Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bisiklet

Bisiklet
 

Bizde bisiklet dediniz mi aklımıza çocuklar gelir.


Bisiklet önemli bir araçtır. Dün de önemli bir araçtı, bugün de önemlidir.

Dünyanın pek çok yerinde her yaştan pek çok insan bisiklete biner.

Avrupa’da, Uzakdoğu’da, Hindistan’da insanlar hem sağlık için, hem kolay ve ucuz bir ulaşım aracı olduğu için bisiklet kullanırlar.

Bizim ülkemizde kimi özel şehirler ve yerler hariç ne yazık ki bisiklet altyapısı olmadığı için yetişkinler bu keyfi ve kolaylığı fazla yaşayamazlar.

Bizde bisiklet dediniz mi aklımıza çocuklar gelir.

Dünyanın her yerinde olduğu gibi bizde de çocukların rüyalarını süsler çeşit çeşit, renk renk bisikletler.

Artık klasik ya da basit olanların düşünü de kurmazlar. Çünkü çeşitli marka, renk ve modelde çok sayıda bisiklet vardır piyasada. 

Ben size onlardan birinin hikâyesini ve o hikâyenin içinde, kıyısında bulunan insanların hallerini anlatmaya çalışacağım.

Çünkü bisiklet de her nesne gibi çeşitli insanları, çeşitli şekillerde etkiler.

Bu etkiler de ancak yaşandıkca fark edilir.

*

Geçen yıl ilkbaharda oğlumun ısrarlarına dayanamayıp adı iyi kötü bilinen bir mağazadan iki yıl garantili bir bisiklet aldım.

Gövdesi Çin’den gelen, montajı ülkemizde yapılan bisikletin bir ayı dolmadan alet dökülmeye başladı.

Servisine götürdüm. Bizim dökülen parçalar için “sarf malzemeleridir, firma onları karşılamaz, karşılasa da bisikleti bırakırsınız, isterim gelir takarım. Bu da bir haftayı geçer” dedi.

İki yıl dayanması gereken bisikletin yalama olan pedalını bedelini ödeyip aldım, kendim taktım.

Sonra bir ay geçmedi frenler bozuldu, vites bozuldu. Servisi “kullanıcı hatası” deyip gönderdi. 

Başka, tanıdık, oldukça deneyimli olduğunu bildiğim bir bisikletçiye götürdüm. Vitesin mekanizmasının işten çıktığını, onarılsa da kısa sürede yeniden arızalanacağını söyleyip devre dışı bıraktı. Zinciri belli bir boyda ayarlayıp sabit hale getirdi.  Zaten vites kolu da çatlamış, yalama olmuştu.

Tabii bu arada ilgili firma hakkında internette konu ile ilgili bir siteye şikâyet mesajımı yazıp yurttaşlık görevimi de yaptım.

İki ay dolmadan bunca arıza veren cihaza iki yıl garanti verilmesine izin veren kamu kuruluşunu da eleştirdim.

Yaz boyu iki ay frenleri sorunlu, lastiği patlak olduğu için kullanılmadı.

Geçen hafta sonu yeniden bakıma götürdüm. Çocuktur biner, kazaya davetiye çıkarır diye bozulan amortisörünü, işe yaramaz hale gelen fren kollarını, maşalarını, pabuçlarını değiştirip bisiklete verdiğim paranın yaklaşık dörtte biri kadar daha masraf ettim.

Bisikletin garantisinin bitmesine daha yedi ay var. Servise uğramadım bile.

Bütün bunlar anlatmak istediğim olayın sadece giriş kısmı.

Bütün yukarıda saydıklarım, firma, satıcı, servis, öteki bisikletçi bu olayda birer taraftı. Her birinden teker teker söz ederek olaydaki yerlerine koymak istedim.

Ayrıca yaşanmış olan olumsuzlukların çocuğumdaki bisikletine karşı olan bağlılığını, sevgisini azalttığını ifade etme gereği duyduğum için tek tek söz ettim.

Elbette aldığımız, alacağımız ürünlerin garanti durumlarının ne halde olduğunu da bir anlamda gün ışığına çıkarmaya çalıştım.

*

Önceki gece kalmakta olduğumuz güvenlikli konutumuzun önünden bisiklet çalındı.  

