Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '07

 
Kategori
Dostluk
 

Bisikletçi Ahmet'ten Adıyaman'daki değerli eğitimcilere.

Bisikletçi Ahmet'ten Adıyaman'daki değerli eğitimcilere.
 

Halis Yıldırım ve Fahrettin Çitil


Geçtiğimiz kurban bayramında Adıyaman’dan misafir beklemek zorunda kaldım. Bugün gerçekten de onları beklemekten ağaç oldum. Bugün saat 10.00 gibi geleceklerdi.

Adıyaman’dan iki kafadar arkadaş biri benim üniversitedeki arkadaşım Halis Yıldırım diğeri de onun okuldaki arkadaşı bizim de Milliyet Blog Adıyaman şubesi yazarlarından Fahrettin Çitil İzmir’e doğru yola çıkmak istemişler.

Fahrettin

_ Halisçiğim varmışsın İzmir’e bizim Bisikletçi Ahmet’e gitsek mi?

Halis

_ Neden olmasın. Ne zaman çıkalım yola.

Fahrettin

_ Yarın sabah çıkarız.

Halis

_ Haber verelim mi?

Fahrettin

_ Ben veririm. Bakıyorum Messenger’ına. Bak açık. Ahmet Bey orada mısın?

Ben, Messenger’dan.

_ Evet, buyurun Fahrettin Beyciğim.

Fahrettin

_ Halis şu anda yanımda. Karar verdik yarın sabah yola çıkmaya.

Ben.

_ Hayrola, nereye yolculuk böyle.

Fahrettin

_ İzmir’e doğru.

Ben

_ Bu kış kıyamette böyle! Yollar buzdur.

Arada bir boşluk olur.

Ben

_ İzmir’e mi dedin?

Fahrettin

_ Evet, hem de sana geliyoruz.

Şaşkınlığımı gizleyemem. Hem de benim için bu kadar yolu kalkıp Adıyaman’dan İzmir’ gelmeleri gerçekten de beni duygulandırmıştı. Ne yapacağı mı şaşırdım. Çankaya’da bulunan bir tanıdığımın vasıtası ile onlara beş yıldızlık Hilton otelinde yer bile ayıttım, paraları ödedim. Hatta otelin lokantasında onlara bir ziyafet çekmek için yer bile ayırttım.

Ertesi günü.

Birden bire Messenger’dan Fahrettin Beyi görmez miyim?

Ben

_ Fahrettin Bey Messenger’ınızı açık gördüm. Ne var ne yok.

Fahrettin

_ İyilik sağlık.

Ben

_ Yolda mısınız? Ne zaman geliyorsunuz?

Fahrettin

_ Yoldayız, yolu yarıladık. Şimdi bir benzin istasyonunda mola verdik. Burada yemeğimizi yedik birazdan yola çıkacağız.

Ben

_ Ne zaman buradasınız.

Fahrettin

_ Yarın sabah saat 10.00 gibi oradayız.

Ben

_ Bekliyorum, Kahvaltınız hazır. Sizi Hilton otelinde yer ayırttım. Rahat rahat orada kalırsınız. Akşam da otelin lokantasında müzik eşliğinde yemek yeriz. Hem de hasret gideririz.

Tabi bu sözlerim üzerine Fahrettin Bey duraklar. Benden böyle bir şey beklememiştir. Şaşkınlığını dile getirerek der ki:

_ Ahmet Beyciğim:

Ama bendeniz onu konuşturmam onları beklemek için yarın sabah erken kalkacağımı hesaplayarak onlardan Messenger ortamından ayrılırım ve yatarım. Onların gelecekleri saati düşünerek uykuya dalarım.

Yarın olmuş saatler 10.00’u göstermektedir.

Eşim kahvaltıları hazırlamış. Zengin bir kavatlı sofrasında neler yoktu ki. Reçeller, ballar, kasar peyniri, beyaz peynir, yumurta, süt ve tere yağ. Onlar gelecekler diye ekmekleri kızarttık. Çay çoktan konulmuş demlenmiş bile. Adıyaman’dakilerin gelmesi bekleniliyor. Ama daha henüz ortalıklarda görünmüyorlar. Bu ara cepten devamlı arıyorum cevap veren yok.

Saat 11.00 olmuş, yoklar.

Saat 12.00'de yoklar

Saat 13.00'de de yoklar.

Saat 14.00 olduğunda halen dışarıda onları bekliyorum giden gelen kimsecikler yok.

Saat 14.57. Tırrrrrr, tırrrrrrr, tırrrrrr. Nihayet cep telefonum çalmaktadır. Belki onlardır diyerek bir ümitle bakarım telefonuma. Halis Yıldırım’dır arayan. Telefonumda kayıtlı olan numaradan aramaktadır beni.

_ Alo, daha henüz gelmiyormuşsunuz? Yoksa yolda bir şey mi oldu ?

Halis

_ Yok, yok. Biz iyiyiz ancak yola çıkmadık ki.

Ben

_ Hoppala. Bu ne demek oluyor şimdi.

Halis

_ Bu şu demek oluyor. Sen şimdi bilgisayarın basına gidiyorsun ve Fahrettin Beyin sayfasına girip son yazdığı bloğunu okuyorsun. Bunun üzerine evime gidiyorum ve bilgisayarımı açıyorum. Sayfasına girip bahsettiği bloğu okuyorum.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=82422

Çok duygulandım. Derler ya erkek adam ağlamaz. Ne demek ağlamaz. İşte beni ağlattılar. Aşkolsun onlara. Halisçiğim benim ne kadar duygulu birisi olduğumu bilmiyormuşsun. Kalbim dayanacak gibi değil, kalp sektesinden gideceğim vallahi öbür tarafa. Gözlerimdeki gözyaşlarımı kim silecek acaba? Durduramıyorum onları. Sel olmuş yanaklarımdan aşağıya doğru hızlı bir şekilde akıyorlar. Çok duygulandım. Nasıl duygulanmayayım ki. Baksanıza gençlik halime… Başımda köylü kasketim ve o yıl bıraktım bıyığım ve elimde ki çaylar. Hey gidi günler hey. Neydi o günler. Kantinde arkadaşlarıma çay servisi yaparken işte benim halim. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Teşekkürler Fahrettin Çitil.

Pekiyi ne olacak şimdi Hilton otelinde ki rezervasyonum. İstemeden de olsa onlardan özür dileyerek arkadaşların yola çıkmadığını belirterek ödenmiş olan paranın iadesini talep ettim. İadenin mümkün olmadığını belirttiler. Ben de teşekkür ederek telefonumu kapattım.

Ne olacak benim giden paracıklarıma. Neyse sağlık olsun, feda olsun onlara.

Eğer arkadaşlarım Adıyaman'dan gelselerdi ne Hilton otelinde misafir edebilirdim ne de lokantasında müzik eşliğinde yemek yedirtebilirdim. En iyi bir şekilde kendi olanaklarımla ilkel de olsa onları misafir etmek isterdim ve son derece de memnun olurdum.

Fahrettin Bey, resimlerde görüldüğü üzere çok güzel çiğ köfte yoğururmuş. Acaba bizler Fahrettin hocanın misafiri olmak için Adıyaman'a mı gitsek? Ne dersiniz?

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=77375

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..