
: 1347
Kayıt tarihi
: 29.10.12
 
 

Çocukluğumdan beri kendimden büyük bir şeyleri arayıp durdum. Ve 1999 yılında yaşadığım şoklar il..