Oğlum telefon açıp “baba, bisikletim çalındı” deyince şaşırdım, ilk anda kızdım ama çok fazla da üzülmedim.

Birilerinin güvenlikli bölgeden onu götürmüş olmaları gücüme gitti.

Evde, “her işte bir hayır var, belki çalınması daha iyi oldu” dedik eşimle birbirimize.

Onu çalanın da sonuçta bir çocuk olabileceğini düşündük. Hem çok iyi bir şey değildi, bizi yormuştu bu bisiklet.

İkinci gün, ben yine de karakola götürmesi için bir dilekçe yazdım. Bisikleti kullanan oğluma verip okullarına yakın olan karakola gönderdim. Hem olaydan haberdar olsunlar istedim, hem de özelliklerini belirttiğim bisiklet bulunursa bizimki olduğunu anlasınlar diye.

Ben de işe giderken arkadaşlara anlattım. İki arkadaştan biri, çocukluğunda kendi bisikletinin de çalındığını, psikolojisinin bozulduğunu, uzun zaman etkisinden kurtulamadığını söyledi.

Bir diğer arkadaşımın çocuğunun bisikleti apartmanın beşinci katından, kapılarının önünde kilitle merdiven demirlerine bağlı iken kilidi kırılarak çalınmıştı.

İşyerindeyken oğlum bir kez daha  aradı ve sevinçli bir sesle “baba, bisikleti buldum, senin dilekçeyi de yırtıp attım” dedi.

Okul sonrası yakında bulunan köye gitmiş. Kendi yaşında bir çocuğun o bisikleti sürdüğünü görmüş. Durdurmuş, bisikleti çekip elinden almış, gelmiş.

Onun gidip bulması, alıp getirmesi güzel bir şeydi.

Çocuk her şeye karşın bisikletinin peşine düşmüş, arayıp bulmuş, geri getirmişti ve çok mutluydu.

Biz onun ailesi rahat bir nefes almıştık.

Bisikletlerin koridorlara konulmasını engelleyen, bu yüzden kaybolan bisikletten dolayı belki vicdan azabı duyan apartman görevlisi rahatlamıştı.

Ama bir de karşıdaki çocuğun, onun ailesinin durumu vardı.

Büyük bir olasılıkla o çocuğun ailesi bu bilinçli ya da bilinçsizce yapılmış olan hırsızlıktan memnun olmamış, çocuklarına yaptığının yanlış olduğunu söylemiş belki de korkutmuşlardı.

Aile onaylamış olsaydı, çocuk bu işi her zaman yapan biri olsaydı o kadar çabuk pes etmezdi. Hemen bırakıvermezdi.

Sonuçta o da benim oğlum gibi 13 -14 yaşında bir çocuktu ve bir bisikletinin olmasını istemek de en doğal hakkıydı.

Sorun ekonomikti.

Onun ailesi de bisikletin geri gitmesi üzerine rahatlamış olsa da büyük olasılıkla oğullarına bir bisiklet alamamanın rahatsızlığını da bir nebze yaşamışlardır.

Bu dünya işte öyle bir dünyaydı.

Kim bilir, belki de gerçekten bisiklet altyapısı olmayan bir ülkede, bölgede yaşarken çok riskli olduğunu düşündükleri için, güvenlik nedeniyle almamışlardı.

Arkadaşın çocuğunun bisikletini beşinci kattan kilidini kırıp çalan her kimse büyük olasılıkla o aleti götürüp satmıştı ve o da başka bir ekonomik durumdu kuşkusuz.

Bu dünyada yürümeyen, çarpık, yanlış bir şeyler vardı. Hem de az değil çok şeyler vardı.

Ve işin geleceğe bakan bir yanı da vardı.

O çocuk ileride arkadaşlarına gülerek “çocukken bir bisiklet çaldığını, ikinci gün yakalandığını” anlatacaktı.

Benimki de çalınan bisikletini arayıp bulduğunu söyleyecekti gelecekte bisikletten bahsedilecek konuşmalara katılırken.

Yaşam iyisiyle kötüsüyle, varıyla yoğuyla devam ediyordu işte.

Dün de böyleydi, görünen o ki yarın da böyle olacak.

 

 

 

15.09.2014 22:28 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..